YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Azınlık hakları ve AB

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girip giremeyeceğini temelde değerler/kavramlar belirleyecek. Türkiye'deki mevcut siyasi kültür, daha doğrusu siyaseti belirleyen ve kendi siyaset kültürünü üreten ve dolaşıma koyan seçkinci çevrelerin kavramsal çerçeveleri ile Avrupa Birliği'nin siyasi kültürü, Avrupa kimliğinin uyuşup uyuşmamasının tartışması yapılıyor.

Bu noktada Türkiye'de tüm toplumsal ve siyasal çerçevesiyle birlikte siyasi kültür üretimini tekelinde bulunduran iradenin kavramsal dünyası ile KOB ile somutlaşan AB'liği normları arasında perspektif kırılması olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

Oysa bir toplumun siyasal kültürü (diğer kültür ve kavramsal algılayış biçimlerinde olduğu gibi) onun tarihi hafızasından, bağlı bulunduğu medeniyet havzasından, kimliğini oluşturan temel ögelerden soyutlanarak oluşması düşünülemez. Ancak şu an Türkiye'de, bu topraklarda yaşayan insanların kendi kültürel kotlarına yabancılaştığı kadar Avrupa Birliği'nin kültürel çerçevesine de yabancı olduğu adaylık kapısında beklerken bile karşımıza çıkan gerçek. Temel algılayış ve kavramsal çerçevesini dolduramadığınız bir medeniyet havzasının değerlerini kopyalayarak ya da kendi kültürel/tarihi birikimininin şekillendirdiği kavramsal çerçeveyi, kültürel kotlarınızı deforme ederek yeni bir algılayış/kavrayış biçimi oluşturmak kolay olmasa gerek. Hele hele kendilerini Türkiye'de siyasal kültürü biçimlendirmede tekel sahibi gören çevrelerin sathiliği göz önüne alındığında elde edilen hasılanın, içi boşaltılmış biçimsel ve kaba bir doğululukla, içselleştirilmemiş ve hep geriden takip etmeye mahkum bir batı/cılıktan başka bir şey olmadığı ortaya çıkıyor. Elden kaçırmak istemedikleri şey, "doğulu" tarzlarıyla siyaset yapma ve iktidarı elde tutma biçimlerinden vaz geçmeden Batılı olmanın, medeniyet değiştirmiş olmanın mümkün olmadığı anlaşılmış görünüyor.

Selanik Yahudilerine ödül

Bunca sözü etmemin nedeni geçen hafta sonu Selanik'te verilen bir ödülden başka bir şey değil. Tam da KOB açıklandığı bir zamana tesadüf eden bu tören pek çok Yunan dostu kadar İsrail dostlarının da dikkatinden kaçmış bulunuyor. İspanya Büyükelçisi Selanik Yahudi cemaatinin başkanı Andreas Sefiha'ya devlet madalyası (order of the political value) verdi. "İspanyol Yahudi kültürünü yaşatma ve koruma"larından dolayı Selanik Yahudilerine, Sefardin cemaatine İspanya devleti adına bu nişan verildi. Bugün sayıları 1500'e kadar inmiş olan Selanik Yahudilerinin kökeni İspanya'dan sürülen Yahudiler oluşturuyor.

Buraya kadar her şey normal. Ancak, İspanya'dan kovulan Yahudilerin önemli bir kısmını Selanik'e yerleştiren Osmanlılar burada belki de ilk defa bir Yahudi toplumunun oluşmasına imkan sağlamıştı. Selanik'te, Osmanlının elinden çıktığı 1912 tarihinde 50 binin üzerinde Yahudi yaşıyordu. Bundan birkaç ay evvel Selanik'te görüştüğüm Yahudi tarihci Alberto NAR, Osmanlı Selanik'ini tam bir Yahudi cenneti olarak gösteriyor ve şöyle diyordu: Dünyanın her tarafında Yahudiler ancak belli mesleklerle uğraşabilirlerdi. İlk defa Selanik'te hamaldan bankere, tüccardan fırıncıya kadar bir toplumu oluşturan piramidin tüm unsurları oluşmuştu.

Yahudi cemaatin lideri Sefihe ise Osmanlı döneminde kendilerine nasıl ayrıcalıklar tanındığını, dini ve kültürel özgürlükler sağlandığını, Selanik'ini oluşturan Müslüman ve Hristiyanlarla yan yana Yahudilerin gettolara sıkışmadan nasıl yaşama hakkını bulduklarını anlatmıştı.

Osmanlının Selanik'ten çekilmesinden 15-20 yıl sonra buradaki Yahudi cemaatin sayısı bir elin avuçlarına indi..

Buradaki Yahudilerin Nazi toplama kamplarına götürülmeleri sayılarının azalmasının temel nedeni olsa da modern ulus devlet anlayışı diğer azınlıklara olduğu gibi Yunan vatandaşı Yahudilere de hayat alanı bırakmadı.

Siyasal varlık olarak Osmanlının tarihe karıştığı muhakkak. Ancak onun yüzlerce yıl içinde oluşturduğu siyasal kültürün bir yansıması olan bir arada yaşama, kültürel hak, azınlık hakları gibi kavramların bizim zihin yapımızı etkilemediğini, kavram dünyamızın oluşmasında tümüyle etkisiz olduğu söylenemez.

Bu tarihi arkaplanı yok sayarak yeni bir siyasal kültür oluşturmanın imkansızlığını isbatlayan bir kavşak noktasında Türkiye. Ya kendi referanslarına dönecek ya da ulaşmak istediği Batının, Avrupa Birliği kriterlerine (eğer mümkünse) tümüyle çekincesiz uyacak.

Selanik Yahudilerine ödül veren Avrupa Birliği üyesi İspanya'nın verdiği ödülün gerçek adresi Osmanlı ve onun kavram dünyasından başkası değil. Türkiye'de azınlık tanımında bile anlaşamayan var olan tanımı görmezlikten gelen teklif edilen normları da içine sindiremeyen bin siyasal elit İspanya'dan, Yunanistan'dan insan hakları, azınlık kültürüne saygı dersi almaktan başka seçeneği kalmamış görünüyor.


16 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Akif Emre

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...