Özlem Albayrak, Taha Kılınç, Salih Tuna, Kemal Öztürk ve Mehmet Acet'in yazılarının en dikkati çeken bölümleri:
Masaya geleceğine şüphe yok ama...
Neredeyse son bir aydır havadan ve karadan bombardımana uğrayan Halep şehri, taş üstünde taş kalmamış sokaklarıyla, yıkılmış binaların altından çıkarılan cansız bedenleriyle, ölmeyip de hayatta kalanların açlıkla kıtlıkla katmerlenen çaresizliğiyle, dünyanın Christmas için ışıklandırılmış, süslenmiş yüzüne bakıyor.
O insanların, o şehrin, o ülkenin derdini de, görünen o ki yine sadece Türkiye ve Türkiye halkı çekiyor.
Evet, biz çekiyoruz. O bölgeyi kan deryasına dönüştürenler; eylemsizlik politikasıyla Suriye'yi kaosun, öngörülemezliğin içine atanlar, korkunç katliamların açık hedefi haline getirenler değil; biz, yani vicdan sahipleri, haksızlığa uğramış bir kişinin ahının arşı alayı titreteceğine inananlar çekiyor. Halep'in kara kaşlı, kara gözlü çocukları beyaz kefenler içinde ajanslara düştükçe, biz kahroluyoruz. Çaresizlikten boğazımıza yumru oturuyor.
'Merdiven altı' Muharrem ayı etkinlikleri
Moritanya Müftüsü Ahmed Habiburrahman, geçtiğimiz haftalarda başkent Nuvakşot'taki Ulu Cami'de verdiği cuma hutbesinde, ülkede hızlı bir şekilde yayılmakta olan Şiîliğe dikkat çekti. Şiîleri “kuzu postuna bürünmüş kurtlar” olarak tanımlayan Müftü, 'Ehl-i Beyt sevgisi' adı altında Moritanyalı gençlerin İran çizgisine kaydıkları uyarısında bulundu. Devlet Başkanı Muhammed Velid Abdülaziz'e de seslenen Habiburrahman, İran destekli Şiîleştirme faaliyetlerinin önüne geçilmesi için her türlü tedbirin alınmasını istedi.
Aynı günlerde benzer bir mesaj da Cezayir'den geldi. Dini İşler ve Vakıflar Bakanı Muhammed İsa, Şiîliğin süratle yayıldığını kaydederek, ilkokul düzeyinde bazı öğretim kurumlarında gizli Şiîlik eğitimi verildiğini tespit ettiklerini açıkladı. Ülkenin en büyük gazetelerinden eş-Şurûk'un yayımladığı özel dosyaya göre ise, sonradan Şiîliği seçen binlerce Cezayirli genç, komşu ülke Tunus'taki Kayravân kentinde düzenlenen 'merdiven altı' Muharrem ayı etkinliklerine katıldı. Kayravân'daki törenin gizli görüntüleri internete de düştü.
Elin Hans'larına nasıl anlatacağız?
İsmi bende mahfuz bir öğretmen İzmir'den mesaj çekmiş, “Ben de Aralık ayı maaşımı bağışlamak istiyorum. Ama nereye göndereceğimi bilmiyorum…” diyor.
Bir başkası Trabzon'dan mail atmış; anlaşılan o ki dolarınızı TL'ye çevirin çağrısını yanlış anlamış.
Diyor ki; “850 dolarım vardı bozdurdum. Para bende, gelsin devlet alsın onu benden…”
Bu millet böyle bir millet.
Sayın Cumhurbaşkanımız geçen gün “yalnızım” dedi (ona bu duyguyu yaşatanlar utansın, ayrı konu) ama bu millet “ölümüne” onun arkasında.
Hepsine bir diyeceğim var!
Kanada'da, kritik kararlar alma arifesindeydi bir kısmımız. İltica edenler vardı. Gerekçeleri genelde siyasiydi. Birisi bana, 'sen de iltica etsene, şartların uyuyor' dedi. Hiç tereddüt etmeden, 'asla etmem' demiştim.
28 Şubat döneminin en sıkıntılı günlerinde oluyordu bu konuşma. 1999 yılında, dünyanın en yaşanabilir ülkesi seçilen Kanada'da, iltica edip, oranın vatandaşı olmak ve rahat bir hayat sürme imkanı varken, bu imkanı reddetmiştim.
Kim 28 Şubat'ta hain oldu, kim silaha sarıldı?