AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Bakan Bey'in Karakoç ziyareti

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, geçen hafta üstat Sezai Karakoç'u ziyaret etti.

Haberin basında yer alması üzerine, Hürriyet'teki köşesinde Ahmet Hakan şöyle yazdı:

"Tam da 'Büyük şair ve fikir adamı Sezai Karakoç'u unuttular... Ne ayıp şey' diye bir şeyler karalayacaktım ki 'güzel haber'i aldım:

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Sezai Karakoç'u evinde ziyaret etmiş...

Ezberinde en az beş Sezai Karakoç şiiri bulunduğuna inandığım Bakan Koç'un bu ziyareti 'vefa' adına iyi bir başlangıç..."

Ufak bir bilgi yanlışını düzeltmemiz gerekecek.

Bakan Bey, üstadı evinde değil, bürosunda ziyaret etmişti.

Ezberinde en az altı Sezai Karakoç şiiri bulunduğuna inandığım Ahmet Hakan'ın bu bilgiyi nereden aldı bilemiyorum ama bizim kaynağımız sağlam.

Sağlamlığın derecesini şu şekilde ifade edeyim:

Ezberde en az yedi şiir.

Hatta, ziyaret sırasında ne ikram edildiğine dair merakımızı "Çay, mutlaka" diye özetlenebilecek bir cevapla giderecek kadar yakın.

"Ne var bunda... Herkes misafirine çay ikram eder. Bu artık geleneğimiz oldu ve dolayısıyla çay ikram edildiğini söylemek için yakın olmaya gerek yok."

Aramızda böyle düşünenler çıkabilir.

Ben değil, siz değil, fakat aramızda bir iki kişi.

Fakat o kadar basit değil.

Çaydan başka kahve var, ıhlamur var, dahası oralet, bitki çayları, şerbet, gazoz, limonata vs.

Gördüğünüz gibi alternatif çok.

Ayrıca gelenek söz konusu olduğunda, kimse Sezai Bey kadar oraya bağlı olamaz.

O derece ki, bu bahiste çay, pek yeni kalır.

Öyle ya, çayın kaç yıllık geçmişi var toplum hayatımızda.

Daha dün sayılır çay bitkisinin Türkiye'ye gelişi.

Diyeceğim, fazlasıyla denmiştir; uzatmak abes.

YAĞA FFAR

Hep söylerim, insanın ismiyle hayatı arasında gizli bir bağ vardır.

Çocuklara güzel isimler verilmesine dair tavsiye niçin sanıyorsunuz?

İşte ortada niçin olduğu.

Elbistan'da öğretmenlik yapan okurumuz Ahmet Şevki Şakalar, hayatı boyunca kimbilir ne şakalarla karşılaşmıştır.

Bazen öyle olur ki, ağaçlar taşlar bile şaka yapar insana.

Geçenlerde Elazığ'a gitmiş değerli kardeşimiz.

Yanında Elazığlı bir arkadaşlarıyla beraber, Harput mezarlığını gezerken, mezar taşlarından birinde "yağa ffar" yazıldığını farketmişler.

"Önce bu mezarın yabancı birine ait olabileceğini düşündüm; ama sonra bunun pek mantıklı olmadığı sonucuna vardım" diyor.

Sonra çözmüşler...

"Yağa ffar" aslında mağfiret eden anlamındaki "Ya gaffar" imiş.

Hem boşluk yanlış yerde, hem de "g" yerine "ğ" konulunca bambaşka bir şey çıkmış ortaya.

Yağlı mağlı.

Halbuki aslı ne muazzam.

Bir de imlayı pek önemli bulmayanlar var aramızda, iyi mi?

HAVANDAKİ SU

Cumhurbaşkanı eşinin nasıl giyineceğine kim karar verir biliyor musunuz?

Yalnızca kendisi.
Medya değil.
Meclis değil.
Hükümet değil.
Anayasa Mahkemesi değil.
Ana muhalefet partisi değil.
Afet İşleri Genel Müdürü değil.
Cumhurbaşkanı bile değil.
Yalnızca kendisi.

Yine de oturmuş, gelecekteki Cumhurbaşkanı eşinin kıyafetinin nasıl olacağını tartışıyor birileri.

Birileri (ve birkaç geri) havanda su dövmeye pek meraklı da ondan. Buna rağmen memleket ağır adımlarla da olsa ilerliyor ya, ben ona şaşıyorum.


17 Haziran 2005
Cuma
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED