YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Geçmişin gölgesi

İshak Alaton dostumdur; son zamanlarda mesaisinin bir bölümünü medyamızdaki vahim bir yanlışlığı düzeltmeye harcıyor. Adı şu sıralarda yeniden sirkülasyona giren Nesim Malki'den söz ederken, bazı medya organları, Malki'nin Yahudiliğini de mutlaka belirtiyorlar; İshak Alaton da yayın yönetmenlerine birer mektup göndererek, "Yolsuzluklara karışan diğer kişilerin adlarının önüne dinlerini neden yazmıyorsunuz?" hatırlatmasını yapıyor...

Bu hatırlatma elbette doğru; burnumuzun direğini kıracak yoğunluktaki pisliklerin içinde yer alanların çoğu, Yahya, Murat, Hüseyin, Mehmet, Aydoğan gibi adlar taşıyorlar; hiçbirinin önüne Müslümanlığını, ya da Sünni mi Alevi mi olduğunu hatırlatacak bir bilgi eklemek aklımızın ucundan bile geçmiyor. Böyle olduğu halde, Erol Evcil'in arkadaşı Nesim Malki ve Erol Erkohen'in veya Buffalo Skandalı sanığı İshak Moreno'nun adı önüne 'Yahudi' olduğunu belirten bir not düşmek biraz garip...

Tercüman'ın sahibi Kemal Ilıcak bu konuda hassas bir insandı; gazetesinde "Çok gerekiyorsa Musevi diyebilirsiniz" açık kapısını bırakarak 'Yahudi' sözcüğünün kullanılmasını yasaklamıştı. Dünyaca ünlü keman üstadı Yehudi Menuhin ülkemize geldiğinde, olayı haberleştirecek Tercümancılar, çözümü "Musevi Menuhin Türkiye'de" başlığında bulmuşlardı. Halbuki, 'Yehudi' keman üstadının özadıydı...

Bu girişten sonra yazacaklarım sizi şaşırtabilir; çünkü, üst üste konulduğunda ülkemizi mezbaha manzarasına çeviren yolsuzluklarda Musevi asıllı işadamlarının izlerine rastlanmaya başlandı yine. Ekonomi kulisi yazan arkadaşlarımızın sütunlarını okurken, aklıma, Kemal Ilıcak'ın hassasiyetiyle İshak Alaton'un çabaları takılıveriyor...

1993 ortalarında patlayan İSKİ Skandalı sırasında da aynı hislere kapıldığımı hatırlıyorum. Ergun Göknel'in ilişkileri nedense hep Musevi işadamları ileydi. "Musevi cemaatinin 2 numarası" ile yakın olduğunu açıklayan Ergun Bey'di. Plastel şirketiyle iş tutmuştu Göknel, onun patronu da Aron Habib'ti. Hürriyet'te "Göknel'in itirafları" başlığıyla yayımlanan dizide, ayrıldığı eşine ödediği yüklü para için, "Amerikalı Musevi liderlerden aldım" ayrıntısını getiriyor, Sabah'ın "İSKİ Skandalı'nda iki kilit Musevi" başlıklı manşeti o güne kadar bilinmeyenlere ışık tutuyordu. Atilla Eskinazi, Baruh Kohen, Salvo Bahar, Nesim Benbasan gibi adlar o günlerdeki yayınlar sayesinde ezberimize girmişti...

Sonrasını biliyoruz: Nurdan Erbuğ'dan boşanmak için, "Musevi Cemaati'nin 2 numarası" aracılığıyla "ABD'li Musevi liderlerden" 800 bin dolar borç alan Ergun Göknel, İSKİ soygununun tek sorumlusu olarak cezaevine girdi. Onun dışında tek kişinin o günlerde sokaklara taşan zifostan paçalarının kirlendiği duyulmadı. İSKİ'nin yürütülen paraları buharlaştı sizin anlayacağınız... Heathrow Havaalanı'nda kendisine teslim edilen 800 bin doları ödedi mi Ergun Göknel, ödediyse kime ve ne kadar, bu soruların cevaplarını da bilmiyorum...

Ben de her gördüğüm olağandışılığı P-2 locasına mı benzetiyorum, yoksa gerçekten ortaya çıkan pislikler benzer bir örgütlenmenin işi mi? Çünkü, İSKİ Skandalı sırasında yazdığım Kulis'lerde, ısrarla, olayın İtalya'dakine benzer yönlerine ışık tutmaya çalışmıştım. Ergun Göknel ve arkadaşları 'Taksim toplantıları' adı altında ülkenin kaymak tabakasını biraraya getirmeyi başarmışlardı o günlerde; başbakanlar, cumhurbaşkanları onların düzenlediği 'kapalı' etkinliklere katılmak için kendilerini parçalıyorlardı. 12 Eylül döneminde 'kapalı toplantı' düzenlemeyi beceren grubun başını çekenler, ne hikmetse, 'birader' sıfatını taşıyan insanlardı...

Grubun parti ve medya bağlantıları da ilginçti: Ağırlık SHP/CHP eğilimindekilerde olsa bile, başka siyasi eğilimlere de kapılarını açık tutuyorlardı; Göknel'in evinde ele geçirilen bir belgede, bazı siyasilerle bilikte 29 gazetecinin de İSKİ'den maaşa bağlandığı anlaşılıyordu... Bu tür örgütlere meraklı olanlar ihtiraslarını henüz devletin bankalarına el atacak boyuta ulaştırmamışlardı o günlerde; belediye imkânlarını kullanmakla yetiniyorlardı... Onların açtığı yol sonradan genişledi ve Egebank'lı, Sümerbank'lı, Türkbank'lı, Bank Ekspres'li, Yurtbank'lı, Etibank'lı günlere öyle geldik... Korkmaz Yiğit'in kahramanı olduğu skandalın patladığı günleri hatırlayınız; medyaya bankalar yoluyla girmeye çalışan Korkmaz Bey'in paralarını da ünlü bir Musevi avukatın işlettiği yazılmamış mıydı?

Ben de İshak Alaton gibi düşünüyorum; yolsuzluk yapanlardan söz ederken, medya çifte standart uygulamamalı. Murat Demirel'den 'Müslüman' diye söz edilmediği halde, Nesim Malki'nin adını her geçirişte ısrarla 'Yahudi' veya 'Musevi' demek epey garip... Ancak, İSKİ Skandalı sırasında yazdığım yazılarda, Ergun Göknel'in ifşa ettikleriyle 'Musevi Cemaati' skandalın tam ortasına oturunca, ben bugünlere gelineceği uyarısında bulunmuştum. İnsanların zihni o günlerde karıştı; şimdi o yüzden ikide bir, bazı kişilerin adları önünde 'ırkçılık' kokan sıfatlar kullanıyor medya...

Doğru olan karışık zihinleri açmaya yarayacak sağlıklı bilgileri sağlamak ve gerekirse çürük elmalarla araya mesafe koymaktır. İSKİ'de bunu yapamadı Musevi Cemaati; şimdi de, göreceksiniz, yine zorlanacak...


16 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...