Halka rağmen halk için gizli plan!..

Gizli kararnameden sonra şimdi de 'gizli' Güneydoğu Planı ortaya çıktı. Yaman gazetecilerimiz, bu planı 16 ay sonra ele geçirerek bilgilenmemizi sağladılar.

Bu sayede Güneydoğu insanı da, kendisiyle ilgili bir planın, nerdeyse birbuçuk yıldır uygulandığından haberdar oldu. Ama plan 'gizli' olduğu için, bizim gibi onlar da bütün ayrıntılarını öğrenemediler.

Nede olsa o bir 'gizli' plandır...

Bir olayda gizlilik varsa, gizlilikten sözediliyorsa adresi bellidir.

Yaptığı bütün işler, doğası gereği, yapısı gereği 'gizli' olan Milli Güvenlik Kurulu...

Memurların işten atılmalarını kolaylaştıran kararname de MGK tarafından hazırlanmıştı.

Bakanlar birer ikişer imzaladıkları halde, kararnamenin ne olduğunu, kendi ifadelerine göre anlayamamışlardı. Başbakan bile, bu gizlilik ten yararlanmaya kalkmıştı.

Başbakan, şimdi de yine MGK'da hazırlanmış ve kendi imzasıyla 16 ay önce yürürülüğe koyduğu Güneydoğu Planı'nı unutmuş olabilir.

Kendisi sadece 'uygulamacı' olduğu için artık bunu normal karşılamak gerekiyor.

Güneydoğu'nun yeniden yapılandırılmasını ve 16 yıllık terör döneminin yaralarının kapatılmasınını amaçladığı ileri sürülen böylesine önemli bir plan, kapalı kapılar ardında ve sadece 'güvenlik' endişelerinin ağır bastığı askeri bir ortamda mı hazırlanmalıydı?

Sorunlar, gizli kapaklı araştırmalar ve görüşmeler yoluyla mı tesbit edilmeliydi, yoksa bizzat bu planın muhatabı olması gereken bölge halkı da bu tartışmalara katılarak düşüncelerini, taleplerini özgürce dile getirmeli miydi?

Bu yaklaşım, devletin böylesine önemli bir soruna nasıl baktığını da ortaya koyuyor.

Bölge halkını dikakate almadan ve onların sorunların çözümü sürecine demokratik yollarla katkısına imkan vermeden, tepeden inme yollarla mesele çözülecek sanılıyor.

Planın içinde halk bulunmuyor.

Zaten plan hazırlanmadan önce, bölge halkına değil de bölgede görevli sivil asker yöneticilere danışılmış, onlarla görüşülmüş. Nitekim MGK Genel Sekreteri'nin bu raporla ilgili olarak Diyarbakır'a yaptığı gezide, sadece merkezi idare temsilcileri ile görüştüğü biliniyor.

Planın dayandığı 'Gizli' bir araştırmadan da söz ediyor bazı acar gazeteciler.

Araştırmanın sonuçları, hem araştırmayı yapanları hem de bu araştırmayı ve ' Gizli Plan'ı, 16 ay sonra taze haber gibi yayınlayanları şaşırtıyor.

Sonuçlardan bazıları şöyle:

"PKK olayından sonra bölgede, belirli bir grupta, Kürt kimliği bir ölçüde kuvvetlenmiş"

Gizli araştırmaya göre, "Kısmı düzeyde beliren kimlik duygusu ulusal bütünlüğü tehdit eder boyutlarda değil"

Biz de dahil olmak üzere bir sürü insan ve kuruluş yıllardır bunu söylüyor...

"Bölge insanı Türkiye'den kopmak istemiyor. PKK'nın etkisi sanıldığı kadar fazla değil.

Bölge insanı, kimliğine ve kültürüne saygı gösterilmesini ve devlet baskısının sona ermesini istiyor.

Bölge sorunlarının çözümü için kendisinin de katılacaği bir yeniden yapılanma istiyor."

Bölgenin bilinen gerçeklerinin yeniden keşfedilmesi için demek ki MGK raporu gerekiyormuş...

MGK bu açık gerçekleri gizli yöntemlerle, saptamasaymış demek ki bu gerçekler resmen kabul edilmeyeceklermiş. Ortaya çıkan sonuç bize göre şu:

Kürt sorununun varlığını inkar eden ve bölge halkını hiçe sayan tepeden inme hiçbir planın, istenirse zorla uygulanmaya çalışılsın, bir başarı şansı yok.

İster gizli kapaklı, ister açık...

İstihbarat tek çatıda

Emniyet Genel Müdürlüğü, 'İç Güvenlik Müsteşarlığı' olacak. MİT, Emniyet, Jandarma ve Genelkurmay istihbarat birimleri de bu kuruma bağlanacak.

Emniyet ve istihbarat birimlerinin tümü "İç Güvenlik Müsteşarlığı" çatısı altında toplanıyor. MİT, Emniyet, Jandarma ve Genelkurmay istihbaratının İçişleri Bakanlığı'na bağlanmasını öngören kanun teklifi, Bakanlar Kurulu'nun imzasından geçerek TBMM Başkanlığı'na sunuldu.