İlk kez bir sivil genel sekreterle kapılarını bu kadar geniş bir katılımla kamuoyuna açan Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği tam 71 yıldır faaliyette bulunuyor. Yüksek Müdafaa Meclisi Umumi Katipliği'nden bugüne geçen süre zarfında kurulun etkinliği giderek arttı ve özellikle 2001'in başına gelindiğinde MGK neredeyse sistemin en güçlü kurumu pozisyonundaydı. 2001'den itibaren, 2003 yılının Aralık ayına kadar yapılar üç grup anayasal ve yasal değişiklikle kurulun sistem içindeki fonksiyonu yeniden tanımlandı ve bir ölçüde de sınırlandı.

Anayasa'nın 118. maddesi "hükümet MGK tavsiyelerini öncelikli olarak dikkate alır" diyordu, 3 Ekim 2001'de yapılan değişiklikle bu tabir "değerlendirir" şeklinde değiştirildi. Sonraki dönemde yapılar değişikliklerle önce alınan kararların takip yetkisi Genel Sekreter'den alınıp Başbakan'ın tayin edeceği bir bakana (şu anda Abdullah Gül) verildi. Ardından, genel sekreterin orgeneral veya oramiral olma şartı kaldırılarak sivil bir isme yol açıldı. Ve nihayet bakanlıkların ve özel kuruluşların MGK'ya istenen her bilgiyi verme mecburiyeti de yasadan çıkartıldı. Değişiklikler bununla da kalmadı. Başta Toplumsal İlişkiler Daire Başkanlığı olmak üzere MGK'nın etkinliğini arttıran görevler bu kurumdan alındı. Yani, yeni ve sivil genel sekreterin deyimiyle MGK "devletin üst düzey makamlarına bilgi üreten bir tür think-tank kuruluşuna dönüştü" ama öte yandan, özellikle Ortadoğu'dan Amerika kıtasına kadar her bölgeyi masaya yatıran Araştırma Değerlendirme Başkanlığı ile bir tür, küçük Dışişleri Bakanlığı modeliyle çalışmaya başladı.

Genel Sekreterlik'in kapılarını medyaya açan Yiğit Alpogan, dün karşısına çıktığı 80 civarında gazeteciye karşı demokratik, çağdaş ve şeffaf bir vizyon koydu. Soruları açıklıkla cevapladı ve bütün bu değişikliklerden ne anlaşılması gerektiğini açıkça anlattı. Neredeyse "Bu kadar da demokrasi fazla değil mi?" anlamına gelen bazı endişelerle ve "MGK, bu yapısıyla artık devletimizin bekasını koruyabilecek mi?" türünden fevkalade kaygı ihtiva eden soruları da cevapladı.

Özetle şunları söyledi:

"Biz MGK Genel Sekreterliği olarak sadece yasaların verdiği görevleri yapacağız, bizden alınan görevlerin hangi kurum tarafından yapılacağıyla ilgili değiliz. İlkelerimiz, şeffaflık ve açıklıktır. Yasamız konusunda karar verici yer Meclis'tir ve ancak orası isterse MGK'nın yapısı değiştirilebilir. Bazı değişiklikler olmuştur ama esas ve temel fonksiyonumuz yerinde durmaktadır. Yüksek kurula (MGK'ya) hizmetimiz devam etmektedir. Tavsiyelerde bulunma özgürlüğümüz hala geçerlidir…"

Alpogan'ın bu açıklamalarından da tatmin olmayan bazı meslektaşlarımız, "Hükümete hiç mi karışmayacaksınız? İrtica ne olacak?.." iması içeren sorular yönelttiler. Bu kez de şöyle bir cevap geldi:

"Belge vermek dışında başka bir önerimiz olmayacaktır! Orada görevimiz biter. Biz istişari bir kuruluşuz ve eskiden icrai kuruluş görüntüsü veren konular da görev alanımızdan çıkmıştır. Takdir siyasi iktidarındır."

MGK'nın yeni Genel Sekreteri, adeta bir efsane gibi konuşulan konuları bir bir normalleştirdikten sonra, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin oluşumunu da teferruatıyla anlattı:

" MGSB 4-5 yılda bir gündeme gelir. En son 2001'de düzenlendiği için şimdi de yenileme çalışmaları başlatıldı. Çeşitli yerlerden görüşler istedik. Bunları birleştirip önce MGK'ya sunacağız. Uygun bulunursa taslak metin Bakanlar Kuruluna sunulacak; milli strateji ve uygulama direktifi de oluşturulduktan sonra Başbakan'ın onayına gönderilecektir. Ortada herhangi bir fevkaladelik ve özel önem atfedilecek şey yoktur. Heyecan verici ve heyecan verdirici bir durum da yoktur."

Alpogan'ın bu sözleri, MGSB üzerinden mübalağa yapmayı engellemeye yetecek kadar açıktır. Nihayet bütün sözleri, Türkiye'nin girdiği yeni dönemin kayda değer belgeleri niteliğindedir.

Telaşa mahal yoktur. Rejim de ülke de demokratik sistem içinde, şeffaflık ve yasallıkla korunabilecektir.

MUSTAFA KARAALİOĞLU

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu