YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Kur'an, Meryem ve AB

Dün İtalya'da, Meryem Ana Üzerine Araştırmalar Akademisi'nin 20'nci kongresi başladı. Uluslararası nitelik arzeden akademi kongresinde, Kur'anı Kerim'de yer alan Hz. Meryem validemizle ilgili âyetler de okunacakmış. Dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen ve büyük ekseriyeti Hristiyan 200 bilim adamının ve geniş katolik kalabalıkların huzurunda; insanın içini ürpertir şekilde ve derinlerden gelen bir sesle, Kur'an âyetleri okunacak, düşünebiliyor musunuz?

Hz. Meryem ve Necaşiler

Sizlere bir ham hayal gibi gelse de, bu ilâhî mesaja muhatap çağdaş Necaşîler arıyor gözlerimiz!.. Şarktan garptan, uzaktan yakından Necaşîleri olmalı bu âlemin diyerekten, hem kendimizi hem ilâhî mesajı gidebildiği diyâra kadar taşımak!.. Yani böyle dipdiri durmak ve sözü yüksek bir tesir gücüne erişdirmek!..

Katolik kilisesinin kasdı, kuşkusuz toplantıya iştirak eden bilim adamlarına ve Katolik kalabalıklara Kur'anı takdim ve tebcil etmek olamaz. Ya ne olabilir? Olabileceği şu ki, işte kendisini son din olarak vâzeden İslâm ve onun Kitabı Kur'an bile, Meryem'i takdis ediyor, teyid ediyor demek istemiş olmalılar. Yani kendilerini ve kendi konumlarını takviye arayışı gibi birşey.

Ama varsın olsun; "Bu sana vahy ile bildirdiğimiz gayp haberlerindendir yâ Muhammed!.." nidâsıyla, sesten ve harften âri bir nüzûl ile, âlemlerin fahri olan bir kalbe inen Al-i İmran Sûresi'nin, böylesine büyük bir platformda okunuyor olması ne büyük bir nimettir?..

İmkan ve zaaflar tablosu

İşte yarın, Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na girmesi halinde; iki farklı kültür ve medeniyet, iki farklı tarihî tecrübe, iki farklı insan ve toplum anlayışı, bireyci felsefelerle paylaşmacı ve dayanışmacı telâkkiler, velhasıl Hristiyanlık'la Müslümanlık yan yana ve iç içe düşecek!.. Devletlerin, hükümetlerin ve her türlü resmî kurumların dışında, doğrudan ve aracısız temaslar dönemi başlayacak!.. Belki Hrıstiyanlık propagandası, yani misyonerlik faaliyetleri serbest hale gelecek; ama aynı zamanda bu imkânı Müslümanlar da kullanacak.

Bir başkasına Müslümanlık anlatımını özsöz kelâm tartışmaları seviyesine indirgeyen, yani cemaat eleştiri ve dedikodusuna büründüren, yani Müslümanlığı âdi ve ilkel bir siyaset derekesine düşüren; onu bir ahlâkî temsil ve insan zihninin hürriyet ihtiyacı olarak algılamayan; ve daha doğrusu İslâm'ı, iç çekişmelerimiz için bir manivelâ olarak kullanmaktan kurtulamayan; daha daha İslâm'ı Müslümanlar'a anlatmayı bilen tarihî geleneği böyle olan, fakat kendi dışında kalan bir âleme ve toplumlara İslâm'ın nasıl anlatılması gerektiği hususunda en ufak bir tecrübesi bulunmayan bir gelenek; o şartlarda ne yapar düşünseniz ya?

Kuşkusuz şapşallar!..

Ama bu toprağın ve tarihin daha değişik tecrübeleri, daha henüz devreye sokulmamış ve âtıl vaziyette bekleyen yüksek birikimleri de mevcuttur. Biz farklı ırk ve kültürlerle, farklı din ve mezheplerle bir arada yaşamasını, sabırlı olmayı, onları tatmin ve temsil etmesini iyi bilen bir tecrübenin sahibiyiz aynı zamanda!.. Tarihte Türkler'in kendilerini çok kültürlü ve çok dinli toplumların ortak bileşkesi haline yükseltebildikleri gerçeğini, nasıl olur da unuturuz? Dolayısıyla şu andaki zafiyetlerimiz ve tecrübesizliğimiz topluma ircâ edilemez ve doğrudan yönetici sınıflara, İslâmcı veya değil, aydın-bürokrat sınıflara âit bir noksanlık olarak mütâlea edilmelidir. Burada önemli olan, uyarıldığı anlarda, toplumsal şuur altının ve hafızanın buna cevap verip vermeyeceği sorusudur.

İki patalojik tutum

Bu açıdan, 30-40 yıldır Batı Avrupa'da yaşayan Türkler'e nasıl yaklaşıldığını, onlara neler söylendiğini hatırlayalım bir de!.. Bütün gayret, oradaki insanları, cemaat infiratçılığına sürüklemekten başka nedir? Doğrudan bir Müslümanlık anlatımı ve eğitimi yerine, cemaatlere birer parti fonksiyonu yükleyerek, sadece ve sadece cemaat çoğalmalarını esas almak!.. Sırf bununla sınırlı kalsa hadi neyse. Bu insanlara ikinci bir yaklaşım biçimi daha var ki, insanın içini ürpertiyor. Onlar birer para makinası ve Türkiye'ye cemaatlere vergi veya salma ödemekle mükellef bir gürûh!.. 40 yıllık ideolojileri de AB'ye karşı olmak!..

Düşünmez misiniz, bu insanın ve cemaatlerin; kendinin dışında yaşayan; fabrikada, mahallede, çarşıda, lokantalarda beraber oldukları bir topluma anlattıkları birşey var mıdır? Bunu onlara hatırlatan, ihtiyaçlarının farkına vararak onları eğiten bir cemaatimiz, sermaye kuruluşumuz, yayınevimiz, kitabımız var mıdır? Ya da yaşadığı bir tecrübeyi anlatan bir yazarımız, gazetecimiz?

Herkesin gözünü ya para bürümüş, ya da İslâm tarihindeki mezhep çatışmalarını hatırlatan cemaat infiratçılıkları!..

Bu bakımdan ne Avrupa Topluluğu'ndan ürküntü duyan bir refleksi, ne de "yandım anam" havalarında bu topluluğa can atan bir çaresizliği bizim mantığımız almıyor.

Devam edeceğiz!..


17 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Necmettin Türinay

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...