YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Çağa direnilemez

Türkiye gibi 'post-modern' bir ülke az bulunur. Yargıtay başkanı Doç. Sami Selçuk evrensel hukuk kurallarının bütünüyle uygulanmasını her fırsatta vurgular, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de 'hukukun üstünlüğü' ilkesinin egemenliğini savunurken, bir siyaset adamının hapse girmesi için hukuk ayaklar altına alınabiliyor. Bu 'post-modernizm' değil de nedir?

Eski başbakanlardan Necmettin Erbakan TCK'nın mâlum 312. maddesi yüzünden bir yıl hapis cezasına çarptırıldı. İnfaz yasasına göre dört ay kadar hapiste yatması gerekiyor; aynı yasa mahkumlara infazı bir süre geciktirme talebinde bulunma hakkı veriyor, Erbakan bu hakkı kullanacak... Cezayla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de başvuruldu; oradan her an bir iptal kararı çıkabilir... Yapılması gereken, böylesine karışık bir işlemde, bütün kolaylıkların bir siyaset adamı olan 'fikir suçlusu' sanık lehine kullanılmasıdır. Ancak dün gördük, Erbakan'ı bir an önce cezaevine sokmak amacıyla yasal çerçeveyi zorlamaktan ve 'yakalama emri' çıkarmaktan çekinmeyenler var. Erbakan'ın avukatları, 'yakalama' kararı veren savcının, altında kendi imzası bulunan bir işlemi inkâr ettiği iddiasındalar. Doğruysa, korkunç bir olay bu...

Benzer bir gelişme Tayyip Erdoğan için de söz konusu. TCK 312'den daha önce aldığı cezayla ilgili bir toplantıda sarfettiği tepki sözleri yüzünden başlatılan hukukî süreç, Erdoğan'la ters kutuplarda bulunan insaflı kişileri bile isyana sevkedecek kadar taraflı biçimde yürütülüyor. İstenilen, genç siyaset adamının, mâsum bir cümle sebebiyle yeni bir ağır cezaya daha çarptırılması. Bunu sağlamak için de, akla gelmeyen hukuk dışı yollara başvurulmaktan geri durulmuyor. (Bkz. Halit Kakınç, 'Hukuk komedisi', Star gazetesi, 12 Eylül 2000)

'Post-modern' ülkelerin temel özelliği, 'baş' ile 'son' arasında görülen tutarsızlıktır. Türkiye'de 'baş' durumundaki makam sahipleri, 'hukuk' savunusunda dünyanın takdiri kazanacak samimiyette yol alıyorlar; 'son' ise onların çabasını boşa çıkartmada elinden geleni ardına koymuyor... Fikir suçu kavramına karşı çıkan, anayasanın ve yasaların çağdışı ayıplardan arındırılmasını isteyenlere karşı, birileri de, hiçbir yasaya göre 'suç' sayılamayacak fikirleri bile 'fikir suçu' kabul eden yasa maddeleri içine sokup mahkum etmeye çalışıyorlar...

Bu yeni bir durum.

Olağanüstü şartların sürdüğü önceki dönemlerde, mutlak iktidarı ellerinde bulunduranlar, hukuk-dışı işlemlerini varolan hukuk sistemi dışında kurdukları özel mahkemeler eliyle gerçekleştirmeye dikkat ederlerdi. Cumhuriyet'in ilk döneminde devrim yasalarını uygulamak üzere kurulan İstiklal Mahkemeleri, başkan ve üyeleri hukukçu olmayan özel mahkemeler biçiminde çalıştılar. 27 Mayıs sonrasında Yassıada'da kurulan Yüksek Adalet Divanı da 'özel bir mahkeme' idi; üzerlerinde uygulanmak istenen ağır baskılara rağmen sivil mahkemeler, o dönemde de, 'hukukî' davranmada hassasiyet gösterdiler.

28 Şubat, önceki olağanüstü dönemlerden farklı olarak, sivil yargı içinde kendine kanallar açma çığırını açtı. Dakikalarca alkışlanan brifinglerle başlayan süreçte yaşananları hepimiz biliyoruz. Hukukun siyasallaşmasından medet umanlar önceki dönemlerdeki hassasiyetlere kulak asmadılar.

Dün yaşanan kargaşada görüldüğü gibi, eski bir başbakanı sarf ettiği görüşler sebebiyle alelacele cezaevine göndermenin ülkeye ne gibi bir yararı olabilir? Akla gelen tek sebep şu: Hapis yatacağı dört ayın Türkiye'nin AB adaylığı sürecinde mesafe alınması beklenen döneme rastlatılmasına çalışılıyor; cezanın infazında yasal ertelemeyi imkânsız kılacak usulsüzlüklere başvurulmasında böyle bir zamanlama hesabı var gibi. Erbakan üzerinden AB konusunda siyasî manevra yapılmak isteniyor...

Türkiye ilginç bir döneme girdi: 'Post-modern' bir ülke olarak dünyaya ters istikamette gitmesi için hukuku yamultmaktan çekinmeyen cür'etkârlar ile onu çağın önemli bir modeli haline getirme kararlılığındakiler arasında ciddi bir mücadele var. Bugüne kadar yaşadıklarımız çağa direnmenin kimseye fayda getirmediğine işaret ediyor.

Hiç merak etmeyin, bu defa da öyle olacak...


14 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...