AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Tecdid ve başörtüsü

Laiklik ve insan hakları adına (işin garibi bunlar adına) inançları sebebiyle örtünen kadınları başlarını açmaya zorlayanlar, başlarını açmadıkları takdirde onları bir dizi insan hakkından mahrum edenler, yaptıklarının yanlış olduğunu anlayarak geri adım atacak yerde karşı tarafa dinlerinde değişiklik yapmayı, laikleri memnun edecek, dünyada ancak onların dedikleri ve istediklerini geçerli kılacak bir din uydurup ona inanmalarını ve ona göre yaşamalarını istiyorlar. Bunların çoğu (özellikle laikçi olanların önemli bir kısmı) bir dine inanmadıkları için din ve iman konusundaki düşünce, duygu ve algılamaları da eksiktir, inananları anlamaları ve onlarla normal ilişki kurmaları oldukça zordur. Hak dine, vahye, madde ötesine inanmayanlara göre din tamamen beşeri (insan eseri) sosyal bir kurumdur, insan yaptığını isteyince değiştirebilir. İctihad ve tecdidi de yanlış anladıkları için bu değişimin, bu iki metodla yapılabileceğini sanır, bazan bunları reform kelimesiyle de ifade ederek değişiklik isterler.

Diğer ilâhî dinler gibi İslam da Allah'ın Peygamber'e vahyetmesi (özel bir iletişim ile bilgi vermesi) yoluyla gelmiştir. İslam, ilk muhataplarının kültürlerini onaylamak, tanımlamak ve bozulan kısımları düzeltmek için gelmemiş, bunu yapmamış, o kültürü temelden değiştirmiştir. O kültürün adı "cahiliye"dir, bu kelimenin özel anlamı da "gerçek Allah'a inanmayanlar, O'nu tanımayanlar" demektir. İslam, kendinden önceki Arap inancını, dünya görüşünü, sosyal, siyasi, hukuki ve iktisadi düzenini çok önemli ölçülerde değiştirmiştir; bu değişikliklerin önemli bir kısmı da evrenseldir, şekli ve/veya özü bakımından devam edecektir.

İctihad beşeri düşünce ve arzulara göre dini değiştirmek ve problemleri çözmek için kullanılan bir yöntem değildir; ictihad, dinin nas ile doldurmadığı alanlarda "eğer doldursaydı nasıl doldururdu" sorusuna cevap arar, bunu yaparken de yine vahiy yoluyla bilinenlerden hareket eder. Tecdid ise dinden sapmaları düzeltmeye yönelik bir fikir ve fiil sürecidir. Eğer hakkında nas (vahiy açıklaması) olan bir konu (mesele, hüküm, kural) varsa ve içinde bulunduğumuz şartlar sebebiyle bunu uygulamak bazı zorluklara yol açıyorsa bu takdirde "zarurete dayalı çözüm, bu manada ictihad" devreye girer. Zaruret haksız bir dayatma yüzünden meydana gelmiş ise Müslümanlar, o haksız dayatmaya karşı mücadele ederler ve bu mücadele bir cihaddır. Dine, din özgürlüğüne, insan hak ve hürriyetlerine aykırı, bir tarafı kayıran diğer tarafı batıran bir dayatma karşısında müminler sükut edemezler, boyun eğemezler, güçleri neye yetiyorsa onu yaparak bu dayatmayı ortadan kaldırmaya çalışırlar. Hangi kitaba, nasıl bakarsanız bakın varacağınız sonuç benim yukarıda yazdıklarımdır. Güce dayanarak bastıranlar asla bir çözüm üretmiş olmazlar, tam aksine çözümü zorlaştırmış, tabii olmayan yolları açmış olurlar.

AB, BOP gibi projeler eğer dindarlara karşı dayatmalar getirecekse, din özgürlüğünü zorunlu olmadığı hal ve alanlarda kısıtlayacaksa bu projelerin içinde müminler yer alamazlar, zorunlu olarak alsalar huzurlu olamaz, huzur vermez, barış ortamına katkıda bulunamazlar.

Ben ictihad ettim. Vardığım sonucu yazıyorum:

Müslümanların, farklı inananlar öyle istiyor, aksi halde rahatsız olduklarını iddia ediyorlar diye dinlerinin açık ve kesin emirlerini değiştirmeleri veya bunlara aykırı davranmaları caiz değildir. Karşı tarafın tahammülü öğrenmesi ve birlikte yaşamanın olmazsa olmaz şartlarına uyması zorunludur. Müminler dinlerine aykırı davranışa zorlanırlarsa ve bunu defetmeye güçleri yetmezse çözüm (karşı tarafın çözün zannettiği durum) geçici olur ve bin yıl geçse de mücadele devam eder.


1 Ağustos 2004
Pazar
 
HAYRETTİN KARAMAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED