YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

El çek ilâcımdan!..

Son birkaç günün Türk basınını gözden geçiren bir yabancı, Ağustos ayı MGK toplantısının gündeminin kararname müzâkerelerinden ibaret kaldığını sanabilir. Ricali devlet, gergin yüz hatları ile bir oval masa etrafında toplanmışlar, habire kör kuyuya düşmüş bir taşın nasıl çıkarılacağını tartışıyor. (Mevcut manzaraya göre)

On devrim, yüz inkılâp yapılsa, arkasından bin kararname çıkarılsa, kuyuya düşen taşın gene de çıkacağı yok!.. Çünkü dibi görünmeyen bu kuyuda ne taş var, ne de kuyunun dibine birikmiş bir su kütlesi!.. Ama kuyunun yarısından ilerisi de loş ve karanlık zaten. Tutulan hiçbir ışık, karanlık boşluğu aydınlatmaya kâfi gelmiyor. Dolayısıyla ortaya atılan iddianın peşinde ve yarıdan itibaren karanlık kör kuyunun başında ömürler geçiyor, çağlar ilerliyor; fakat bu ülkenin seçkin ricalinin "vird-i zebânı" hiç mi hiç tükenmiyor.

Fahim Bey, hadi saatleri ayarla!..

Bu manzara karşısında insanın neredeyse, "Ey Ahmet Hamdi Tanpınar!.. Kalk mezarından da, gör bu manzarayı" diyeceği geliyor. Gör de, o meşhur romanın Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nün çağdaş sâliklerinin haline şahit ol!.. Ya da sen, büyük romancı Abdülhak Şinasi Hisar!.. Fahim Bey ve Biz romanını bugün yazacak olsan ne değişirdi dersin? İkinci Meşrutiyet yıllarının hayalperest özel sektörcüsü Fahim Bey yerine, kör kuyunun başında, kırk vakittir irtica tartışanları mı kaleme alırdın yoksa?

Hayret ki ne hayret.

Bu manzarayı tasvir için, çağdaş büyük romancıların ne nefesinin, ne de kaleminin kâfi geleceğini sanmayın. Onun için ya İncili Çavuş'tan, ya da Nasrettin Hoca'dan medet ummak gerekiyor. Çünkü çağdaş sanatkâr ve mütefekkirler, önlerindeki hemen her mevzûyu ciddiye almaya alışık oldukları için, ister istemez muhatapları da ciddiye aldıkları biçiminde kanaat üretiyorlar. Çünkü onların yazış biçimi ne yaparsınız ki böyle!..

İncili Çavuş'tan hikmetler

Onun için Nasreddin Hoca merhum ve on yedinci yüzyıldan zamanımıza doğru, başını uzatmış bizi seyreden İncili Çavuş hayır diyorlar, bu iş bizim vazifemiz!.. Ne olur, Kör Kuyu'nun başında nice zamandır devam edip duran irtica "güftügû"larının tasvirini biz yapalım demek istiyorlar.

Daha onların aralarındaki itişip kakışma sona ermemişti ki, İncili Çavuş'un sesini biz, onyedinci asır saray duvarlarının arasından gelecek sanırken, ne olduysa oldu, onun sesi Kör Kuyu'nun karanlık dehlizlerinden yeryüzüne yükselmeye başlayıverdi. Mübarek İncili Çavuş'tan biz çağdaş tasvirler ve halimize ilişkin naif karikatürler beklerken, o da sanki meslek değiştirmiş gibi, vecizeler yumurtlamaya başlamasın mı?

- Enflasyon biter, irtica bitmez!.. Enflasyonla irtica arasındaki yüksek ilişki sizin kaderiniz!..

O anda Kör Kuyu'nun etrafında, kaybolmuş inci-mercan değerindeki nadide taşın derdine düşmüş grup, ani bir refleksle geri çekiliverdi. Neredeyse kuyunun etrafı boşalmıştı. Sonra biri-ikisi, içinden sesler gelen kuyuya eğilip bakmak istese de, buna mecali kâfi gelmedi. Kulaklarında ise, kuyudan yükselen seslerin uzak dağlara çarpıp gelen yankısı:

- Enflasyon biter irtica bitmez!..

Bu yankı anında, Kör Kuyu etrafında toplanmış gruptan birkaçının içinden geçmedi değil: "Hakikaten, bu iki milli felâketten biri bâri sona erse!.. Yoksa enflasyon bitmeye mi yüz tuttu? Hakikaten ya bittiyse!.. Ne kadar da güzel olurdu?"

Belki üç-beş saniye ancak devam edebilen bu sahnenin, daha ne olup ne olmadığını anlamaya çalışırken, Nasrettin Hoca'nın yarı ciddi, yarı müstehzi sesi doldurdu boşluğu:

Nasrettin Hoca'ya itiraz korosu

- Hayır!.. Öyle değil!.. Enflasyon biterse, irtica artar. İrtica azalırsa, enflasyon da alabildiğine azar, ona göre. İkisinden birden sizin kurtulacağınız yok!..

Hocanın sesi daha mı gür çıktı ne; Kars'tan Kâğızman'dan; Edirne'den, Ardahan'dan; yani anlayacağınız Van'dan mandan koro halinde muztarip sesler yükselmeye başladı:

- Ne diyorsun sen hoca? Senin dediğin kırk satır mı, kırk satır mı meselesi!.. Biz onu zaten biliyoruz.

Bu sefer de Samsun'dan, Antalya'dan, Sinop'tan, Hopa'dan, Çin'den, Maçin'den sesler gelmeye başladı:

- Yok hoca, sen ne diyorsun? Alışmış kudurmuştan beterdir hesabı; biz ne enflasyonsuz yapabiliriz, ne de irticâsız bir gün geçiririz. Biz alıştık gayrı bu derde!.. Bize felâh ve kurtuluş değil, dert lâzım anladın mı? Bunu bize değil, başımızdakilere söyle. Bizim değil onların bir ilâca ihtiyacı var.


27 AĞUSTOS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Necmettin Türinay

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...