AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Lütfen... Lütfen... Lütfen...

Dostlarım, arkadaşlarım, lütfen beni karanlıkta bırakmayın.

Birkaç zamandır burada ‘Perle Çetesi’ ile ilgili yazılar yazıyor, Türkiye’deki uzantılarına değiniyorum. İlişkiler ağının ortasında hep aynı kişinin adı geçiyor: Mustafa Süzer... El konulan Kentbank’ın sahibiydi Mustafa Bey; o da Richard Perle’ü sahibi olduğu Ritz Carlton Oteli’nde ağırlıyor, etkili olacağını sandığı kişilerle biraraya getiriyor...

Daha ilk yazıdan başlayarak, dostum, arkadaşım bildiğim kişiler, “Süzer’in avukatı kim?” diye sormaya başladılar... Sıyırtacak, sigortam atacak hale geliyorum, sorunun cevabını bir türlü bulamıyorum...

Buraya nereden geldiğimizi de hatırlatayım: Frank Gaffney adlı biri, Washington Times gazetesinde, tam 3 Ekim’e gidilirken, “Türkiye’yi AB’ye almayın” başlıklı bir yazı yayımlattı. Yazıda, Tayyip Erdoğan ve hükümetinden ‘İslamo-faşist’ diye söz ediliyor ve bir sürü yâve birbiri ardına sıralanıyor... Şifre çözmeye yarayan yazının şu cümlesi: “Türk bankacılık sistemini uluslararası düzeyde ‘reforma’ tabi tutma adına, hükümet, muhalefetle ilintili işadamlarının bankalarına ve malvarlıklarına el koyuyor. Anayasa Mahkemesi’nin bu tür el koymalara karşı çıkan birden fazla kararlarına bile meydan okuyarak... AKP’nin çoğunluğu teşkil ettiği Meclis, banka sahiplerinin uzak akrabalarının bile dâvâlara taraf yapılmasına imkân veren bir yasa çıkartmış bulunuyor...”

Konuyu yakından izleyen bir dostum, “Yazının aslında ‘Yüksek Mahkeme’ deniyor, sen onu ‘Anayasa Mahkemesi’ diye çevirmişsin; ancak orada kast edilen bir başka yüksek mahkeme: Danıştay... Mustafa Süzer, Kentbank’la ilgili Danıştay’dan bir karar çıkarttı, unuttun mu?” dedikten sonra başka bir soru yöneltti bana: “Yoksa, Süzer’in avukatının kim olduğunu da bilmiyor musun?”

Evet, bilmiyorum...

Konunun kapağını kaldırdığımdan beri, Süzer ve Kentbank olayını izlemeye alan çevreden aynı soruyla karşılaşmaya başladım. Soruyu öyle soruyorlar ve cevabını o kadar gizemli bir biçimde saklıyorlar ki, bir an kendimden, aile fertlerimden, yakın çevremden kuşkulanmaya başladım. Benim ve eşimin ailesinde avukat yok, çocuklarımdan hiçbiri ‘hukukçu’ olmaya heveslenmedi. Kardeşlerimin çocukları? Yakın arkadaşlarım, onların çocukları? O esrarengiz soruyu üzerime alınmam için herhangi bir ilişki keşfedemedim...

İyi de, insanlar neden hep aynı soruyu soruyor ve etrafıma bakmama sebep oluyorlar?

“Süzer’in avukatı kim?” sorusunun cevabı kendi başına önemsiz belki, ama işin peşindeyiz ve şifreyi çözeceğiz: Gaffney’in “Türkiye’yi AB’ye almayın” tezli yazısını üzerine oturttuğu iddia, Kentbank ve benzerlerinin ‘politik amaçlı’ haksız muameleye mâruz kaldığı... Adam, “Ak Parti muhalif işadamlarını bezdirmek için bankalarına el koyuyor” diyor... Düşünün, Ak Parti içinden biri Süzer’i savunmak veya işlerini tâkip etmek üzere görev alsın? İddia güç kazanmaz mı?

Kendi çevremde ‘avukat’ veya ‘hukukçu’ bulamayınca, dikkatimi Ak Parti’ye ve hükümete çevirdim. Genel başkan yardımcıları Dengir Mir Mehmet Fırat ile Hayati Yazıcı, grup başkanvekili Faruk Çelik hukukçu. Hükümette ve komisyon başkanı koltuklarında oturanlar arasında da hukukçu veya avukat olduğunu bildiğim isimler var. Bazısının da yakınları avukat...

Acaba onlardan biri mi? Dengir Fırat, Hayati Yazıcı veya Faruk Çelik’in, ya da onlar kadar önemli bir başka Ak Partili’nin el konulan Kentbank’ın Mustafa Süzer’e geri verilmesi için açılan dâvâyı üstlendiğini bir düşünün? Müthiş bir şey olurdu, değil mi?

Bana imalı imalı bakıp, “Süzer’in avukatı kim?” diye soranlardan, hatırlatacağım adlara “Doğru” veya “Yanlış” diyerek yardımcı olmalarını istedim. Fırat, Yazıcı veya Çelik değilmiş...

Olayın ciddiyeti büyük: ABD başkentinde oluşmuş, Türkiye’de de uzantıları bulunan bir çete var... Bu çete, bir yandan ABD’nin Türkiye ile ilişkilerini bozmaya çalışırken, bir yandan da “Türkiye’yi AB’ye almayın” diye yazılar yayımlatıyor... Çetenin merkez ismi Richard Perle ise, onu ülkemizde ağırlayan kişi de Mustafa Süzer... Türkiye’nin AB’ye alınmaması tezi için ileri sürülen “Muhaliflerin bankalarına el konuluyor” iddiasıyla da kast edilen kişi o... Mustafa Süzer’in bu iddiasını destekleyen Danıştay kararını aldıran, mahkemelerde savunmasını üstlenen avukat önemli değil mi sizce de?

Tezi Washington Times gazetesinde yayımlatan Frank Gaffney, Washington merkezli Livingston adlı lobi şirketinin memuru çıktı; Livingston memurlarının maaşını Türkiye’den aldığı yıllık 2 milyon dolardan ödüyor... Süzer’in avukatı da bu kadar gizemi hak eden biri ise, “Dünyada böyle şeyler de oluyormuş” diyen Tayyip Erdoğan gibi, “Türkiye’de böyle garip şeyler de oluyormuş” demek üzere çenemi açacağım.

Dostlar, arkadaşlar, yanılıyor olmalısınız: Öyle birini Süzer’in avukatları arasında bulamadım...


4 Ekim 2005
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED