YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Dayağa hayır!

YÖK, KHK derken geç kaldım biliyorum, ama yazmazsam olmaz. Hani şu dayak sahnelerini...

Tam bir vahşet görüntüsü...

TAYAD'lıların ideolojik kimliği beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Onların, cezaevindeki yakınlarının ideolojik kimliğine de bakmıyorum. Çünkü, kime olursa olsun bu vahşeti onaylamıyorum. Bir hayvana bile yapılsa isyan ederdim.

Kim yapıyor bunu?

Devletin memuru... Eline cop, beline silâh verdiğiniz, ve kendilerine, toplumun güvenliğini, barışı emanet ettiğiniz insanlar, otobanda kıstırdığı insanlara ancak vahşet diye tanımlanabilecek bir kıyıcılıkta vuruyor, vuruyor. Coplar inip kalkıyor, yerde sürüklenen, çıplak ellerinden başka kendilerini koruyacak bir şeyleri olmayan insanlara tekmeler peşi peşine geliyor... Karga tulumba insanlar... Kolları kıvrılmış, boyunlarına basılmış, polis otosuna doğru sürüklenen insanlar...

Bütün bu vahşet görüntüleri içinde, kadınların saçlarından tutulup yerlerde sürüklenmesinin, bu ülkenin yönetimi adına utanç verici bir görüntü olarak içime oturduğunu itiraf etmeliyim.

Ankara'da hiç kimse seyretmez mi bu görüntüleri?

Hiç kimsenin içinde isyan duyguları oluşmaz mı?

Hiç kimse "Bunu görenler Türkiye'yi nasıl yargılar?" diye sorgulamaz mı kendisini?

Elin adamı Gece Yarısı Ekspresi filmleri çekmesine ne gerek var? Alsın bu görüntüleri, dünya sinemalarında tepe tepe göstersin...

Bir tek devlet yetkilisinden açıklama gelmedi, hayret.

TBMM İnsan Hakları Komisyonu adına da bir açıklama olmadı...

Yani onaylandı mı bu uygulama Ankara'da?

Türkiye'de "sistemli bir işkence yok" diyoruz Avrupa'dan gelenlere...

Peki Türkiye'de sistemli bir dayak var mı? Şu görüntüler, bir AB Komisyonu'nda Dışişleri Bakanı İsmail Cem veya AB ile ilişkilerden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'a seyrettirilse, neler hissederlerdi?

Yoksa, devlet nezdinde, TAYAD'lı olursa sokak dayağı, "dinci" damgası vurulunca yargısız infaz meşru mu sayılıyor?

Yeni Binyıl'da Doğan Demir, 20 yıl önce işkencede ölen İGD'li öğrenci Faruk Tuna'nın hikâyesini yazmış. Baba Baran Tuna'nın sözlerini okuyunca dağlandım:

"Eşim bana devamlı olarak "evlât katili" diyordu. Bir öğrenci görsün çıldırırdı. Faruk'um yaşasaydı üniversiteyi bitirecekti, diye başlar, günlerce ağlardı. Sadece öğrenci gördüğünde değil, sokakta genç birisiini görür, onun yürüyüşünü, birisini görür, onun yüzünü, birisinin kaşını, bir diğerinin bıyıklarını Faruk'a benzetir, ağlardı. Televizyon bile açamazdık evde. Orada da mutlaka birilerinin bir şeyini Faruk'a benzetir, düşer bayılırdı.

"İşkencede ölen bir insanın ailesi de onunla birlikte mahvoluyor. Oğlum çok acı çekti ve bir gecede öldü. Eşim buna ancak 17 yıl dayanabildi. Oysa ben 20 yıldır her gün ölüyorum. Ki daha kaç sene yaşayacaksam bir o kadar daha bu işkenceyi yaşayacağım. Üstelik oğlum canımızı emanet ettiğimiz devlet tarafından öldürüldü. Bir düşmanınız vardır, onunla karşılaşmazsınız. Ama biz hergün devletle yüzyüzeyiz. Acımız her gün yeniden tazeleniyor." (Yeni Binyıl, 4 ağustos 2000, s. 16)

Ne kadar insanın işkence dosyası var böyle!

Nasıl ülke olduk biz?

Hayır, hiçbir şey adına, bu işkence, bu dayaklar onaylanamaz. Devlet, vatandaşı ile en medeni ölçülerde ilişki kurmayı öğrenmelidir. Devlette herkes, devletin millet için olduğunu öğrenmelidir. Devlette herkes, millete sadece hizmetle yükümlü olduğunu da öğrenmelidir. Devlette herkes, uygulanacak yaptırımların, sadece hukuk çerçevesinde icra edilebileceğini de öğrenmelidir. Bir hukuk devletinde, yasal olmayan bir eylem dahi olsa, bunun gereği, yol ortasında kadınların saçından sürüklenmesi, erkeklerin tekmelerle coplarla dövülmesi değildir.

İnsani hassasiyeti olan herkes, bu vahşet görüntüleri karşısında demokratik tepkisini ortaya koymalıdır. Bir insana yapılan insanlık dışı muameleye üstelik tanık olup da susmak, gerçekten insanlığımız açısından bir nakisedir. Belki de insan, bu görüntüleri görüp susa susa vicdanını kaybeder, insan damarında tıkanmalar yaşar... İnsanlığımız aşınır bu vahşet karşısında susa susa...


5 AĞUSTOS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...