AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Düşüncenin gücü

Abdulkerim Suruş İslamcı bir aydın olmasına rağmen İslam devleti olan İran'da tutunamamış ve ABD'de bir üniversiteye geçmek zorunda kalmıştı.

Geçen haftaki İran gezisinde gördük ki, Suruş İran'da en çok okunan ve kitleler üzerinde en fazla etkisi olan ciddi bir figüre dönüşmüş.

İran'da üniversite öğrencilerinin aklını karıştırdığı ve hikmet-i hükümete uygun düşünceler üretmediği için konferansları basılan Suruş'un kısa bir sürede toplumsal etkisi yüksek bir kanaat önderine dönüşmesi calib-i dikkattir.

Suruş bir felsefeci. İran'da 100 bin tiraja sahip iki felsefe dergisi var. Bilim felsefesinden kimyaya kadar birçok farklı alanda uzmanlaşan Suruş, Latince'den İspanyolca'ya kadar 7 farklı dil bilen orijinal bir düşünce adamı.

1995 yılında konferans vermesi için Türkiye'ye davet ettiğim Suruş'un kimi görüşleri onun İslam'ın Martin Luther'i olarak adlandırılmasına yol açmıştı.

Suruş'un sorduğu "İktisat, devlet, siyaset ve benzerleri dinden beklenmesi gereken hususlar mıdır; bu alanlar dinin kapsamına girmekte midir; bulunmamaları dinde herhangi bir eksikliğe yol açmakta mıdır; acaba peygamberlerin risaletinin zati bir parçası mıdırlar? Devlet kurmak dinin vazifesi midir? Siyaset ve devletin şartlarını beyan etmek risaletin görevi midir? Din Müslümanlardan böyle bir şey istemekte midir?" gibi sorular İran'da ciddi sıkıntıya sebep olmuştu.

Suruş'un görüşlerini kısaca özetlemek gerekirse şunlar söylenebilir: 1. İnsan hakları ve adalet gibi bazı kavramlar dinden bağımsız olarak tanımlanmalıdır.

2. Dinin asli boyutlarıyla arızi boyutları tanımlanarak alanların özerkleşmesi sağlanmalıdır.

3. Dinin kutsal, dini anlayışların ise kutsal olmadığı düşüncesiyle çoğulculuk üretilmeli ve eleştiri kapısını açılmalıdır.

4. Dinin yükümlülük dili, demokrasinin haklar diline tercüme edilmelidir.

İran yönetiminin hem son dönem yaşanan ideolojik boşluğu doldurmak, hem de Suruş'un etkisini kırmak için Ali Şeriati'yi yeniden gündeme taşıdığı belirtiliyor.

Merhum Şeriati aslında sosyal bilimler alanında Suruş'a yakın görüşlere sahip bir aydındı. Ama özellikle siyasal tasavvur açısından Suruş'dan ayrılan bir perspektife sahipti.

Mustafa Özcan Suruş'un İran'daki konumunu şöyle anlatır:

"Ali Şeriati öze dönüşçü bir düşünürdür. Evrensel olmasına rağmen bu biraz sol düşünceyle maluldur. Bunun için Cemil Meriç ona Marksizan demiştir. Abdulkerim Surûş gibi o da clery denilen İranlı hiyerarşik ulema zümresinin ve geleneğinin dışında kalmıştır. Clery geleneğinin dışında olması ve biraz da onlar açısından aykırı fikirler taşıması onu ulema zümresinin saldırılarına maruz bırakmıştır. Surûş'u Ali Şeriati'den farklı kılan ise demokrasi ve ferdiyetçilik ve hatta liberalizm anlayışıdır." (Yeni Şafak, 16 Ağustos 1995)

Bugün İran'da reformcu kanadın düşünsel arkaplanında Suruş'un etkisi rahatlıkla görülebiliyor.

Reformcular siyasal iktidarın kullanımında yeterince mesafe kat edemediler, ama Suruş, düşünce bazında önemli bir aşama kaydetti.

Suruş İran'da tutunamadı, ama düşünceleri toplumda kök saldı.

Düşünce gücü böylece bir kez daha ne kadar muktedir olduğunu gösterdi.


1 Ağustos 2004
Pazar
 
YALÇIN AKDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED