YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Erbakan'ın ismini mahkum etmeye çalışmak...

Ayıp. Gerçekten ayıp. Ayıp kelimesini bile utandıracak kadar ayıp. Bu ülkeden ayrılmaya niyeti olmadığı, böyle birşeyi aklından bile geçirmediği bilinen, 70 yaşındaki eski bir Başbakan'ı köşe bucak kovalamak, evinin kapısına kolluk kuvveti göndermek ve artık prosedürü yerine getirmek değil gözdağı vermek maksadına oturan işler çevirmek, bu ülkenin 'yönetim şeması'nı aynaya bakmaktan ömür boyu vazgeçirmesi gereken bir ayıp. Yüzlerce konuşma içinden birini cımbızlayarak alıp bunu bir 'siyasi tasfiyenin aracı' haline getirmek, üstelik o konuşmanın siyasallaşmış biçimi olan HADEP'i bile içselleştiren olumlu adımların atıldığı bir zaman diliminde izahı olmayan birşeydir. Bir Başbakan'ın bu muameleye tâbi tutulması Türkiye'yi 'yöneten kodların' neler olduğunu gündemleştiriyor yeniden.

Erbakan Türk siyasetinin kilometre taşlarından biridir. Yaptığı konuşmanın yüzlercesi bu ülkede yapılmaktadır. Üstelik o tip konuşmaların, toplumu daha 'sarsıcı fikirlerle' yapılabileceğini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 'düşünce hürriyeti'nin kapsamı içinde saymaktadır. Düşünce hürriyetinin minimum ölçülerinin görmezden gelinmesini vazgeçelim, mesele suçun cezalandırılmasını aşan bir tarzda sevk ve idare ediliyor. Erbakan bu ülkenin bir vatandaşı olarak kanunlara göre işlediği bir suç varsa, onu tabii ki çekecektir. Fakat AİHM tarafından ve genel kabuller bakımından 'düşünce hürriyeti' kapsamında ele alınması gerektiği açık olan bir konuşmanın cezaya konu olması meselesinin meydana getirdiği 'sosyal yırtılma' ortada dururken, bu durum bir de giderek kabından taşırılarak, suçun değil kişinin bütün vasıflarının ve en önemlisi de 'isminin' mahkum edilmesini temin edecek bir psikolojik savaş mantığı ile yürütülüyor sanki.

Gelişmeler karşısında yargı erkinin yapacağı birşey yok. Yargı erki nihayetinde önündeki prosedürü uyguluyor. Bu nedenle FP Genel Başkanı Recai Kutan'ın olan biteni 'hukuki hata' olarak nitelemesi, bu ülkede ne olup bittiği konusunda FP'nin içine girdiği ve çıkmamakta ısrar ettiği 'siyasi indirgemeciliğin' yeni bir biçiminden başka birşey değil. Sorumluluk yargının değil ki mesele 'hukuki hata' olarak geçiştirilsin. Sorumluluk hükümetindir ve hükümetin başının 'Yargının işine karışmam' diyerek bu konuyu görmezden gelmesinin hiçbir inandırıcı tarafı yoktur. Herkes biliyor ki, meselenin suçun cezalandırılmasını aşan bir şekilde yönlendirilmesi, bu ülkedeki anormal siyasi ortamın neticesidir. Bir Başbakan'ın suçun cezalandırılmasını aşan bir tarzda küçük düşürülmeye çalışılması, adeta köşeye sıkıştırılması, siyasi ortamdan bağımsız değildir ve siyasi sorumluluğu olanların karışmayacağı bir mesele olarak nitelenemez.

Bu köşede Erbakan tarzı siyasetin bu ülke için ne büyük bagajların sebebi olduğuna dair onlarca yazı okumuşsunuzdur. Bunları demokratik bir Türkiye çerçevesinden dillendirdim ve bu konudaki görüşlerim açıktır. Aynı şekilde, son birkaç yıldır Erbakan'a yapılanların ve artık cezalandırılması tartışmalı eylemlerinin sınırlarını bile aşarak, bütün hayatına ve en önemlisi 'ismine' yönelen habis kampanyanın da aynı sebeple mahkum edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Evet, Erbakan'a yönelen bu kampanya hiçbir ahlaki tutuma ve demokratik hukuk devleti ilkesine sığdırılamaz.

Erbakan bu ülkenin bir vatandaşı olarak, varsa suçu, cezasını çeker ve hayatına devam eder. Çünkü vatandaştan suçlu olur, en kötü ihtimalle. Ama bu ülkenin bir vatandaşını düşman kampına yerleştirmeye çalışırsanız, bu istenmeyen siyasi görüşlerin hukuka aykırı biçimde 'yabancı' ilan edildiğini gösterir. Bu da bu ülkenin Anayasası'nın ifade ettiği, bu ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi kapsayan hakların siyaseten geri alınması gibi tehlikeli bir yolun açıldığını gösterir. Böyle bir yolu açan ve buna göz yuman herkes, yarın bir gün bu yolun kendi kapısına da çıkabileceğini ve bu işlerin önüne geçilmezse, çocuklarına nasıl bir Türkiye bırakacağını düşünmelidir.

Son söz, artık söz söylemekten bıktığımız FP yöneticilerine... Televizyon ekranlarına arka arkaya çıkan FP yöneticileri, sürekli, Erbakan'ın yaptığı konuşmaları yapan onlarca aydın ve siyasetçi varken ve onlar mahkum edilmezken, neden Erbakan'ın mahkum edildiğini dillendiriyorlar. Şu mantığa bakın! Sanki diğerleri de mahkum edilse Erbakan'ın mahkum edilmesi haklılaşmış olacak. Meseleye hâlâ 'düşünce hürriyeti' açısından bakmayan, kendi 'mevzi çıkarları' açısından bakan FP yöneticileri artık söylediklerinin bir adım sonrasını görmeliler...


14 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ömer Çelik

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...