T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 28 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

Sadece 'eşleri' değil kendileri de...

Bir açıkhava toplantısına (miting) en son ne zaman katıldım hatırlamıyorum; yani o kadar eskide kalmış... Güneşi ve rüzgârıyla havanın mükemmel olmasını da fırsat sayarak geçen pazar gününün öğleden sonrasını ÖDP'nin "BİRARADA yaşamı savunalım" kampanyası çerçevesinde Kadıköy İskele Meydanı'nda düzenlediği "Büyük Buluşma"sında geçirdim. "Hava bahane"ydi tabii ki; ÖDP'nin yani ülkenin "sosyal demokrasi" dışındaki solunun herkesı her türlü ayrımcılığa karşı çıkmaya çağıran bu toplantısı gerçekten anlamlı bir girişimdi. Herşeyden önce ülke "sol"unun "başörtülüleri" de (nihayet!) açıkça hatırladığı bir çağrı-toplantıydı bu. Katılanların sayıca (3-4 bin) az ama verilen mesajın büyük olduğu bir mitingdeydik.

Peki bu önemli-anlamlı toplantı hakkında başka neler söyleyebiliriz? Konuya ilişkin söyleyeceklerim -tabii ki!- var. Ancak bu konuyu gözden geçirmeyi önümüzdeki yazıya bırakıyor, bugün için üzerinden birkaç gün daha geçerse unutulabileceğinden korktuğum başka bir konuyu seçiyorum.

Aslına bakacak olursanız bu yeni konunun da ÖDP mitingi ile ilişkisi yok değil. Şöyle ki: "Büyük Buluşma" dolayısıyla dağıtılan Birgün gazetesinin 4. sayfasını açtığımızda o günlerde büyük gazetelerin hepsinde yer alan fotoğraf ve resimaltlarının bir benzeri ile karşılaştık. Fotoğrafta, o günlerde Antalya'da toplanan "7. İştişare ve Değerlendirme Toplantısı"na katılan bazı milletvekillerini toplantının yapıldığı otelin iskelesinde dinlenirken görüyorduk. Tamı tamına altı milletvekili; dördü minderlere uzanmış sohbet ediyor, beşincisi ayağını suya sokmuş denize girip girmemek konusunda tereddütlü ve nihayet sonuncusu kendisini iskeleden aşağıya bırakmış bile...

Fotğrafın altında da şu resimaltı: "...milletvekilleri sabah erken saatlerde, Başbakan Erdoğan'ın konuşması öncesinde denize girip, güneşlendiler."(!) Bu "bilgi"nin neresi haber ise!

Şimdi de gelelim büyük gazetelerin -Birgün'ün bir örneğine "bir kaza sonucu" yer verdiğini sandığımız- bu fotoğraf ve resimaltlarını bolca kullanarak bundan ne tür bir sonuç çıkarmaya çalıştıklarına:

Önümde Hürriyet'in konuya ilişkin haberi var. "Kampta son gün" başlıklı bu haberden küçük bir bölüm: "Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe uzun siyah şortuyla dikkat çekti. Denizden çıktıktan sonra şezlong üzerine bıraktığı sarı renkli havlusunu alan Pepe, kurulanarak otele doğru hızlı adamlarla ilerledi." Osman Pepe'nin bu müthiş habere eşlik eden fotoğrafı da eksik değil. Pepe, denize girip çıkan her Allahın kulu gibi havlusuyla kurulanıyor. Ayrıca Pepe'nin üzerinde bulunan (ve gazetenin "uzun siyah şort" diyerek dikkat çektiği) şort-mayonun dünya plajlarında görülen her yüz erkeğin en az doksanının taşıdığı şorttan zerre kadar farkı yok! O zaman bu "haberciliğin" amacı ne? Amaç tabii ki besbelli: Gazete okurlarına "Bakın, sorunlu olan sadece eşlerinin kıyafeti değil, kendilerinin kullandığı şortlar da siyah ve uzun!" demek istiyor.

Hürriyet'in "kampta son gün" haberlerinden bir diğeri de Manisa milletvekili Hasan Taşcı'nın geçirdiği "boğulma tehlikesi"ne ilişkin. Haberin başlığı şöyle: "Az kalsın boğuluyordu". Yani: "Bakın, sorunlu olan sadece eşlerinin kıyafeti değil, kendileri de 'ortaçağ'da yaşıyor, yüzme bile bilmiyorlar!" Ve nihayet elinde dondurma külahı ile bir Başbakan Erdoğan fotoğrafı: Foto muhabiri Başbakan'ın elindeki dondurma külahına doğru öyle bir hamlesini yakalamış ki, Erdoğan dondurma mı yiyor yoksa elindeki külahı karşısındakinin yüzüne fırlatmaya mı hazırlanıyor belli değil!

Medyanın Antalya toplantısına ilişkin yayımladığı fotoğraflar ve verdiği bilgilerden hareketle benim çıkardığım sonuç şöyle:

"Türk medyası", iskelede görüntülenen "kilolu, beyaz tenli, genelde denizde değil de minderlere uzanarak vakit geçiren, biraz uzun şortlu (ayrıca biliyorsunuzdur muhakkak, şort boyları bir iki senedir Cannes plajlarında bile dizin epeyce altına inmiş durumda, yani 'haşema' taşımak artık moda!)" AKP milletvekilleri de sevmedi... O böyle milletvekillerinden değil, Brad Pitt benzeri erkeklerden oluşan Meclis çoğunluğu istiyor! Türkiye'de (o yaş grubunda) bulunan erkeklerin yüzde doksanının "plajda" vereceği görüntüleri AKP'li milletvekilleri verince büyük problem oluyor. CHP, ANAP, DYP, MHP milletvekillerinin plajda alınan görüntüleri sanki farklı çıkacak... Çünkü deniz, plaj gibi "kamusal alanlar"(!) ülkenin başka bir sınıfına, daha "seçkin" sınıfına yakışıyor, AKP'lilere değil...

Radikal'de (o bile!) yer alan bir fotoğrafta denizde yüzen bir iki kişi arasında seyreden, üzerinde gazetecilerin bulunduğu küçük bir bot görüyoruz. Resimaltı şöyle: "Bazı muhabirler, AKP'lilerin görüntülerini yakalayabilmek için bot kiralayıp denizden çekim yaptı."(!)

Siyasetin paparazzileri olsa gerek... Uzun şortlu milletveki avındalar.... Aferin size...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi