Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Bu kadar uzun mektupları ya ruhen rahatsız olanlar yazabilir, ya da roman kahramanları. Biz gerçekten yaşıyor muyuz, ne dersin?' Romanda geçen bu ironik soru "Efendi Dayının Kozalakları"nı okuyan herkese... Metin Savaş'ın Tuzla Belediyesi Roman Armağanı'nda, Ahmet Kekeç'in "Yağmurdan Sonra" adlı çalışmasıyla birincilik ödülünü paylaştığı "Efendi Dayının Kozalakları" adlı romanı Şehir Yayınları'ndan çıktı. Tanpınar fısıldıyor gibi...Romanın bende uyandırdığı ilk izlenim bitmek bilmeyen bir Ahmet Hamdi Tanpınar hayranlığının neredeyse her satırda kendini hissettirmesi. Metin Savaş'ın zaman, mekan, şehir ve kültür gibi konularda içinde illa ki bir Tanpınar fısıltısı duyulan düşünceleri var. Bu fısıltı sadece düşüncelerde değil dildeki estetik kaygıdan, kimi imgelerin tasarrufuna dek hemen her yerde hissediliyor bu. Keşke Metin Savaş daha fazla Metin Savaş olsaydı. Romanı okurken insanın kütüphanesine dönüp "Huzur"a bakması işten bile değil. "Efendi Dayının Kozalakları"nın "Huzur"dan en önemli farkı ise şu; Mümtaz'ın İkinci Dünya Savaşı'nın başladığı noktada kırdığı ilaç şişeleriyle yara bere ve çaresizliği içinde sona ermekten çok kesintiye uğrayan "Huzur"dan farklı olarak bu kitapta okur "bir mutlu sonun" verdiği dayanılmaz hafiflikle romanın kapağını kapatıyor. Efendi Dayı ölse de...Efendi Dayı'nın karizması, hayatı ve ölümüyle roman kişilerini etkileyerek hikayenin harekete geçirici ve hatta biraz daha doğru ifadeyle itekleyici unsuru. Bir cenazede tesadüfen tanışmayla doğan aşkı, kitabın ilerleyen bölümlerinde bizzat Efendi Dayı'nın tasarladığını görüyoruz. Zaten romandaki herkes bir şekilde Efendi Dayı ile irtibatlandırılmış. Erguvan Yokuşu ve Efendi Dayı sadece romanın anlatıcı kişisi Mualla'nın değil bütün tiplemelerin hayatında belirleyici bir öge olarak yer alıyor. Romanda ölen sadece Efendi Dayı değil Erguvan Yokuşu da bir daha geri gelmeyecek şekilde kayboluyor. Ancak Mualla, 'Efendi Dayının Kozalakları'na kavuşuyor ve galiba bu da karşı konulamayan değişme içindeki değişmeyenlerin imgesi olarak romanın örgüsündeki yerini alıyor. Cenaze hemen herkesi bir şekilde geçmişlerine döndürünce çözülmeden geçiştirilmiş pekçok düğümle karşılaşıyoruz ve roman boyunca işin içine polisiye ögelerin de girdiği bir dizi bulmacanın çözümüne şahit oluyoruz. Masalsı bir polisiyeFinal yaklaştıkça bir de işin içine kaçma-kovalama ve hatta acar dedektiflik gibi unsurlar da giriyor ki koca mahalle bir külhanbeyiyle birlikte yanıp biterken geriye dönüp bakınca; roman boyunca bize sunulan kördüğümlerden eser bile kalmadığına şahit olarak şaşırıyoruz ki "Efendi Dayının Kozalakları"na o masalsı havasını en çok veren de şüphesiz bu.
Suavi Kemal YAZGIÇ
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|