AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Bush'un henüz gelmeyen mesajı

Washington'dayken Amerikalılar'ın kafasını en çok bir konuda bayağı karışık gördüm: Türkiye'de insanların kendileriyle ilgili yargılarının olumsuzluğuyla.... İtibarlı PEW kurumunun 21 ülkede düzenlediği kamuoyu araştırması dünyadaki genel havanın aleyhlerine olduğunu ortya koymuştu; ama en ters görüşlerin Türkler tarafından ifade edilmesi şaşırtmıştı bizleri tanıyan Amerikalıları...

Türkiye'yi yakından tanıyan biri, "Sahi" dedi bana, "Türkiye'de sokaktaki insanlar bizim ülkenize savaş açacağımızı da mı düşünüyorlar?" Böyle bir soruya ne cevap verilebilirse ben de onu söyledim...

Irak'ın kuzeyinde özel harekât timi bürosunun Amerikalı askerler tarafından basılıp subay ve astsubayların 'savaş esiri' gibi Bağdat'a götürüldüklerinin öğrenilmesi sonrasında bizim medyanın aldığı tavır Washington'u bütün değerlendirmelerini yenilemeye sevk etmiş olmalı. Sadece sokaktaki insanlar değil, okumuş-yazmışlar, gazetelerde yazı yazan, televizyonlarda yorum yapanlar da, -birkaç istisna dışında- ABD'nin Türkiye hakkında iyi düşünmediğine inanıyorlar...

Bir psikiyatri profesörümüz, "Sırada İran ve Türkiye var" diye yazdı sözgelimi; Washington'da 'never ending war strategy' (hiç bitmeyecek savaş stratejisi) geliştirenlerin Türkiye'yi de hedefe koydukları inancıyla... Sebebi de şöyle belirtti: "İki ülke de binlerce senelik harsa (kültüre) sahip ve devlet gelenekleri var; ayrıca en bâkir petrol kaynaklarının üzerinde oturuyorlar ve ikisi de İslâm ülkesi de ondan..."

Savaş öncesi ve sırasında serinkanlı yazılar yazmış, ciddi bir gazetenin yayın yönetmeni de olan bir meslektaş, eski bir defteri kurcalamaktan kendini alamadı: Muavenet muhribi... Şöyle yazdı: "Türkiye, vakti zamanında Amerika'dan bu çeşit Ortadoğu tipi mesajlar aldı. Bu mesajlardan sonuncusu, Muavenet muhribinin bir tatbikat sırasında uğradığı 'kaza' idi. Sözde bir Amerikan gemisi 'yanlışlıkla' bir füzesini ateşlemiş, bu füze de gitmiş Muavenet'i vurmuştu."

Irak'ın kuzeyinde yaşananlar kamuoyunun bilgisi dahiline girdiğinden beri, siyasilerin, yorumcuların ağzından, yazarların kaleminden "Çirkin Amerikalı" ve "Küstah Amerikalı" türü sıfatlar düşmüyor... İnternet sitelerinde çıkan yazılar istikametinde tavır alsaydı, hükümetin, cumartesi günü, "Ordular ilk hedefiniz Amerika'dır, ileri" emrini vermesi gerekirdi... İnsanlarımız o kadar tepkili Amerika'ya...

Askerler de çok kızdılar gelişmelere... Genellikle serinkanlı değerlendirmeler yaptığı bilinen bir kesimdir silâhlı kuvvetler; ancak, bir törene katılmak üzere ABD'ye gönderilen Org. Hurşit Tolon'un Washington'da söyledikleri, bir müttefik ve bir silâh arkadaşı hakkında daha önce işitilmiş duygular değildi. Org. Tolon'un gözetim altındaki subay ve astsubayların serbest bırakıldığı haberi ulaştıktan sonra yaptığı konuşmaya bakılırsa, askerlerin öfkeleri tepelerinde...

Kendimi öfkeli insanlar arasında sinirlerine hâkim olmaya çalışan bir 'yalnız' olarak görüyorum... Ben kızıp öfkelenmedim mi? Kızdım ve öfkelendim elbette. Ancak, bir yönüyle de, Irak Savaşı'ndan az yaralı çıktığımız için halimize de şükrettim...

Şükrümün sebebini herhalde anladınız: Eğer ikinci tezkere geçse ve hükümet ABD askerlerinin topraklarımızda konuşlanmasına izin verseydi, İstanbul'daki Sabiha Gökçen Havaalanı'ndan Trabzon Limanı'na kadar 30'dan fazla tesiste mevzilenecek onbinlerce Amerikan askeriyle bundan daha ciddi sürtüşmeler hergün yaşanacaktı... Hem de Irak'ın kuzeyinde değil, Türkiye topraklarında... Amerikan karşıtlığını esas o zaman görecektik hep birlikte...

Böyle düşünmekte yalnız olmadığımı biliyorum. Biraz önce kendisinden alıntı yaptığım psikiyatri profesörü Kerem Doksat, "Eğer 150 bin Coni'yi ülkemizde 'konuşlandırsaydık' neler olurdu dersiniz?" diye soruyor ve cevabı da bir başka soruyla veriyor: "Bakarsınız, Kuzey Irak'a girer diye Genelkurmay başkanımızı derdest edip Washington'a götürürler miydi, götürmezler miydi?"

Ben cuma gününden buyana yaşananları, bütün yazılan ve söylenenlerin aksine, 'münferit' bir olay görme eğilimindeyim. Irak'ta ABD varlığına karşı tepkiler 'direniş' boyutuna erişme istidadında; bu da Amerikalı askerleri müthiş rahatsız ediyor. Böyle durumlarda hep yanlışlık yapılır, tezgâha gelinir... "ABD ve müttefikleri" diye başlamış olan operasyon, 'müttefikler' denilenlerin etkileyebileceği durumdan hızla uzaklaşıyor ve bütün ipler ABD'nin eline geçiyor... Bir şey daha oluyor: Irak'ta da işler Washington'dakilerin elinden çıkıp alandaki askerlerin güdümüne giriyor...

Irak'a savaş başladıktan kısa süre sonra, İstanbul'da, bütün gazetelerin en üst düzey temsil edildiği bir yemekte, bazı ünlü meslektaşlar savaşa karşı çıktığım için neredeyse üzerime yürüyeceklerdi de ben işi şakaya vurmuştum. "Savaş başlamaz" dememi gülerek hatırlatan önemli bir gazeteciye, "Başkan Bush, 'Keşke sözünü dinlemiş ve savaşı başlatmamış olsaydık' diye bana sürekli haber gönderiyor" dediğimi hatırlıyorum...

Bush o mesajı henüz göndermedi; ama mesajın geleceği günler fazla uzakta değil...


8 Temmuz 2003
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED