|

Yeni Şafak yazarları ne dedi?

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik...

Yeni Şafak
08:00 - 20/11/2016 Pazar
Güncelleme: 06:53 - 20/11/2016 Pazar
Yeni Şafak
İsmail Kılıçarslan-Hayrettin Karaman-Yusuf Kaplan-Hasan Öztürk ve Merve Şebnem Oruç.
İsmail Kılıçarslan-Hayrettin Karaman-Yusuf Kaplan-Hasan Öztürk ve Merve Şebnem Oruç.

Hayrettin Karaman, İsmail Kılıçarslan, Hasan Öztürk, Merve Şebnem Oruç ve Yusuf Kaplan'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:







Peki bunları kim, hangi iktidar yaptı?

Her iktidar gibi AK Parti iktidarının da eksikleri, kusurları olabilir; bunları iyi niyetle uygun dil, zaman ve mekanlarda ortaya koymak, yalnızca yanlışı söylemekle yetinmeyip tenkit edene göre doğru olanı da yazmak ve söylemek bir hak olmanın ötesinde bir vazifedir. Ancak pire için yorgan yakılmaz, birkaç çürük ağaca takılıp kalarak orman çürük denemez. Bir de iyilik ve kötülükte görecelik kuralını unutmamak gerekir; “başkaları ve eskiler nasıl ve nasıl idi” sorusunu sormak, durum mukayese ve muhasebesini yapmak, alakayı buna göre belirlemek elzemdir.




Fazla değil bundan 11 yıl önce, AK Parti iktidarı henüz üç yaşında iken mazlum ve mağdurların sabrı tükenmiş olduğu için acele ediyor, iktidara serzenişlerde bulunuyor, bir an önce yanlışların kısmen de olsa düzeltilmesini istiyorduk; işte o günün yazıları:




Arapça'dan yapıldı, aruz kullanıldı

Sene doksan. Yaş on dört. Bir V6 otobüsün hostes koltuğunda, sonu hiç gelmeyecekmiş gibi duran yolu izliyorum. Birazdan Bağdat'a gireceğiz. Ahmet Murat, 'Bağdat'ın yapılışı' isimli şiirini yazmamış daha. Yazmış olsaydı, şehre girerken dilime pelesenk olurdu: 'Arapça'dan yapıldı, aruz kullanıldı.'




Kaldı ki bu yolculuğun Türkler için 'otobüsle Bağdat üzerinden umreye gidilebilen son yolculuklardan biri' olduğunu da bilmiyordum henüz. Irak'ın 1990 Ağustosunda Kuveyt'e gireceğini, ardından Bush'un çağrısıyla dünyanın Irak'a 'özgürlük' götüreceğini ve bunun 25 yılda 3 milyona yakın insanın canından olmasına yol açacağını da. 'Bağdat' bir şehir adı olarak zihnimdeydi. Bir de Irak'ın lideri Saddam'ın 'İslam devrimini yok etmek için' İran'la savaştığını düşünüyor ve adamdan hoşlanmıyordum. İran'dan çok hoşlanıyordum ama. Ne de olsa 'İslam devrimi' yapmışlardı. Şimdi o günler aklıma geldiğinde utanıyorum ister istemez. İran'ın İslam devrimi falan yapmadığını, mazlumların canını almaktan çekinmeyen bir kötülük düzenini bir başka bakımdan müesses hale getirdiğini hissediyorum çünkü.





Fotoğrafı görünce 5 şey düşündüm

-(Bir fotoğrafın bendeki karşılığı)-




Türkiye Cumhuriyeti bir “hüdayinabit” değildir…




Gelmişi, geçmişi vardır.




1923'te bir anda tarih sahnesine çıkıvermiş hiç değildir.




Geçmişi olduğunun bin türlü delili, bin türlü örneği vardır.




Bunlardan sadece ikisi bile Türkiye Cumhuriyeti'nin hüdayinabit olmadığının göstergesidir.





Böylece TV kanallarında ve sosyal medyada infial yaşanmaz

14 Ağustos'ta İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström Twitter hesabından bir paylaşım yaptı ve Türkiye ayağa kalktı. Wallström Türkiye'de 15 yaşın altındaki çocuklarla cinsel ilişkiye izin veren bir karar alındığını ileri sürüyordu. 15 Temmuz FETÖ kalkışmasından bir ay sonra atılan bu tweet, elbette şüphe çekiciydi. Hatta Mısır'da darbe öncesi önerildiği iddia edilen sapkın bir tasarının yasalaşmış gibi yansıtıldığı dev medya yalanını andırıyordu. Sosyal medyadan Wallström'e ağır tepki yağdı. Gelişmeler üzerine İsveç'in Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Dışişleri'ne çağrıldı.




Wallström'ün tweet'i, Avusturya'da Viyana Uluslararası Havalimanı'nda Kronen gazetesinin bir reklam panosuna yerleştirdiği, “Türkiye'de 15 yaşın altında çocuklarla cinsel ilişkiye izin verildiği” yönündeki kara propaganda metnine benziyordu. O reklam, Dışişleri'nin girişimiyle kaldırıldı, ancak Wallström attığı tweet'i silmedi. Wallström, yanlış bilgilendirildiği yönündeki iddiaları reddederek, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) aldığı bir karara atıfta bulundu.





Bunlar mutlaka kurşun kalemle okunacak

Bu ülkedeki eğitim sistemi pozitivist, ezberci ve hâlâ Batı-merkezci. Kendi dünyamızı, tarihimizi, toplumumuzu bile seküler-Batılı perspektiflerle öğretmeye kalkışıyor çocuklarımıza.




Ödünç akılla, ödünç bir dünya inşa etmeye çalışıyor: Boşuna çaba! Yazık oluyor, bu ülkeye de, bu ülkenin çocuklarına da!




Oysa başkalarının kavramlarıyla kendi dünyanızı kuramazsınız. Kendi dünyanızı da tanınamaz hâlâ getirir ve yıkarsınız.




O yüzden bize ait olmayan dinamikler üzerinden kurulan bu eğitim sistemi, bizim dinamiklerimizi, ruh köklerimizi dinamitlemeye yarıyor yalnızca. Tanpınar'ın “kültürel inkâr” dediği bizim modernleşme / sekülerleşme serencamımız, sonuçta bizi kültürel intiharın eşiğine getirip bırakıyor...






#Hayrettin Karaman
#İsmail Kılıçarslan
#Hasan Öztürk
#Merve Şebnem Oruç
#Yusuf Kaplan
7 yıl önce