T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 28 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
İnsanların bildikleri diller ile düşünce dünyaları arasında doğru orantılı bir bağıntı vardır. Kelime hazineleri zengin olanların, düşünce dünyaları güçlü olur. Kelimeler insanları iç ve dış dünyalarında uzun yolculuklara çıkarırlar. Kültür kelimelerle zenginleşir ve yeni boyutlar kazanır. Kültür dünyasının zenginlikleri kelimelerle kuşaktan kuşağa, toplumdan topluma aktarılır. Az kelimeyle konuşan, dilleri yoksul olan toplumların, kültürün hiçbir alanında zengin olmaları mümkün değildir. Dünyanın en zengin, yüzyıllar boyunca hiç değişmeden gelen dillerinin başında Arapça gelir. Arapça Arapların değil, Allah'ın Kur'an için seçtiği, İbrahimi geleneğin, son halkası İslam'ın dilidir. Bütün diller değişebilir, ancak Arapça değişmez. Kur'an'ın dili, İslam'ın ilk yıllarında konuşulan Arapça ile bugün Arap dünyasının konuştuğu Arapça arasında önemli bir fark yoktur. Arapça inananların dünyasında Kur'an ile ölümsüzlüğe ermiş, korunan kutlu bir dildir. Arapça'ya ömrünü adayan DEÜ İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Muharrem Çelebi'yi Haziran ayının ilk haftasında yitirdik. Hafta sonunda Birlik Vakfı'nda, ağabeyi Ahmet Rüştü Çelebi, Prof. Dr. Suat Yıldırım, Erdem Bayazıt, Prof. Dr. Ahmet Turan Aslan, Doç. Dr. Said Öztürk, Kenan Seyithanoğlu, vakfın yorulmaz bilmez kurucuları İsmail Kahraman, Mustafa Şimşek, Mehmet Alacacı, Abdullah Nişancı, öğrenci ve dostlarıyla "Çelebi'yi anma, anlatma ve Arapça'yı anlama" toplantısı düzenlendi. Prof. Dr. Muhammed Hamidullah yetmişli yılların başında Erzurum İslami İlimler Fakültesi'nde misafir öğretim üyesiyken, doktora seminerlerinde sık sık, Kur'an'da İslam'ın Peygamberi'nin hanımlarının, bütün inananların anneleri olduğu açıkca belirtildiği için, ırkı ve rengi ne olursa olsun, Arapça'nın her Müslüman'ın ana dili olduğunu, vurgulardı. Anadolu insanı, Balkan ve Kafkas ülkelerinde olduğu gibi, Arapça'yı ikinci bir ana dil bilmiştir. İslam dünyasında Arapça Arapların değil, Kur'an'ın dili olarak algılandığı için, Türkçe, Farsca, Urduca, Balkan ve Kafkas dillerine binlerce Arapça kelime girmiştir. Müslüman ülkelerde Arapça hiçbir zaman yabancı bir dil olarak görülmemiştir. Arapça'nın yaygınlaştırılmasında ve bir düşünce dili olmasında Arap olmayanların, çok büyük katkıları olmuştur. Arapça bütün Müslümanların ortak ibadet dilidir. Ezanın ve namazın dili ülkeden ülkeye değişmez. Dünya kültürünün ana dillerinden biri Arapça'dır. Yalnızca İstanbul'da, yarım milyondan fazla Arapça elyazması kitap vardır. Bütün Anadolu şehirlerinde olduğu gibi, Balkan, Kafkas ve diğer İslam ülkelerinin her şehrinde, araştırmacıları bekleyen binlerce Arapça yazma kitap vardır. Onların günışığına çıkarılabilmesi için, Arapça'nın bir dünya dili olması gerekir. Mekke'nin kalbi Kabe, bütün insanlığın ilk evi, ilk mabedi ve ilk üniversitesidir. Kabe üniversitelerin, Mekke şehirlerin ve Arapça da dillerin anasıdır. Ana dilini bilmeyen, başka dilleri anlamakta güçlük çeker.
|
![]()
| ||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |