YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Sessiz sinema Kelimesiz şiir

Sessiz sinema gerçekten sessizdir, ama onun aynı zamanda kelimesiz olduğunu da ileri sürebilir miyiz? O abartılı yüz işaretleri, el kol hareketleri de neyin nesi? Orada yürüyen bir insan bile, işte ben yürüyorum, dedirtir insana. Orada yemek yiyen insan, gündelik yaşantımızda yemek yiyen birinden farklıdır, o, orada, yemek yiyordur. Konuşmanın ortadan kalkması, jestlerin, mimiklerin abartılmasıyla telafi edilmeye çalışılıyor. Böylece yeni bir dil oluşuyor, konuşmayı iptal eden, konuşmanın yerine geçen başka bir dil.. ama bir dil. Orada bir dil varbulunuyor olmalı ki, onun ne dediğini anlayabilelim... Onun ne dediğini anlıyorsak, orada bir dilin varbulunduğuna hükmetmemiz gerekir. Ama bu dil, bir tercüme dildir. Orada konuşulanları hiçbir zaman konuşanın aslî diliyle anlayıp kavramayız. O dili kendi dilimize çeviririz. Eğer filmi yapanların niyeti ille de orda konuşulanları onların konuştuğu dilden anlamamızı hedefliyorsa altyazı dolayımına başvurmaktan başka çare kalmaz. Ama bu da ne ölçüde çaredir, ayrı. Çünkü sesin olmadığı yerde konuşmanın vurgulaması gene seyirciye bırakılmak zorundadır, bu da gerçek konuşmadan önemli faktörlerin çıkarılmak zorunda kalındığına delalet eder. Bütün bunlara rağmen filmin iletisi seyirci tarafından kabaca kavranır, anlaşılır. Bu demektir ki, insanlar bir şey anlatmak istiyorsa, onu anlatmanın bir yolunu bulmanın üstesinden geliyorlar.

Bu yollardan biri de şiir olmalı (şiir burada bütün edebiyat türlerini kapsayıcı bir genişlikte kullanılıyor.) Bir şiirde, şiire kelime olarak girmiş olan bir kelime acaba kendinden ibaret bir kelime olarak mı duruyor? Şair: "Eleni, Eleni karyolaya bağlı kadın" (Sezai Karakoç) derken, acaba bize karyolaya bağlanmış bir kadın imgesi mi sunmak istiyor dersiniz? Belki bu da var, ama söyleyiş biçiminden, o mısraın üstündeki ve altındaki mısralardan, söylenmek istenenin yalnızca söylenenden ibaret bulunmadığını, onu aştığını farkedebiliyoruz. Bir şiirde, hiç bir kelimenin bırakıldığı yerde durmadığını bilmemiz gerekiyor. Eğer bir kelime bırakıldığı yerde duruyorsa, bir kelime sadece ve sadece kendisi olarak kalabiliyorsa, bu, ancak şair öyle istediği için öyle olabilir. Ama bunu başarmak da ayrı bir maharet ister.

Böylece acaba her şiirin, farklı bir düzlemde bir sessiz sinema gibi olduğunu söyleyebilir miyiz? Sessiz sinemada oyuncunun hareketleri, şiirde kelimelerle temsil ediliyor: hareketlerin arkasındaki anlamın okunması seyirciye bırakıldığı gibi; şiirdeki kelimelerin arkasındaki anlamın okunması da okuyucuya bırakılmış değil midir?


17 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Rasim Özdenören

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...