T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 28 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hüseyin HATEMİ

Şapşallaşma ev ödevi

ABD'de, "üçüncü binyıl"da hortlatılan Mc carthycilik, bu kez de İslâm'ı hedef aldı. Sırası sonra gelecek olan Müslüman ülkelerden, şimdilik koyunlaşması, şapşallaşması bekleniyor. Kan kokusu gelenlerin tepki göstermemesi de zor olacağı için, bir tarafdan uyuşturma ve şapşallaştırma çalışmalarına hız verilirken, tepki duyarlılıkları da yanlış hedeflere yönlendiriliyor.

ABD'de bu meş'um gidişe karşı tepkiler yok değil! "Komplo teorisyenleri" adlandırması ile küçümsenmeye çalışılan bazı düşünür ve uzmanlar, 11 Eylül'ün, Amerikan Derin Devleti'nin bir tertibi olduğunda görüş birliğine varmışlar. Bu görüş, Los Angeles'de yapılan bir toplantıda açıklanmış. (Radikal, 26 Haziran 2006). Aynı gazetede, daha önce de olduğu gibi, Irak'dan gelen kan kokusuna rağmen bizi ABD yönetiminin ne kadar iyi niyetli bir kasap olduğuna ikna etmek isteyen bir görüş de açıklanıyor. Daha önce aynı yöndeki bir yazısını eleştirdiğimiz Dr. Ömer Taşpınar, "Brookings Enstitüsü Türkiye Program Direktörü" imiş. Bu kez yazısında kendi görüşlerini destekleyen bir tanığa ihtiyaç duyduğu için, Soli Özel' den alıntı yapıyor. Oysa Soli Özel, Taşpınar'ın yazı başlığında yapmak istediği gibi, ABD yönetiminin Türkiye'yi yönlendirmek istediği görüşünü, "cehalet ve kötü niyet ürünü komplocu bilgiler" olarak nitelemiyor. Hatta ABD yönetimindeki çoğunluğun "bugünkü hükümetten hazzetmediğini, iktidarının sona etmesinden yana" olduğunu da belirtiyor. Şu halde, bunu söyleyenler, niçin "komplo teorisyeni, câhil ve kötü niyetli" oluyorlar? Sebebi açık: çünkü "Dışişleri Bakanı Rice'ın başını çektiği ikinci safın, Türkiye'yi kazanma planlarının" da ne anlama geldiğini biliyorlar: Kesim sırası gelinceye kadar şapşallaştırma ve uyuşturma!

Bu yazının altındaki bir diğer yazı da, yine Taşpınar' ın "cehalet ve kötü niyet" ithamlarının farkında olmayarak, ABD'nin, küresel üstünlüğünü sürdürme gayretleri içinde, özellikle İran'a müdahale etmesini kolaylaştırmak için "Türkiye'de iç dinamiklerin değişmesini arzu ettiğini" belirtiyor. Fakat ABD'nin zırt-pırt iç dinamiklerimizle oynayıp dinamit patlatması, "Türkiye'nin jeopolitik öneminin arttığı" gerekçesi ile, sevinilir bir olgu olarak mı, yerinilir bir olgu olarak mı görülüyor? Yazar, Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen; bunu belirtmemiş.

İmdi ey kardeşler, insaf edin, emekli tuğgenerallerin açıkça yazdığı "iç dinamiklerin değişmesi" niyetinden ben, bir emekli Medenî Hukuk Profesörü, bahsedersem ve ABD'nin artık bizden kanlı ellerini çekmesini istersem, niçin cahil ve kötü niyetli bir "komplo teorisyeni" olayım? Böyle olmamam için, AB'nin verdiği ev ödevlerinden daha yenmez ve yutulmaz olan "şapşallaşma ödevini" yerine getirmem, hiç değilse şapşallaşmış görünerek başkalarını da şapşallaşmaya ikna etmem gerektiğini biliyorum. Fakat bende o göz var mı? Elhamdülillah yok! Niçin yok? Çünkü bu dâr-i dünyada, dünya evinde, sınav odasında, ödev vermeye birinci yetkili olan Sevgi Rabbi'nin, Allah'ın verdiği "ömür ödev kâğıdı"nı doğru dürüst yazmayı başaramıyorum ki, sıra Kretschmer veya Rice'ın ev ödevlerine gelsin! Şapşallaşmaya da hiç niyetim yok! İnsan, ya hayır söylemeli, yahut da söylemiyorsa susmalıdır.

Burnuna kan kokusu geldiği için huysuzlanan ve şapşallaştırılmaları güçleşenler için de "yanlış hedeflere şartlandırılarak biribirine düşürme ve bitkinleştirme" yöntemi uygulanır. Hele "başını aç-kapa!" hengâmesi yanında, "orta kapıyı aç!" hemgâmesinin de tadına doyulmaz. 26 Haziran 2006 tarihli Yeni Şafak'ta yayımlanan, Fikri Akyüz'ün yazısı, çok doğru tesbitler içeriyordu. Bu yazıya tekrar değineceğim.

İmdi ey kardeşler: Yaratıcı'nın bize verdiği ödeve bakalım. Ödevimiz ne şapşallaşma, ne de kin ile şartlanarak elin döğüş horozu haline getirilip biribirimizi kan ve revan içinde bırakma ve sonuçta elin Ortadoğu pilâvının üzerini -Rice sosu ile- süslemektir. Ödevimiz Sevgi ve adalet ehli olmaktır. Bakî selâm!

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi