YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Yolsuzluklar kafile halinde geçiyor

Napolyon o meşhur lâkırdısını etmeseydi, ne değişirdi acaba?

Para, pekçok değerin önüne geçtiği için, kafası az çalışan da çok çalışan da, kendisi tembel olan da olmayan da, kolay para kazanabilen de kazanamayan da, sanki önemli bir laf ediyormuş gibi o sözü tekrarlayıp duruyor:

"Para, para, para..."

Aman iyi, aferin! Yerin dibine batsın paranız diyemiyorsunuz, çünkü batmıyor meret.

Bankalar boşaltılıyor, çuvallarla paralar oradan oraya taşınıyor, soruşturmalar, kovuşturmalar, manşetler, sürmanşetler...

Birbiri ardına dizilmiş yolsuzluklar, kafile halinde geçiyor.

Geçiyor da ne oluyor?

Dikkat çekici iki nokta var işte tam burada:

1. Kanıksanıyor,

2. Özendiriyor.

Herkesin bankası yok ki

Kolay para, çoğu zaman kirli paradır. Çabucak 'köşe dönmek' isteyen herkesin yolsuzluğu kendi çapına, kendi çevresine göre.

Bir ilköğretim okulunda müdür beyle, yardımcıları, okula bilgisayar laboratuvarı kurma kararı alıyorlar. Bir şirketle anlaşıyorlar. Laboratuvar, öğrencilerden para toplanarak kurulacak hesaplarına göre.

Bakınca, güzel gibi görünüyor. Bir toplantı yapıyorlar okulda. Öğretmenler, müdür ve yardımcıları, bir de şirket yetkilisi.

Milenyum çağındayız ya, bilgisayarlı eğitim yaygınlaşıyor, çağı da bir ucundan yakalamamız lazım ya!

Biraz hesaptan kitaptan anlayan ve bilgisayarın ne demek olduğunu bilen öğretmenlerden biri sorular soruyor.

- Kaç bilgisayar alınacak? Bilgisayarların özellikleri nedir? Kaç ram'lik? CD sürücüsü var mı? Renkli mi? Ekran ölçüsü ne? Yazıcısı var mı? Ses kartı, tv kartı var mı? Çocuklardan kaçar lira toplanacak?

Verdikleri cevaplar hiç de iç açıcı değil.

Öğrenci başına 150 milyon almayı düşünüyorlarmış. En az 320 öğrencinin katılması gerekiyormuş. Alınacak toplam 20 bilgisayarın kapasitesi düşük, CD sürücüsü yok, renkli değil, siyah-beyaz, ses kartı yok, tv kartı yok, yazıcısı yok... Bir eğitim CD'si alıp öğrencilere göstermek için okula getirseler, bilgisayarlar onu çalıştıracak aksama sahip değil. On yıl öncesinde kalmış ve artık sadece bazı firmaların hurda depolarında bile zor bulunacak bilgisayarlar söz konusu olan. (Bilgisayar teknolojisinde on yıl değil, on ay bile uzun bir zamandır.)

150 milyon ile 320'yi çarpınca, 48 milyar ediyor.

Bu işlerden anlayan arkadaş, toplantıdaki öğretmenlere orada konuşulanların ne demek olduğunu anlatıyor ve bütün bunların taş çatlasa 8 milyara halledilebileceğini, yoksul muhitteki okulun hiçbir öğrencisinin bu kadar parayı veremeyeceğini, eğer çok gerekiyorsa, çağın gerisinde kalmış bilgisayarlar yerine, gelişmişler arasından en uygun olanlarının çok daha ucuza (en fazla yarı fiyatına) alınabileceğini, 150 milyon değil, 5-10 milyon ile ve sadece 320 öğrenci için değil, bütün öğrenciler için bilgisayarın gerekli olduğunu söylüyor ve toplantının yarısında satıcı firma yetkilisi okulu terkediyor.

Müdür ne yapıyor? O da, öğretmen arkadaşa beş dakika geciktin diye soruşturma açıyor... Okulun adı mı? O da dilimin ucunda.

Tilkiye sormuşlar "Tavuk yer misin?.."
Tilki gülmüş, "Siz her gün tavukları getirip veriyorsunuz, sağolun ama, söyler misiniz Tantan'ın haberi var mı bu işten? Sonra tantana çıkmasın!.."

Güz gülleri gibi

Etrafımızda "güz gülleri"ne benzeyen ne kadar çok insan varmış meğer. Neredeyse herkesin dilinde aynı şarkı. Kiminin melodisi diğerlerine pek uymuyor ama sözler değişmiyor.

"Güz gülleri gibiyim

Hiç bahar yaşamadım"

Allah Allah! Demek öyle!.. Yazık... Çok yazık!..

İyi de kardeşim, sen yaşamadın, ben yaşamadım; söyler misiniz kim yaşadı bu baharları?

Yok yok, yanlış anlaşılmasın; buradaki "ben" yine lâfın gelişi. Çok şükür ben bahar yaşadım. İşte şu günlerde de sonbaharın idraki içindeyiz. Yapraklar uçuşuyor, çınarlar el veriyor, hava güzel, şehir mazbut...

Velâkin bu şarkının sözlerini yazan ve severek söyleyen arkadaşlar, sonbaharı "bahar"dan saymıyorlar herhalde. Yoksa malûm, "güz" dediğin, sonbahardan başka bir şey değildir.

 


Faks: +90 (212) 613 14 92 - 93
16 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...