Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Bir ülke ki...
Halkının siyasal rüşde erdiğine inanılmadığı… Sistemi yukardan aşağı halka empoze edilmiş, anayasaları genellikle olağanüstü dönemlerde belirlenmiş, Halkın sisteme ve yönetime ilişkin tercihlerinde her zaman hata yapabileceğinin beklendiği, Halkın dini bağlılık ve kavmi farklılık gibi özgün vasıflarının sistem içinde yeterince ahenkleştirilmediği ve bu alanların halktan farklı olarak muhtemel tehlike ve kuşku alanlarına dönüştürüldüğü, Hakim sistemin özel vasilerinin bulunduğuna, bulunması gerektiğine inanıldığı, Özel vasilerin halk iradesini sürekli gözetim altında bulundurduğu, Sistemi rayına oturtmak için sık sık siyaset üstü müdahalelerin yapıldığı, Sık sık halktan büyük oylar almış, hatta iktidar olmuş partilerin kapatıldığı, hatta iktidar olma ihtimali güçlenen partilerin öncelikle kapatıldığı, Sık sık başbakan seviyesine kadar çıkmış siyasilerin, idama kadar varan cezalarla cezalandırıldığı, Halkın özgürlük alanlarının genişlemesinin sistem için tehlike addedildiği, Halkın özgürlük alanlarının belirlenmesinde, yetkilerinin meşruiyyeti kendilerinden menkul güç merkezlerinin etkilerinden söz edildiği, bunun için halk iradesinin tayin edici olamadığı, Fiili oluşumlar neticesi halk iradesinin denetleyemediği, denetleme girişimlerinin her zaman sistem içi gerilimlere yolaçtığı alanların bulunduğu, Halk iradesinin belirleyici hale gelmesi için de, sırf halk iradesinin yeterli olmadığı, halk temsilcilerinin özel güçlendiricilere ihtiyaç hissettiği ve vasiler üstü ithal vasilerin gerektiği,
Aslında "halka güven yoktur" ifadesi bile, muhtevasında, "halka güven duyması önemsenen bir özel varlığı" gerektirdiği için demokratik mantığa aykırıdır. Çünkü demokratik mantık, halkın kendi değerlerini kendisinin üreteceğini, o değerlerin güvenlik supabını kendisinin oluşturacağını, üstün kabul ettiği değerlerin savunma mekanizmasını geliştireceğini kabul eder. Böyle bir ülkede, kendisini herkesten akıllı, herkesten yetkili, herkesten sadık ve ülkenin her şeyinden sorumlu kabul eden özel güç merkezlerinin vesayet sistemi vardır. Ülkenin güvenlik konseptini o belirler, özgürlük alanlarını o belirler, dost-düşman alanlarını o belirler, toplum katmanlarının sistem açısından kalitesini o değerlendirir, dolayısıyla meşruiyyet alanları onun vizesinden geçer… Bunun adı politbürodur, monarktır, silahlı güçtür, veya bunların bir biçimde yanyana gelmesinden oluşan bir oligarşik yapıdır vs… Belki de böyle bir yapı, o ülkede, gerçekten halkın yeterli siyasi bilince ulaşamamasının, ülkede kendi ağırlığının farkına varamamasının, sistemi tayinde kendisinin birincil güç olduğunu idrak edememesinin, bunun için yeterli fedakarlığa katlanamamasının, seçtiklerinin arkasında yeterince duramamasının, seçmeyi vatandaşlığının vazgeçilmez hakkı olarak algılayamamasının, halka rehberlik edecek siyaset ve fikir kadrolarının bir süre son#ra vesayet düzeninin parçası haline dönüşmelerinin sonucudur.
atasgetiren@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|