|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Illuminati, BOP, Yeni Dünya Düzeni, Tapınak Şövalyeleri, Masonlar, MOSSAD, Derin Devlet, Gladio ve hatta Matrix. İnsanoğlunun kurduğu düzen, tabiatı icabı olsa gerek, hayatın tüm aşama ve kademelerinde bulunan insanları dizginde tutan mitler üretiyor. İş hayatımızdan kendi şahsi yaşantımıza, siyasi tasarruflarımızdan iktisadi yönelimlerimize kadar hayatımızın hemen her köşesinde bizlere, sadece sistem tarafından onanmış alternatifler arasından seçme özgürlüğü sunan kurulu bir düzen içinde yaşıyoruz. Gündelik hayatımızda, bizim gibi ortalama vatandaşı, içinde bulunduğu duruma zoraki kul eden düzen, bunu sadece fiziki şartları tesis ederek değil, kendi etrafında metafizik bir güç halesi oluşturarak yapıyor. Düzen, sosyal çevre, medeniyet, adına ne derseniz deyin, kendi ellerimizle kurulmasına destek verdiğimiz ve içinde yaşamaktan da çoğu zaman rahatsız olmadığımız bu sistem, insanoğlunu dizginlemek zorunda. Çoğunluğun ortalama bir hayat tarzı için istisnalara sınırların getirilmesi gerekiyor. Çünkü insanoğlu muazzam bir yaratıcılık yeteneğine sahip. Bu yetenek, sınır tanımaz cesaretle birleşince insanoğlunun ne zaman ne yapacağı belli olmuyor. Tek bir kişinin şartlar el verdiğinde tüm dünya tarihini değiştirdiği yığınlarca tarihi vaka biliyoruz. Bir düzen tutturması için insanoğlu bu yüzden hem kendi yaratıcılığına ket vuruyor, hem de cesaretini sosyal ve yasal baskılarla eziyor. Gündelik hayatta sıkça rastladığımız bu durum, devlet idaresi aşamasında çok daha bariz bir şekil alıyor. Devlet idaresi gündelik hayat gibi değil ne de olsa. Alınan bir karar milyonları etkileyebiliyor. Buradaki karar alıcıları denetim altında tutmak çok daha elzem. Komplo teorileri, büyük oyuncular, entegre sistemler, derin oluşumlar gibi kavramlar işte bu yüzden önemli. Bir başbakanın, bırakınız dünya sisteminde, Türkiye'de bile etkisinin sınırlı kalacağı, pek çok şeye müsamaha edilmeyeceği, her yönden kuşatıldığı ve yapacak bir şeyin olmadığı hissine kapılması işten bile değil. Bir idarecinin karar alma aşamasında göz önünde zaten tutması gereken bir yığın değişken var. Bir de bunların üzerine değişmez addedilen mitler biniyor ve karar mekanizmasına fazladan kısıtlar getirerek, alternatifleri daraltıyor. Komplo teorilerinin, ağızdan ağza dolaşan gizli yapılanmaların ne olduğu ve ne yapmak istediklerinden çok, etraflarında oluşan mitler sebebiyle sonuçta karar alıcıları psikolojik bir açmaza sürükleyerek ellerini kollarını bağlıyor olmaları bizce daha önemli. Bir arada yaşamak, zaten tabii bir düzen oluşturuyor. Bu tabii düzen de, tabii bir şekilde kendini koruyan sosyolojik bir varlık haline geliyor. Bunun üzerine bir de bu tür mitler eklenince, insanın mevcut yapıyı değiştirmesi daha da zor oluyor. Şüphesiz ki, ellerinde güç bulunduranlar ve mevcut düzenin devamından medet umanlar bir araya geliyor ve sahip oldukları güç nispetinde gelişmeleri manipüle etmeye çalışıyorlardır. Türkiye'de bir derin devletin olmadığını, dünyada ise kimi güçlü kesimlerin çıkarlarını koruyan ve geliştirmeye çalışan bir derin yapılanmanın olmadığını söyleyemeyiz. Ancak bunlar her şeyi gören, her şeyi manipüle eden, tüm gelişmeleri yönlendiren, her şeyi denetimleri altında tutan organize yapılar değil. Yapıları ve iç ilişkileri muğlâk ve değişken, kendi içlerinde farklı beklentiler besleyen kişilerin çıkar çatışması yaşadığı amorf varlıklar bunlar daha ziyade. Daha da önemlisi, dünyada yaşanan gelişmeler tamamen bunların uzun vadeli planlarına göre gelişmiyor. Bu yapıların bünyesinde bir araya gelenler belli ki, gelişmeleri yönlendirecek ve kimi zaman başlatacak güce sahipler. Kendilerince komplolar ve tasarımlar planlıyorlardır. Ancak tüm kısıtlamalara rağmen insanoğlunun kendi kaderini yazma kudreti karşısında çoğu zaman bunlar da olaylara seyirci kalıyor. Türkiye'de bir 28 Şubat, dünyada ise 11 Eylül'ü müteakip bir Irak dramı yaşandı. Bu gelişmeleri belli ki, bazı çevreler başlattı. Ancak diyebilir miyiz ki, bu gelişmeler bu "örgütler" tarafından tam anlamıyla başarıyla uygulanmış ve istenilen neticeler alınmıştır? Tüm Siyonist planlara rağmen on yıllar sonra hâlâ, bir Filistin'in ötesine bile genişleyememiş bir İsrail, Siyonist programın başarısızlığına işaret etmiyor mu? Filistinli mülteci bir çocuğun attığı taş mıdır, tüm dünyayı egemenliği altında tutan yapının tekerine çomak sokan? Bakın gözlerimizin önünde eriyor Felluce. Ama haritalarda bir nokta olarak dahi yer almayan bu küçük kasaba yanarken dahi, nasıl da ABD'nin hesaplarını alt üst edebiliyor. Sanıyor musunuz ki, komplo teorileri tutacak, İlluminati veya derin devletin hesapları tutacak böyle kutlu direnişlere sahne oldukça dünya? Çaresizlik içinde kıvrananların kalbini bir tutuştursa Felluce, ne derin devletler, ne İlluminati, ne ABD hesapları, ne arzu'l-mevud, ne BOP kalır ayakta. Ah, bir kalpleri tutuştursa Felluce...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |