AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Kıyamet

Atasözlerimizin yeni nesiller arasında pek kullanılmadığı, hatta unutulup dilden düştüğü söyleniyor. Doğrudur, onlar da bir nevi "eski dünya" ürünü sayılırlar. Eski dünya, karasaban ve su değirmenlerinin dünyası. Peki "yeni dünya" ne oluyor? Bir mânası Malta eriğidir. Öteki ise nükleer silahlar ve gökdelenler, düpedüz Amerika.

Eski dünyanın süpürülüp çöpe atılan unsurları arasında atasözlerimiz de kaynayvermiş olabilir. Biz yine de insanlığın ortak tecrübesinden süzülüp gelen bu hayat düsturlarını kullanmaya devam ediyoruz. "Söz" her ne kadar itibardan düşmüş olsa da; hakikate işaret eden bir uyarıcıdır, bir ihtardır, bir öğüttür. Anlayana.

Anlamayanlar için yine eski dünyadan kopup gelen çok söz var ama, şimdi malumu ilamdan sakınalım.

Efendim bu atasözlerimizden biri şudur: "Kimi yer, kimi bakar, kıyamet ondan kopar".

Buradaki "kıyamet" lafzından öncelikle anlaşmazlık, kavga, savaş mânaları çıkar.

Daha derinde -bilemeyiz- belki de Cenab-ı Hakk'ın kitabında haber verilen "kıyamet" kavramı yatmaktadır.

Şimdi sadede gelelim.

11 Eylül sonrası eve kapanan, şoku atlatmaya çalışan zengin New York'lular saklandıkları kovuklardan çıkmış.

Gösterişte sınır tanımayan para babaları para savurmaya başlamış. Altıyüz dolara kuaför, 1200 dolara şampanya, bir milyon dolara daireler ve birbirini takip eden partiler su gibi akıyormuş.

Sally Hersberger kentin en ünlü kuaförü. Millet sıraya girmiş, altı yüz dolara "seksi, biraz dağınık fakat çok feminen" görünmek isteyenler 12 hafta beklemek zorunda imiş. "Le Parker Meridien"de bir havyarlı omlet bin dolar, Narcisco Rodriguez imzalı bir elbise 3 bin 950 dolar, Geraldine ayakkabı 495 dolar, Harr Winston küpe 185 bin dolar, Gucci'den bambu çanta 1790 dolar ve H. Stern'den altın tüylü ve pırlantalı bir sandalet 17 bin dolar ediyormuş. Köpeklerine altın tasma yaptıranların sayısı artıyormuş.

Psikoterapist Gail Saltz "Bu kıyamet paniğinden başka bir şey değil. Kimse geleceği düşünmek istemiyor, çünkü kimse geleceğin ne getireceğini bilmiyor" demiş.

Gözönünde o mitolojik ejder motifi canlanıyor. Ne mânaya geldiğini, kimlere ait olduğunu şimdi hatırlamıyorum. Ama şekil şu: Ejder kıvrılmış, daire halini almış, kuyruğundan başlayarak kendini yemeye durmuş.

Vay bu hayat tarzını yaşayanlara özenip de onların kuyruğuna takılmış olanlara. Çünkü ilk lokma onlar olacak.

Dönüp kendi ülkeme bakıyorum.

Senelerden beri, hemen her gün, gazetelerin ilk sayfaları bir yolsuzluk, bir hortum, bir haksızlık ve soygun haberi ile süsleniyor. Gaye bir an önce köşeyi dönüp bu çılgın tüketim kervanına katılmaktır. Nerde bir para birikimi olmuş ise, nedir diye biraz üstüne gidildiğinde altından çapanoğlu çıkıyor. Ve milletin nasıl iliğine kadar sömürüldüğü anlaşılıyor. Adalet rafa kaldırılmış. O kadar ki adalet dağıtması için kurulan müesseseler dahi bu yağmadan pay kapma yoluna sapmışlar. Açıkcası tuz kokmuş.

Dünyada sıcaklığın giderek arttığı, atmosferde bir sera ortamı oluştuğu, zamanla buzulların eriyeceği, İngiltere ile Kuzey Avrupa'nın buzul çağına gireceği, suların kabaracağı, yeryüzünün görülmedik tabiî âfetlere maruz kalacağı söylenip duruyor.

Bunlar olabilir ve kıyamet senaryosu diye takdim edilebilir.

Ancak biz "olmakta olan"a bakalım.

Olmakta olan zengin kuzeyin asırlardır fakir güneye reva gördüğü zulüm ve sömürüdür. Mezkur atasözüne bakarsak kıyamet bundan kopacaktır.

Ejder kendini ısırıyor.

Korku ve telaş arttıkça, eğlence dünyası köpürüyor.


25 Ağustos 2004
Çarşamba
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED