YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Garip mülkün haneleri

"Hane"si bol olan bir milletiz. Dilimizde kullanılan oldukça bol haneli kelimeler vardır: meyhane, hastahane, kahvehane, eczahane, postahane, pastahane, salhane, yemekhane, yatakhane, batakhane, birahane, cephane, muayenehane... bunlardan birkaçı. Bu hanelerin bir kısmı oturduğumuz adresler olmuştur: Kâğıthane, Saraçhane, Darphane, Peykhane, Gülhane, Tabakhane vesaire. Anlamına takla attırdıklarımız da vardır: kıraathane.

Millet olarak hep geniş bir hane tahayyül ederiz. Küçük evlere kolay kolay sığmayız. En varlıklısının bile 65 metrekarelik hücrelerde tıkış tıkış oturduğu Japonlar'ın rağmına, şöyle dört-beş odalı evlerde oturmak isteriz. Ve çoğumuz otururuz da. Ona da Osmanlı evi deriz, sarayları çağrıştırdığı için.

"Viran olası hanede evlâd ü ı yâl var" sözünü şair, kim bilir hane halkını yapacakları önünde engel olarak gördüğü için söylemiş olmalıdır. Çoluk çocuk olmasaydı görün ben neler yapardım, demek istiyor belki de. Yoksa insan evlâd ü ı yâlinin yaşadığı, doğup büyüdüğü hanesinin harab olmasını ister mi?!

Evlerimizin, çocuk dilindeki "eb"ciklerimizden farklı olmadığını son Körfez depremi ile ve bundan sonra da gündemimizden düşmeyeceğe benzeyen sarsıntılarla daha bir anladık. Kendimizi güvende ve güvencede hissettiğimiz kalın duvarlı betonarme binaların mukavvadan kâğıtlar gibi eğilip büküldüğünü, yamulduğunu görünce konutlarımız çocukların dilindeki ebciklere dönüşmüştür adeta. Bu da bizim "dünyada garip bir yolcu gibi ol!" hikmetini daha bir kavramamızı sağlamaktadır.

Eskiler oturduğu evi sağlam olarak yapmamışlardır. Daha doğrusu onlar bu dünyayı kalıcı bir mekân olarak görmediklerinden, asıl öbür dünya için hazırlık yaptıklarından bu dünyaya bel bağlamamış ve fazla önem vermemişlerdir. Ömürlerinin büyük bir kısmını at üstünde geçiren atalarımız, bugün var yarın yok oldukları evleri belli ki dayanıklı ve muhkem yapmak istememişlerdir. Bununla beraber cami gibi, medrese gibi eserlerini muhkem ve dayanıklı yaparak taştan örmüşler ve bu yapıları sağlam temeller üzerine bina etmişlerdir. Bunların yüzlerce belgesini bugün meydanlarda görmekteyiz. Kâfirler ise Müslümanlar'ın aksine bu dünyaya kalıcı gözüyle baktıkları için binalarını sağlam ve dayanıklı yapmışlardır. Bunu kimi şairlerimizin beyit ve mısralarından da öğrenmek mümkündür.

Nereden çıktı bu bol "haneli" yazı diyeceksiniz. Bütün bu "hane" çağrışımlarının sebebi bir yanlışlıktan kaynaklanmaktadır. Önceki hafta Nüshalar'da yayımlanan şairi bilinmeyen bir beytin ikinci mısraı,

Lâne-i mürg-i garîbi kul yıkar Allah yapar

olacakken, elimizde olmayan sebeplerden dolayı yanlışlıkla,

Hane-i mülk-i garîbi kul yıkar Allah yapar

şeklinde yer almıştır. Dilimizde çok yaygın kullandığımız "Garip kuşun yuvasını (kul yıksa da) Allah yapar" atasözü, hikmetini bilemediğimiz sebeplerden dolayı "Garip mülkün hanesini kul yıkar Allah yapar" şekline dönüşmüştür. Aslında dünya mülkünde garip bir yolcu olmaklığımız gözönünde bulundurulursa, hanemizi (yuvamızı) yakıp yıkan onca kulların zulümlerinden, savaşlardan, tabiat olaylarından sonra da ayakta kalışımız, hüda-yı nabit gibi yaşayışımız Allah'ın yardımı ile olmamış mıdır?

Görüldüğü gibi yanlış yazılmış bir şiirin anlamı bizi nereden nereye götürmektedir. Fena da olmadı hani!


17 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...