T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Çoğu gitti azı kaldı

Yıllardır yazıp, çiziyoruz, ancak kimsenin sözlerimizi iplemiyor. Bunun sonucunda da, sporların anası Türk atletizmi, içinde bulunduğumuz ve "atletizm yılı" ilan ettikleri 2002'de yerlerde sürünüp duruyor.

Geçenlerde NTV'de yayınlanan programda Hıncal Uluç, Kenan Onuk ve Cüneyt Korkyürek bizim söylediklerimizle, aynı noktada buluştuk.

Yani, doğru noktada birleştik.

Zira, aklın yolu birdi...

Biz ve onlar, Türk atletizminin kalkınması için 26 branştan, ancak birkaç tanesini ön plana çıkartmamız üzerinde yıllardır durup, durduk...

Yani, Türk atletinin bünyesine uygun branş hangisi ise, ortaya konan pastanın büyük kısmının o branşlara sarf edilmesi gereği üzerinde durulmasının şartlığını destekledik.

Türk atleti, hiçbir zaman için kısa mesafelerde başarılı olamadığından hareket etmemiz gerektiğini biliyoruz. Bunu ben değil, atletizmle ilgili eğitimlerini yapanlar söylüyor.

O zaman, Türk insanının bünyesine uygun olan, 1500 metreden sonraki branşlara değer vermeliyiz.

Bunun içinde, bilhassa Doğu ve Güney Doğu'daki sporcularımızın üzerine düşüp, eldeki mevcut pastanın büyük kısmını bu yörelere aktarmalıyız.

Kenya'dan hiçbir zaman için 100, 200, 400 metrecinin yanısıra, yüksekçi ve sırıkçı çıkmadı. Onlarda bizim gibi 1500'den sonraki atletleri yetiştirip, dünya piyasalarına sunarlar.

Bu düşüncemin ötesinde, tesis politikamızın yanlışlığı üzerinde de bir kez daha duracağım.

Sentetik pist yapıldıktan sonra, hiç İstanbu İnönü Stadı'nda doğru dürüst bir atletizm yarışı gördünüz mü?

Bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Ankara 19 Mayıs, Trabzon Avni Aker, Konya Atatürk, Adana Şehir ve Ağrı'daki Atatürk Stadı'nda doğru dürüst bir atletizm müsabakalarının düzenlendiğine hiç şahit oldunuz mu?

Sırf "dostlar alışverişte" görmesi için yapılan ve milyarlarca liranın buralara gömülen bu pistlerin üzerine kaliteli sporcu çıkartmadığımız sürece, ortaya çıkanların sadece ve sadece "aldatmaca ve günü kurtarmaca" olduğunu rahatlıkla iddia edebilirim.

Yukarıda sıraladığım iki konunun çözümü ile Türk atletizmi arzu ettiği çağdaş seviyeyi rahatlıkla yakalayabilir.

Ama, bizim yöneticilerimiz bu düşünceyi bir kenara bırakıp "atletizmimizi kalkındırıyoruz" perdelemesinin arkasında, çıktıkları yurt dışı seyahatleri ile bu görüntünün baş aktörleri olma görüntülerini hâlâ sürdürüyorlar.

Sürdürsünler...

Bakalım bu abdestle ne kadar namaz kılacaklar, hep birlikte göreceğiz.

Bu çirkinliklerini 3 Kasım'a sürdürebilirler.

Ondan sonra...

Ondan sonrasının da hesabı elbette sorulacak...


5 Ağustos 2002
Pazartesi
 
GÜRAY SOYSAL


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED