AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
MGSB meselesi...

Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) tekrar gündemde. Türk siyasetinde sıkça "gizli anayasa" olarak anılan, her 5 yılda bir yenilenen MSGB'nin içeriğinin yeni dönemin gereklerine göre değiştiriliyor olması, demokratik bir adım olarak değerlendiriliyor.

1997 yılında yapılan son değişikliklerde dış tehdit kadar iç tehdidin merkez alınması, bu çerçevede topluma asayiş nesnesi olarak bakılması, belgenin hazırlanışında askerin tartışılmaz egemenliği, elbette bugün ortaya çıkan metni, içeriği ve hazırlanma biçimiyle daha demokratik kılıyor...

Bununla birlikte "demokratik mekanizma"ya ilişkin kimi sorunlar olduğu yerde kalmaya devam ediyor...

Bunun nedeni ise demokratikleşme çerçevesinde yapılan yasa değişikliklerinde iki hususa el atılmamış olmasıdır. Bunlardan birincisi "milli güvenlik tanımı"dır. İkincisi ise bu tanıma oranla oluşturulan devletin sürekliğini, hafızasını, iç siyaset üstü hareket tarzını ifade eden "milli güvenlik siyaseti ve MGSB"dir.

Denebilir ki, benzer kavram ve belgeler tüm devletler için geçerli ve gereklidir.

Ancak milli güvenlik kavramının tanımı "toplumsal ve siyasi hayatın her noktasını kuşatacak bir genişlik ve muğlaklıkta"ysa; "MGSB ise mutlak bağlayıcı ve değiştirilemez niteliğiyle siyasi iktidarların hareket ve karar alanını daraltıyor", devlet, özellikle "asker tarafından denetlenmesine yol açıyorsa", orada ciddi bir "demokrasi sorunu" var demektir.

İstisna durumlar bir yana (örneğin AB, Kıbrıs örneklerinde olduğu gibi konjonktürün yardımıyla ortaya çıkan kimi fiili durumlar) bizdeki tablo da tam olarak böyledir.

Nasıl?

1982 Anayasası millî güvenlik kavramını "toplumun huzur ve güvenliği"nin sağlanması olarak tanımlar. Millî Güvenlik Kurulu Kanunu'nda bu kapsam daha da genişler. Kanunun 2. maddesi millî güvenliği "devletin anayasal düzeninin, millî varlığının, bütünlüğünün, siyasî, sosyal, kültürel ve ekonomik dahil bütün menfaatlerinin ve ahdi hukukunun her türlü dış ve iç tehditlere karşı korunması ve kollanması" şeklinde ele alır. Bu tanım yürütme organının bütün yetkilerini içermekte, daha da öte sosyal, kültürel, ekonomik, teknolojik iç gelişmeleri takip edilip yönlendirilecek, hattâ müdahale edilecek millî güvenlik unsurları arasında sıralamaktadır.

Aynı kanunda devletin millî güvenlik siyaseti ise "millî güvenliğin sağlanması ve Millî Güvenlik Kurulu'nun tespit ettiği görüşler dahilinde Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilen iç ve dış savunma hareket tarzlarına ait esasları kapsayan siyaseti" olarak tanımlanmıştır. Bu çerçevede millî güvenlik politikası, millî güvenlik kavramanın kapsadığı alan da dikkate alınırsa eğitimden ekonomiye, dış politikadan siyasî hareketlere tüm siyasî alanı kapsayan resmî bir devlet politikaları manzumesini ifade eder.

Başka bir deyişle uygulayıcılara, yani siyasî iktidarlara çizilen eylem çerçevesini oluşturur. Nitekim millî güvenlik politikası her aşamada değişime her an açık olan, ancak belirli sürelerle (beş yılda bir) yenilenen bir metne, Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'ne (MGSB) dönüştürülmüştür.

Belirtmek gerekir ki, bu belgeyi hazırlama yetkisi Başbakan'a ait olsa da, fiilî olarak belgenin hazırlanmasındaki inisiyatif Silâhlı Kuvvetler'e aittir. Belgeye ilişkin çalışma Genelkurmay Karargâhı'nda yapılmakta, son şeklini MGK Genel Sekreterliği'nde almakta, hazırlanmakta, daha sonra Başbakan tarafından onaylanmaktadır. Başbakan'ın verdiği bu "güdümlü talimat" sonrasında ve bu talimata göre MGSB (MGSB'nin uygulama noktalarını belirleyen Millî Strateji Belgesi) oluşturulmakta, içinde tehdit değerlendirmelerini de yer aldığı MASK (Millî Askerî Stratejik Konsept) hazırlanarak Askerî Şûrâ'ya getirilmekte tekrar Başbakan'ın onayına sunulmaktadır

MGSB'nin iç ve tehdit değerlendirmesinden AB'ye, oradan mahalli ve kültürel özelliklere yönelik geniş kapsamı içindeki konular aslında koşullara göre değişen, toplumsal taleplere göre ivme kazanan esas olarak siyasî otoriteye ve TBMM'ye ait alanlardır.

Siyasî partilerin toplumsal talepleri siyasî kararlara dönüştürme işlevi, yani demokrasi işlevi göz önüne alınırsa, bu uygulama tam tersi bir akışı getirmekte, devletin siyaset üzerindeki egemenliğini ifade etmektedir.

Evet, demokratikleşme zaman ister...


1 Aralık 2004
Çarşamba
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED