YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Siyasi yasak, dün ve bugün

Genelkurmay Başkanlığı, artık Batı Çalışma Grubu'na sahip çıkmıyor. Cumhuriyet'te yayınlanan bir haber, böyle düşünmemize yol açtı.

Cumhuriyet'in haberi

Cumhuriyet gazetesi, Batı Çalışma Grubu'na ait bir irtica raporunu, haber yapmış ve "laiklik karşıtı faaliyetlere malî destek sağlayan kuruluşlar" arasında, İhlâs Grubunu (Türkiye gazetesi ve Enver Ören'i) de saymıştı. Cumhuriyet'in haberinde, Yargıtay Başsavcılığı'nın bu gizli raporu, Anayasa Mahkemesi'ne, Refah davasının dayanağı olarak gönderdiği belirtiliyordu.

İhlâs Grubu ile Cumhuriyet mahkemelik olunca, Genelkurmay Başkanlığı'na "Böyle bir belge var mı yok mu?" diye soruldu. Genelkurmay Başkanlığı, yeşil sermayeye ilişkin bir gizli raporun hem varlığını, hem de Anayasa Mahkemesi'ne gönderildiğini red etti. Oysa, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Başsavcılığı, raporun mevcudiyetini inkâr etmiyor.

"Zararın neresinden dönülürse kârdır" hesabı, Batı Çalışma Grubu'nun pabucu galiba dama atıldı. Ayrıca, bir siyasi partinin kapatma davası görülürken, mahkemeye gizli rapor sunulmasının hukuk devleti ile bağdaşır bir yönü bulunmadığı iyice anlaşıldığından, Genelkurmay Başkanlığı, böyle bir ilişkiyi red etmeyi faydalı da bulmuş olabilir.

Oysa, Genelkurmay'da, yeşil sermaye brifingi verildiğini, Kombassan, Yimpaş, Ülker gibi büyük kuruluşların yanı sıra kahvecisinden baklavacısına kadar bir dizi irticacı müesseseden söz edildiğini hepimiz hatırlıyoruz. Brifingdeki bilgiler, harfiyen, Faik Bulut'un "Tarikat sermayesinin yükselişi" adlı kitaptan alınmıştı.

Kimler geldi...kimler geçti

Görüldüğü gibi, ne olaylar gelip geçti. Kimler, sahnedeki yerini terketti. Nice yıldızlar söndü.

Geriye dönüp bir baktığımızda:

  • Güven Erkaya, Korkmaz Yiğit ilişkisi ortaya çıktı. Erkaya vefat edene kadar, Alaaddin Çakıcı'yı da bilmesine rağmen, Yiğit'e olan yakınlığını hep korudu.

  • Teoman Koman ise, Cavit Çağlar ile yakındı. Bu münasebet dolayısıyla mahkemeye düştü.

  • Çevik Bir, çeşitli iddiaların muhatabı haline geldi. PKK'lıların ateşkese dair konuşmalarında Bir'in isminin geçtiği gazetelerde yazıldı. Apo'ya yönelik bir operasyonu gene Bir'in yakını, Korgeneral Kemal Yılmaz'ın bozduğu ileri sürülüyor. Aynı ekipten albay Hayrettin Ünlübaş'ın ise Belçika'da PKK ile temaslarından söz ediliyor.

  • Ve nihayet... Çevik Bir'in sözcüsü Erol Özkasnak da emekli oluyor.
  • Gerçi, "Batı Çalışma Grubu yerine Başbakanlık Takip Kurulu var ve MGK Genel Sekreterliği, bu konularda hayli aktif" deniliyorsa da, eskisinden daha iyi bir durumda olduğumuzu söyleyebiliriz.

    Elbette her mücadelenin bir tortusu, bir dalgalanması oluyor. Ama, ciddi siyasi kadrolar, iktidara gelirse, özellikle Avrupa Birliği'nin de itici gücüyle demokrasi yönünde toplumu rahatlatıcı adımlar atılabilir.

    Siyasetçinin istismarı

    Bence artık asker değil, siyasetçi durumdan vazife çıkarıyor; olağanüstü şartların ardına sığınarak, baskıların sürmesine gayret ediyor.

    Benzer olaylara hep şahit olduk. 12 Eylül yasaklarının devamına, Evren yeşil ışık yakmayınca, Özal ortada kalmıştı. "Asker rahatsız; affa karşı" gibi gerekçeler elinden alınınca, şiddetli bir "No no" kampanyası ile, çareyi referanduma gitmekte bulmuştu.

    Yasağı Kenan Evren ve arkadaşları koydu ama işine geldiği için sürdürmek isteyen Turgut Özal'dı.

    27 Mayıs sonrası

    27 Mayıs sonrasında da, eski Demokratlar'ın siyasi haklarının iadesi mesele oldu. Adalet Partisi, seçim propagandasının temelini bu hakların iadesine dayandırıyordu. Ama, "ordunun hassasiyeti" dolayısıyla adım atılamıyordu.

    Zamanla; siyasi isteksizlik, ordunun hassasiyetinin yerini aldı. Öyle ya, Demokrat Partili politikacıların aktif hale gelmesi, birilerinin ayağının kaymasına yol açabilirdi.

    O noktada, Celâl Bayar tarihi bir adım attı. İsmet İnönü ile buluşup, onun desteğini aldı. Zira 1961 Anayasası'nda, "Demokrat Partililer'in, af edilseler dahi siyasete giremeyecekleri" belirtiliyordu.

    Bir Anayasa değişikliği gerekliydi. 1969 genel seçimlerinin arefesinde, CHP-AP işbirliği ile Anayasa'nın ilgili maddesi Meclis'te değiştirildi (15 Mayıs 1969) ve Senato'nun önüne geldi.

    14 Mayıs'tan itibaren ordunun rahatsız olduğu hem İnönü'ye hem de Demirel'e iletildi. Komutanlar, DP'lilere siyasi af çıktığı takdirde, istifalarını Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a sunacaklarını açıkladılar.

    İnönü, af konusundan vazgeçmeyeceğini beyan etti; bu mealde bir mektubu da Cumhurbaşkanı'na gönderdi.

    CHP'nin görüşü

    CHP grubu bir demokratik bildiri ile affın arkasında duruyordu:

    "... 27 Mayıs düşmanlığını körükleyen bir istismar aracı, siyasi afla etkisiz hale gelecektir. Affın suni baskılarla engellenmesi, olayı, siyasi hakların geri verilmesi meselesi olmaktan çıkarmış, bir rejim sorunu, bir demokrasi davası ölçüsüne vardırmıştır. Millet iradesinin üstünde hiçbir güç tanımayan, TBMM'ye herhangi bir müdahaleyi kabul etmeyen ve Türk Silâhlı Kuvvetleri'ni, bir takım siyasi tertipler içinde kullanma heveslerine karşı olan CHP, siyasal hakların geri verilme isteğinden hiçbir surette vazgeçmeyeceği gibi, Türk demokrasisini ve TBMM'nin haysiyetini korumak için üzerine düşen ödevi cesaretle yerine getirecektir." (19 Mayıs 1969)

    İnönü baskılara direndi ve Senato görüşmeleri sırasında CHP'li senatörlerin af lehinde oy kullanacakları anlaşıldı.

    Demirel'den geri adım

    İnönü'ye söz geçiremeyenler Demirel'in üzerindeki baskılarını sürdürdüler.

    Demirel, geri adım attı. Af tasarısı Senato'dan AP oylarıyla Komisyon'a iade edildi.

    Demirel, grupta ve Temsilciler Meclisi'nde durumu şu cümlelerle izah ediyordu:

    "Türk siyasi hayatı, başkaları için kahramanlık yapacağız diye kendimizi, damdan pencereden atmayı gerektirmez. Biz barış yolunu seçtik. ...Genelkurmay Başkanı, 'Sıkıntımız var. Bizi vazifemizden af ediniz' derse bunu görmezden mi geleceğiz? ...Bir müessese olarak ordunun sesini duymak vazifemizdir. Bugün ordunun yeri 1961 Anayasası öncesinden farklıdır. Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi orduya verilmiştir. İç hizmet talimatının 34'üncü maddesi ile ordu, adetâ bir siyasi görev yüklenmiştir. Şayet ihtilâl iştahı olsa, bunu bahane eder, haber vermez, af kanunu çıkınca, gelip el koyardı. Böyle yapmadılar... Siyasi hakları çıkarmak vazifemiz de, orduyu rencide etmemek vazifemiz değil mi?"

    AP, af tasarısını Senato'dan geri çekti. 1969 genel seçimleri yapıldı. Sonradan af yasalaştı. Böylece, yaşları da bir hayli ileri olan Demokratlar 4 yıl daha kaybetmiş oldu.

    Demirel İnönü gibi davranabilirdi. "Buyurun istifa edin" diyebilirdi komutanlara.

    Ama, onun da işine geliyordu siyasi yasaklar.

    MİT'in verdiği raporda darbe yapacağı iddia edilen Genelkurmay Başkanı Org. Cemal Tural'ı, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın desteği ile emekliye sevketmişti de, affa karşı gelenleri İnönü ile beraber, alt edemeyecekler miydi?

    Demirel, TSK'nin arkasına sığınarak politikada işine geleni yaptı. Sorumluluğu da ordunun üzerine bıraktı.

    312 ve bugün

    Bugün de benzer gelişmeler var. 312'nin muhafazası MHP ve Anap'ın menfaatine uygun düşüyor. Onlar da faturayı Türk Silâhlı Kuvvetleri'ne çıkarmak suretiyle, rakiplerini devre dışı bırakma hevesinde.

    Belki Ecevit, İnönüvari bir çıkışla bu oyunu bozabilir.

    Erbakan veyahut Tayyip Erdoğan'ın yerinde olsam, en azından siyasi yasağın sona ermesini sağlamak üzere, DSP Genel Başkanı'ndan bir randevu talep ederdim.


    5 AĞUSTOS 2000


    Kağıda basmak için tıklayın.

    Nazlı ILICAK

     


    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
    İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED

    Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...