|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Karadenizli bir ailenin kızı olan Elmas Dereci, moda üzerine
eğitimini tamamladıktan sonra köyüne dönüp oradaki kızlara
hem dikiş-nakış hocalığı yapmış hem de onlara okuma yazma öğretmiş. Bugün pekçok ünlü sanatçıyla çalışan Dereci'ye göre çok para harcayarak ya da sanatçı gibi giyinerek şık olunmuyor.
AYŞE OLGUN / İSTANBUL
Köyündeki kızları okuttu Okulunu bitirdikten sonra bir yıl memleketi olan Karadeniz'e giderek köylerindeki kızlara dikiş nakış öğretmiş. Diğer yandan da okuma yazma bilmeyenlere okuma yazma kursları düzenlemiş. Yılın sonunda da öğrencileriyle vitrin mankenleri kullanarak sergi açmış. Serginin o yıllarda Karadeniz'de büyük ses getirdiğini anlatan Dereci, daha sonra yeniden İstanbul'a dönerek memleketinde kazandığı paralarla modelistlik eğitimi almış ve bu okulu da başarıyla bitirmiş. Çalışma hayatına ise moda dergilerinde çalışmaya başlayarak atılmış. "Gazetecilik hayalimdeki meslek olduğu için modacılıkla gazeteciliği birleştirdim ve ilk olarak Oya Dergisi'nde moda sayfaları yapmaya başladım" diyen Dereci, bir süre sonra evlenince ve kızı Yağmur dünyaya gelince işine kısa bir dönem ara vermiş ama boş durmamış. Bu dönemde stilistlik kursuna gidip moda konusunda bir yandan eğitimini sürdürürken diğer yandan da donanımlarını artırmaya devam etmiş.. Ancak daha sonra iş hayatını halkla ilişkiler alanında sürdürme kararı alan Dereci, buna rağmen çevresindeki insanları giyim konusunda yönlendirmeyi sürdürüyor. Sanatçı gibi sokakta giymek olmaz Bugün pekçok ünlü sanatçıyla çalışan Dereci'ye göre çok para harcayarak şık olunmuyor. Sanatçının seyirci karşısına çıkarken 'sanatçı şıklığı'na büründüğünü söyleyen Dereci, özellikte varoşta 'şıkır şıkır' gezen kızların sahnede gördükleri bu sanatçılara benzemek isterken rüküşleştiklerini belirtiyor. Dereci'ye göre ihtiyacımız olduğu için ya da bize yakıştığı için kıyafet seçmiyoruz, sırf 'moda' olduğu için alıyoruz. Durum böyle olunca hem insanlar birbirlerini taklit etmenin ötesine geçemiyor hem de giydikleri kıyafetlerin içinde kendi kişilik ve kimlikleriyle silikleşiyor. Oysa seçtiğimiz kıyafet, hayat tarzımızla, kişiliğimizle, çevremizle yani kısaca bize ait olan özelliklerle özdeşleşmeli. Yani biz giydiğimiz kıyafetin içinde kaybolmamalıyız tam tersine kıyafet bizim taşıdığımız kimliği öne çıkarmalı.Bütün bunlar ise çok kıyafet satın almakla ya da modayı takip etmekle olmuyor. GENÇ KUŞAK TESETTÜRLÜLER ZEVKLİ GİYİNİYOR
Tesettürlülerin giyim zevklerini de değerlendiren Dereci'ye göre özellikle üniversiteli genç kuşak oldukça zevkli. Şıklığı uyum ve sadelikle açıklayan Dereci, örtünmenin bir şekli olduğunu ve bu kuralı ihlal etmeden gayet şık olunacağı görüşünde: "Benim annem de örtülü. Giyinirken başörtüsünün pardesüsüyle uyumlu renklerde olmasına dikkat ediyorum ve ortaya çok güzel bir giyim zevki yansıyor." Çarşafı ise estetik bir görüntüye sokmak gerektiğini söyleyen Dereci, örnek olarak Osmanlı döneminde kullanılan renkli çarşafları veriyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
|
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |