T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 28 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Türkiye, vicdanını mı yitiriyor?

Köklü bir tarihe, zengin ve derinlikli bir kültüre, güçlü bir adalet ve vicdan duygusuna sahip bu millet, cinnet, çetecilik, hırsızlık, cinayet hadiselerinin yaygınlaşmasıyla vicdanını yitirmekle karşı karşıya.

  İSMAİL ÖZ(*)
Son yıllarda, doğu ve batı arasına sıkışmış bir Türkiye profiliyle karşı karşıyayız. İnsanlar bir kültürün, ete kemiğe bürünmüş yansımalarıdır; onlar adeta, kültürel anlayışı görünmezden görünüre çeviren bir "yansıtma aracı"dır. Yani insan, hem toplumu var eden, hem de yaşatan temel unsurdur.

VİCDANIN KAYNAĞI KÜLTÜRDÜR

İnsanı insan yapan, sahip olduğu ve taşıdığı değerlerdir. Elbette ki, bütün insanlık, kendi anlayışı doğrultusunda inandığı değerler bütünüyle kendi insanını yorumlar ve ona çeşitli payeler verir. Bir toplumum sarsılmazlığı, o toplumun kültür mirasıyla doğru orantılıdır. Toplumun ve o topluma ait insanların yaşattığı değerlerin, insanda oluşturduğu oto kontrol mekanizması da vicdandır. Tolstoy'un deyişiyle, " Allah'ın insandaki en büyük yansıması vicdandır."

Elbette bunlar tartışılamayacak değerde doğru kabul edilir. Fakat buradaki sorun vicdanın hangi kaynaklardan ilham aldığı gerçeğidir. Hani, biz insanları hep vicdana davet edip, sanki bu davetle karşımızdaki suçlunun kendi kendisini cezalandırmasını bekleriz ya, çünkü bizim vicdanımız bize bunu emreder. Zulüm yapan insanları, insafa davet ederken onların vicdanının nasıl olduğuna bakmayız. Vicdanın hangi kaynaktan beslendiğini göz ardı ederiz.

Bizim ülkemizde vicdanın temel kaynakları ortaktı, bir müddet öncesine kadar. Yani batıyla doğu arasına sıkışıncaya kadar. Şimdi artık öyle değil. O kadar farklı vicdani yapılanmalar var ki tanımlanması ve bilinçaltının irdelenmesi neredeyse imkansız. Bu kadar güdük ve bu kadar marazi vicdan oluşumlarının kaynağı hepimizi meşgul etmeye yeterli olmalıdır, diye düşünüyorum.

VİCDAN VE ADALET DUYGUSU

Ülkemizde son yıllarda yaşanan bazı sosyal ve siyasî olaylar, toplumumuzun vicdanının zedelendiğini gösteriyor: Sokakta cinnet saçan, yol verme kavgasını cinayetle neticelendiren, ufacık mevzuları şiddete dönüştüren, hiç sebep yokken karşısındakine kin besleyip ona düşman kesilen vicdanları sızlatacak şey nedir?

Vicdanımızın kaynağı, kültürümüzdür. Kültürümüz bu kadar tahrip edilmemiş olsa, bu kadar vicdan zedelenmesi yaşamazdık.

Üstelik de, vicdan ve adalet duygusunun çok güçlü olduğu bir kültüre sahip olmamıza rağmen, vicdanımızı bu kadar nasıl oldu da yitirmeye başladık diye sormak zorundayız kendi kendimize.

Köklü bir tarihe, zengin ve derinlikli bir kültüre, güçlü bir adalet ve vicdan duygusuna sahip bu millet, cinnet, çetecilik, hırsızlık, cinayet hadiselerinin hızla yaygınlaşmasıyla birlikte vicdanını yitirmekle karşı karşıyadır.

Doğruyu bilip ona inanmayan, kendi yaşadığını doğru kabul eder. Çeşitli sosyal ve ekonomik sebeplerle travma geçiren aile yapımızın, doğru yetişmiş bireyler oluşturması elbette beklenemez. En büyük çözüm, aile yapımızı yeniden imar etmekle sağlanacaktır; hiç kuşkusuz ve onu koruyacak vicdanlar üstü adalet sistemiyle...

(*) Denemeci

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi