T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
D Ü Ş Ü N C E G Ü N D E M İ | 28 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Türkiye, vicdanını mı yitiriyor?
Köklü bir tarihe, zengin ve derinlikli bir kültüre, güçlü bir adalet ve vicdan duygusuna sahip bu millet, cinnet, çetecilik, hırsızlık, cinayet hadiselerinin yaygınlaşmasıyla vicdanını yitirmekle karşı karşıya.
İSMAİL ÖZ(*)
VİCDANIN KAYNAĞI KÜLTÜRDÜR İnsanı insan yapan, sahip olduğu ve taşıdığı değerlerdir. Elbette ki, bütün insanlık, kendi anlayışı doğrultusunda inandığı değerler bütünüyle kendi insanını yorumlar ve ona çeşitli payeler verir. Bir toplumum sarsılmazlığı, o toplumun kültür mirasıyla doğru orantılıdır. Toplumun ve o topluma ait insanların yaşattığı değerlerin, insanda oluşturduğu oto kontrol mekanizması da vicdandır. Tolstoy'un deyişiyle, " Allah'ın insandaki en büyük yansıması vicdandır." Elbette bunlar tartışılamayacak değerde doğru kabul edilir. Fakat buradaki sorun vicdanın hangi kaynaklardan ilham aldığı gerçeğidir. Hani, biz insanları hep vicdana davet edip, sanki bu davetle karşımızdaki suçlunun kendi kendisini cezalandırmasını bekleriz ya, çünkü bizim vicdanımız bize bunu emreder. Zulüm yapan insanları, insafa davet ederken onların vicdanının nasıl olduğuna bakmayız. Vicdanın hangi kaynaktan beslendiğini göz ardı ederiz. Bizim ülkemizde vicdanın temel kaynakları ortaktı, bir müddet öncesine kadar. Yani batıyla doğu arasına sıkışıncaya kadar. Şimdi artık öyle değil. O kadar farklı vicdani yapılanmalar var ki tanımlanması ve bilinçaltının irdelenmesi neredeyse imkansız. Bu kadar güdük ve bu kadar marazi vicdan oluşumlarının kaynağı hepimizi meşgul etmeye yeterli olmalıdır, diye düşünüyorum. VİCDAN VE ADALET DUYGUSU Ülkemizde son yıllarda yaşanan bazı sosyal ve siyasî olaylar, toplumumuzun vicdanının zedelendiğini gösteriyor: Sokakta cinnet saçan, yol verme kavgasını cinayetle neticelendiren, ufacık mevzuları şiddete dönüştüren, hiç sebep yokken karşısındakine kin besleyip ona düşman kesilen vicdanları sızlatacak şey nedir? Vicdanımızın kaynağı, kültürümüzdür. Kültürümüz bu kadar tahrip edilmemiş olsa, bu kadar vicdan zedelenmesi yaşamazdık. Üstelik de, vicdan ve adalet duygusunun çok güçlü olduğu bir kültüre sahip olmamıza rağmen, vicdanımızı bu kadar nasıl oldu da yitirmeye başladık diye sormak zorundayız kendi kendimize. Köklü bir tarihe, zengin ve derinlikli bir kültüre, güçlü bir adalet ve vicdan duygusuna sahip bu millet, cinnet, çetecilik, hırsızlık, cinayet hadiselerinin hızla yaygınlaşmasıyla birlikte vicdanını yitirmekle karşı karşıyadır. Doğruyu bilip ona inanmayan, kendi yaşadığını doğru kabul eder. Çeşitli sosyal ve ekonomik sebeplerle travma geçiren aile yapımızın, doğru yetişmiş bireyler oluşturması elbette beklenemez. En büyük çözüm, aile yapımızı yeniden imar etmekle sağlanacaktır; hiç kuşkusuz ve onu koruyacak vicdanlar üstü adalet sistemiyle... (*) Denemeci
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |