YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Spor'dan

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

DÜNYA ŞAMPİYONU

Gasteler, yazıyor!..." diyerekten avaz-avaz bağıran minikleri hatırlıyorum. Matris Kartonu'nu "ip"le omzuna asan ilkokul çağındaki çocuklar, otobüste, tramvayda, vapurda, cadde ve sokaklarda... Anlayacağınız her yerde karşımıza çıkarlardı. O dönemlerde günlük gazeteler en çok 10 sayfaydı, taşıması kolaydı; bu yüzden "müvezzi" adı verilen seyyar satıcıları oluyordu.

8 ya da 10 sayfalık bir gazetede spora tam sayfa ayırmak çılgınlık gibiydi. Bu çılgınlığı ilk kez İzzet Muhittin Apak (1938-Son Posta) yaptı. Sonradan Con Kemal (1944-Vatan) aynısını uyguladı.

1954 yılında Nazım Özbay, Babür Ardahan ve en nihayet "İmparator" Namık Sevik, Milliyet'te spora tam sayfa, hatta daha fazlasını ayırarak, ilgi, alaka ve sevgi topladılar.

60-70 yıl öncelerinin gazete ve dergileri kütüphanelerde bulunduruluyor. Bunlar incelendiğinde, baştan sona yabancı sporculara yönelik yayınları içerir. Futbolda Kubala, Alfredo, Diestefano, Planiçka, Beara, atletizmde Owens, Jim Thurpe, boksta Joe Louis, Sugar Ray Robinson gibi sayısız yabancı devlerle çarpışabilen bir elin parmakları sayısınca az sporcumuz vardı.

Aşılmaz, erişilmez, bu ülkede yaşayan hiçbir genç onlar gibi olamaz imajı verilen yabancı sporcuları, Koca Yusuf, Kurtdereli, Kara Ahmed ve Adalı Halil göğüsledi.

Sonradan Bombacı Bekir (Rafet), Baba Hakkı (Yeten) anılır, yazılır olduydu.

Mehmet Ali Has, Lefter, Can, Yusuf, Recep, Şükrü'lü bize yönelik yayınlar, minik gazete müvezzi'leri gibi ortadan kalktı.

Yabancı oyuncular, saha, stad ve salonları doldurunca Jardel'ler, Andersson'lar, Hagi'ler, bunlara ilaveten Scala, Lucescu gibi antrenörler spor sayfalarında baş köşelere yerleştiler.

Tıpkı, 50-60 yıl önceki dönemler geri geldi. Fatih Terim ve Mustafa Denizli ile Aziz Yıldırım'lar, Faruk Süren'ler, İlhan Cavcav'larla Mehmet Ali Yılmaz'lardan spor sayfalarında sporcularımıza yer kalmadı.

Azıcık durup düşünelim... 4-5 gün önce Peşte'de bir Türk boksörü Dünya Gençler Şampiyonu oldu.

Kaç kişi bu delikanlının adını (Serdar Üstünel) hatırlayabilir?

Yeterince yazılmadı ki hatırlansın?

Şekerpare

Namlı karikatürcülerden Cafer Zorlu anlatmıştı. Ben de size nakledeyim: "Geçmiş zaman, bir gün Sirkeci'de dolaşırken lokantanın vitrininde şekerpare gördüm. Gittim içeri oturdum ve bu tatlıdan istedim. Garson, yemek yemeyenlere şekerpare satmadıklarını söyledi. Israr ettim, olmaz dediler. İş inada binmişti, doğruca karakola gittim. Polislerin işleri başından aşmıştı. Hırsızı-ursuzu oradaydı. Neyse, bekledim sıra bana gelince komser sordu: Senin derdin ne? Olayı anlattım. Yanıma bir polis verdi, birlikte lokantaya gittik. Bir porsiyon şekerpare yedim, bir porsiyon da yanımdaki görevli polise ısmarladım. Sanki büyük iş başarmış gibi göğsümü gere-gere lokantadan çıktım. Polis güvencesiyle lokantada tatlı yiyen tek kişi herhalde benim..."

Nerede eski günler

Tarih hocası Fenerbahçeli futbolcu Orhan Menemencioğlu, spor yazarlığına (Akşam) başladığında makalelerini bırakır gider, ertesi gün gazetede çıkan yazısını okuduğunda da son cümlesinin "Nerde o eski günler, ara ki bulasın!" cümlesiyle bittiğini görüp adeta küplere binerdi. Zaten amaç, Menemencioğlu'nu kızdırmaktı ve kızdığında dünyanın en sempatik insanı haline gelen Orhan ağabeyi kızdırmak sanki herkesin başlıca göreviydi. Bu yüzden o son cümle yazısının sonuna eklenirdi.

BİR FANATİK

Amigo Birol, kendisine, manyak ya da deli bile dendiğinde tebessüm ediyor. Ama sakın ola ki "Paşalı" diye yanlışlıkla çağırmayın. İşte o zaman süratı asılır, küser. Amigo Birol, her zaman olduğu gibi yine dağlar, denizler aşarak Sydney Olimpiyatları'nı izledi.

Rahat döşekte yatmaktan hoşlanmayan Birol'un her zaman olduğu gibi elinde bir çantası bulunuyordu. Her müsabakadan önce çantasını açan ve Türk bayrağını yüksleterek "En büyük Türkiye" diye bağıran bu fanatik, çevresine rahatsızlıklar da veriyor ama O'na pek kızan olmuyor. Seyircilere önceden çiçek, şeker dağıtarak gönül almasını öğrenmiş.

Birol Ertan'a, zamanımızın amigo Evliya Çelebisi desek, yanlış olmaz.


16 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ali GÜMÜŞ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...