Başarıyla püskürtülen 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye'ye yönelik saldırılar devam ediyor. Dış odakların yürüttüğü "yıldırma politikasının" içerideki ortaklarından biri de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu.
Türkiye, FETÖ darbe girişiminin yaşandığı gece tek yürek oldu. Tankların karşısında sokağa dökülen halk, bayrağına sahip çıkmak için önce kalkışmayı püskürttü, ardından günlerce demokrasi nöbetine devam etti. Bununla da yetinmeyen vatandaş, ekonomik krizin önüne geçmek için de elinden geleni yapmaya devam etti.
Ardından, darbe girişimine kalkışan terör örgütüne yönelik operasyonlar 15 Temmuz'dan sonra yeni bir boyut kazandı. Hükümet OHAL kararı aldı ve hain teşebbüse karışan binlerce kişi meslekten ihraç edildi veya tutuklandı. Operasyonlar halen devam ediyor. Ancak, tüm bunların yanında, Türkiye'ye yönelik saldırılar bitmiş değil. 'Sözde' müzakereleri bahane ederek PKK'ya yönelik operasyonların durmasını isteyen Avrupa Birliği, OHAL'i de fırsat bilerek, "FETÖ operasyonları, terör örgütüne destek veren ya da içinde bulunan gazeteciler ile akademisyenlerin tutuklanması ve sırtını teröre yaslayan HDP'lilerin tutuklanmasını" öne sürdü. Türkiye'ye karşı yaptırım yapmakla tehdit eden Avrupa Birliği, hükümetin operasyonlarını durdurmasını istedi. Son olarak Avrupa Parlamentosu, "Türkiye ile müzakereler durdurulsun" kararı aldı. Oylamaya başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere birçok isim tepki gösterdi. "Avrupa'nın kararının kıymeti olmadığını" belirten Cumhurbaşkanı, " OHAL'in uzatılması kararını hükümet verir. Bu ülkeyi Avrupa Parlamentosu mu yönetiyor yoksa bu ülkenin hükümeti mi yönetiyor? Size ne? Haddinizi bilin, o günler mazide kaldı" ifadelerini kullanmıştı.
Erdoğan'ın konuya ilişkin şu sözlere, yapılmak istenen algı operasyonunu özetler nitelikte:
- "Neymiş efendim, 'Türkiye'de olağanüstü hal varmış, teröristlerin üzerine çok sert gidiliyormuş, terör örgütleri ile ilişkileri olanlar görevlerinden alınıyormuş, idam cezasının geri getirilmesi tartışılıyormuş, medyaya kısıtlama varmış, vize serbestisinin 72 şartından 7'si yerine getirilmemiş.' Bu kadarla da kalmayarak, Gümrük Birliği görüşmelerine atıfta bulunarak, bizi ekonomiyle de tehdit ediyorlar.
- Türkiye gibi topraklarında neredeyse her gün terör eylemi yapılan bir ülkeye, 'terörle mücadele etme' demek aslında 'Dükkanı kapatıp git' demektir. Çünkü terörle mücadele etmemek terör örgütlerine teslim olmaktır. Ey Avrupa Parlamentosu; siz terör örgütüne çanak mı tuttunuz, hayırlı olsun. Hani PKK terör örgütü ilan edilmişti, siz nasıl olur da böyle bir karar alırsınız. Siz teröre yardım yataklık yaptığınızın farkında mısınız?"
Avrupa böyle bir algı operasyonuna düşmüşken, terör örgütü FETÖ de lobiler aracılığıyla Türkiye'ye saldırmaya devam ediyor. Dün grup toplantısında bu konuya dikkati çeken Başbakan Binali Yıldırım, "Milletten topladıkları paraları lobilere yedirerek Türkiye'ye saldırıyorlar" sözleriyle önemli bir noktaya işaret etti.
23 Kasım'da "Türkiye ile müzakereler durdurulsun" kararı alan Avrupa Parlamentosu'na Türkiye'den sert tepkiler geldi. Ancak CHP lideri, "Ağır bir yaptırım uygulanıyor" demiş ve şu ifadeleri kullanmıştı:
"Az önce geçici durdurma kararı alınmış. AB'ye üyelik için Ankara Antlaşması'nı imzalayan rahmetli İsmet İnönü'dür, 1963 yılında. 'Uygar dünyanın bir parçası olmalıyız' diye yola çıkılmıştır. Ama bugün geldiğimiz noktada insan hakları, demokratik standartlar, hukukun üstünlüğü gibi kavramlar Türkiye'de olmadığı için kararları bir süre durdurdu. Müzakere yapılmayacak. Bu bizim için çok ağır bir yaptırımdır. Bunun arkası gelecektir, ekonomik olarak arkası gelecektir, siyasi olarak gelecektir."
Türkiye'ye yönelik algı operasyonuna hizmet edenlerin içteki destekçisi ise CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu. Avrupa Birliği'nin verdiği 'tavsiyeleri' burada aynen tekrarlayan CHP lideri, FETÖ ve HDP'ye yönelik operasyonlardan rahatsız olduğunu açıkça dile getiriyor. Kılıçdaroğlu, Eylül ayında yaptığı açıklamada, "Operasyonların cadı avına dönüştüğünü" iddia etmişti. Teröre destek veren medya mensuplarına verilen hapis cezasını da yanlış bulduğunu belirten Kılıçdaroğlu, hakkında soruşturma başlatılan medya mensuplarının FETÖ ile bağlantısı olmadığını savunmuştu.
Kılıçdaroğlu, terör soruşturmaları kapsamında Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon ile HDP'li Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve bazı milletvekillerinin tutuklanmasına tepki için toplantı yapmıştı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası sadece "Yakından izliyoruz" demekle yetinen Kılıçdaroğlu, 'olağanüstü toplantının' ardından, devleti teröre desteklemekle suçlayacak kadar ileri gitmişti.
Kılıçdaroğlu, terör örgütü DEAŞ'la en yoğun mücadeleye rağmen, ilgili komik bir iddiada da bulunmuştu. "Hükümetin DEAŞ'e destek verdiğini" öne süren Kılıçdaroğlu, "Herkesin bunu bildiğini" dahi söylemişti. Türkiye'nin DEAŞ'ı terör örgütü olarak kabul etmediğini savunan Kılıçdaroğlu, 10 Ekim 2013'te DEAŞ'ın terör örgütü olarak kabul edildiğinden habersiz olduğunu ilan ederken, şu cümleleri söylüyordu: "Türkiye'nin itibarı yerlerde. Bir terör örgütüne nasıl Türkiye Cumhuriyeti destek verir. Silah desteği, militan desteği veriyor. Bütün bunların hepsini biz biliyoruz dünya da biliyor aslında."
Yeni KHK ile 15 Temmuz şehitlerinin çocukları ve kardeşlerinin istemedikleri takdirde askere alınmaması kararlaştırıldı. Bu karara tepki gösteren Kılıçdaroğlu, "Terörle mücadelede şehit olanlara niye böyle bir hak verilmediğini" sordu. Ancak, Milli Savunma Bakanlığı, zaten böyle bir kararın var olduğunu açıkladı. Kılıçdaroğlu bu konuyla ilgili daha sonra beklenen açıklamayı yapmaktan çekindi.
