Biri yalan söylüyor

Erbakan'ın avukatları, cezanın dört ay ertelenmesi için talepte bulunduğunda, yetkili olmadığı gerekçesiyle dilekçeyi kabul etmeyen ve ikamet adresindeki (Ankara) savcılığa başvurulması gerektiğini söyleyen Edremit Savcısı, Erbakan'ın "görüldüğü yerde yakalanması" için ferman buyurmuş.

Buna da şükür, görüldüğü yerde vurulması emrini de verebilirdi diyenlere kulak asmayın. Onlar yanlış biliyor olabilir yahut mübalağa sanatıyla hicvetmeye çalışıyorlardır.

Yalnız şu var ki bir noktada ihtilaf doğmuş durumda.

Savcı "Bana ceza ertelenmesi için başvuruda bulunan olmadı" diyor; avukatlar ise dilekçenin kabul edilmediğini söylüyorlar. İki taraftan biri yalan söylüyor ama hangi taraf? Haydi bakalım, hafiyelik damarınızı kabartın ve yalan söyleyeni bulun .

Demek ki neymiş?

Yangından mal kaçırmayı en iyi bilen kişi, Edremit savcısıymış.

Kahve

İtalya'da Napoli'nin kenar mahallelerinden birinde, bir kafe-barda espressolarımızı içiyoruz. İçeri giren müşterilerden biri, barmene "due caffee, uno sospeso" (iki kahve, biri askıda) diyor, iki kahve parası veriyor, bir kahve içip gidiyor... Barmen de tezgahın üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kağıt asıyor.

Biraz sonra iki kişi içeri giriyor: "Due caffee e un sospeso" (iki kahve, bir askıda) diyorlar, üç kahve parası verip, iki kahve içip gidiyorlar.. Barmen yine bir küçük kağıt asıyor.

Bunun gün boyu böyle sürdüğü anlaşılıyor.

Derken üstü başı biraz eski püskü, belli ki fakir biri içeri girdi. Barmene "un caffee sospeso" (askıdan bir kahve) dedi. Barmenin hazırladığı kahveyi içip, para ödemeden çıkıp gitti.

Barmen de tezgahın üzerine asmış olduğu kağıtlardan bir tanesini aşağı indiriverdi...

Bu hikayeden çıkan sonuçlar:

1) Yardım etmek için, insanların ihtiyaçlarını belirlerken sadece hayatî olanlarla sınırlı kalmamamız gerekir. Bir Napolili için, kahve hayatî olmasa da çok önemlidir.

2) Yardım eden ile alan birbirlerini görmezlerse ikisi de daha huzurlu olur.

3) Yardım eden ile alan arasında köprü görevi yapan (hikayede barmen) güleryüzlü ve sevgi dolu olmalıdır.

4) İçeri giren adamın "Bana askıda kahve var mı?" diye sormasına gerek bırakmamak bir incelik. (Askıdaki kağıtlar görünür yerde.)

Yardımlarımızı da bizden istenmeden yapabilirsek ne mutlu bize...

Eveet, ünlü italyan sinema sanatçısı Vittorio de Sica, bir tv röportajinda bu şekilde anlattı olayı.

Şimdi gelelim bugünkü sorumuza:

Bu kısa hikayenin burada yer bulabilmesinin hazin tarafı var mıdır, varsa nedir?

Vefat eden Fehmi Koru'nun annesi,
dolan benim gözlerim; anlamadım bu işi.

12 Eylül nedir?

12 Eylül, 650 bin kişinin gözaltına alınmasıdır.
7 bin kişi için idam istenmesidir.
157 kişinin idama mahkûm olmasıdır.
49 kişinin idam edilmesidir.
1 milyon 683 bin kişinin fişlenmesidir.
71 bin kişinin TCK: 141, 142 ve 163'ten yargılanmasıdır.
98 bin kişinin 'örgüt üyesi olmak' suçlamasıyla yargılanmasıdır.
30 bin kişinin 'sakıncalı' olduğu iddiasıyla işten atılmasıdır.
14 bin kişinin vatandaşlıktan çıkarılmasıdır.
30 bin kişinin siyasi mülteci olarak yurt dışına çıkmasıdır.
171 kişinin işkenceye uğradığının belgelerle ispatlanmasıdır.
14 kişinin cezaevlerinde açlık grevinde ölmesidir.

189 filmin yasaklanması, 39 ton gazete ve derginin 'sakıncalı' olduğu iddiasıyla imha edilmesidir, falan, filan... Ha bir de, bir adamın, bütün bunlardan sonra ressam olmasıdır. (Karga)

---

---

« Geri Dön