Yeni Şafak yazarı Nazlı Ilıcak'ın ortaya çıkardığı Özel Eylem Planı 'Andıç' belgesine yönelik tepkisini içeren yazısı gazetesi Sabah'ta yayınlanmayan ve 'mecburi' izne ayrılan Cengiz Çandar, Sabah gazetesinin kendisini 'sattığını' söyledi. Çandar, Sabah grubunun 'bankasını kaybetme korkusuyla' kendisine iftira atılan 'Andıç'ı yayınladığını ileri sürdü. Cengiz Çandar, The Turkish Daily New gazetesinde İnci Hekimoğlu'nin kendisiyle yaptığı söyleşide, Türkiye'de basının yapılanmasından, 28 Şubat'a, gazeteci, yazar ve siyasetçilere yönelik karalama kampanyalarından medya-sermaye ilişkilerine kadar birçok konuda önemli açıklamalar yaptı. İfadeler düzmece Çandar, Kuzey Irak'ta yakalanarak Türkiye'ye getirilen ve basına sızdırılan Şemdin Sakık'ın ifadelerinde adı geçmesi üzerine bu ifadelerin 'düzmece' olduğunu anlatmaya çalıştığını söyledi. Kendisi de dahil, gazetecilere yönelik karalama kampanyasının Sabah ve Hürriyet gazetelerinde yayınlanmasına şiddetle karşı çıktığını, bunun bir suç olduğunu ayrıca doğru olmadığını söylediğini vurgulayan Çandar, gazete sahiplerinin ve yayın yönetmeninin kendisine hak verdiğini ancak yine de Sakık'ın ifadeleri olduğu ileri sürülen belgeyi yayınladıklarını ifade etti.

"Bu inanılmaz bir şey" diyen Çandar gazete ile aralarında gelişen ilginç bir konuşmayı ise şöyle aktardı:

"Onlara 'Teslim olmayın', dedim. 'Eğer yayınlamazsak askeri kesim-Çevik Bir o zaman güçlü bir isim- onlara başkaldırdığımızı düşünür' dediler. 'Sonuçlarına katlanırım, ihanetle suçlanmam veya hapse girmem o kadar önemli değil. Nihayet sonunda aklanacağım. Eğer bütün medya direnirse Türkiye'deki bütün dengeler değişir ve bu askeri klik de durdurulmuş olur' dedim. 'Bunu yapamayız çünkü burada 4 bin kişi çalışıyor' dediler. '4 bin kişiyle bunun ne alakası var' dedim. O zaman bana, 'Bankamız var' dediler."

Tam bir komedi

Çandar, "İşte bankanın bir gazete üzerindeki etkisine en iyi örnek bu" dedi.

Daha sonra DGM'deki gelişmeleri aktaran gazeteci Cengiz Çandar, bu süreci tam bir komedi olarak niteledi.

Çandar, "Neden yargıya gitmedin?" sorusuna, "Nasıl gidebilirdim. Benim gazetemdi" yanıtını verdi.

Medyanın siyasi ve ekonomik bağlantılarına da işaret eden Çandar, devletle bağlantılarının medyaya asıl karakterini kaybettirdiğini, birçok televizyon kanalı, gazete ve dergi olmasına rağmen Türkiye'de bir medyanın olmadığını belirtti ve medyanın artık işlevini yapamaz hale geldiğini söyledi. Bu sürecin ideolojik tercihlerden kaynaklanmadığını söyleyen Çandar, medyadaki yozlaşmayı medya-banka ilişkilerine dayandırdı. Çandar, Türkiye'de özelleştirmenin Rusya'ya benzediğine işaret etti. Turgut Özal'dan sonra ilk kez 29 Ekim'de Çankaya'da yapılan resepsiyona davet edildiğini söyleyen Çandar, yine ilk kez Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer'le görüştüğünü, başkaları ile konuşurken Sezer'in doğrudan yanına gelip hatırını sorduğunu ve kendisiyle bir süre sohbet ettiğini söyledi.

Davet aldım

Aynı resepsiyonda askeri yetkililerin de bulunduğunu, bir generalin kendisiyle buluşmak istediğini, Sabah olayından sonra Genelkurmay Başkanlığı'ndan bir davet aldığını söyleyen Çandar, bunun, Genelkurmay'ın bazı üst düzey askeri yetkililerin görüşlerine katılmadığı anlamına geldiğini ifade etti. Çandar belgede ismi geçen Çevik Bir ve Erol Özkasnak'tan cevap almadığını söyledi.