YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Bayram gözlemleri

Toplum giderek işlevsizleşen siyasete karşı yabancılaşmakta, partiler, seçimler ve siyaset kurumunun sorun çözememekten rahatsızlık duyulmaktadır.

 

Kurban Bayramı gibi özel günlerin toplumumuzun "yeni" eğilimlerini gözlemek, değişiklikleri farketmek ve kendimizi daha iyi tanımak için büyük bir imkan oluşturuyor. Hem yazılı hem de görsel medya genellikle gelişmelerin "şov" ve "magazin" boyutuyla ilgilendiği içindir ki toplumsal varlığımızın derinliklerinde yaşanan gelişmeler fark edilmemektedir. Bir de artık iyice tatsızlaşan, anlamsızlaşan ve işlevsizleşen "siyaset" dünyasıyla ilgili haberler, gelişmeler ve yaşananlar toplumsal dokumuzdaki "yeni" eğilimleri ve toplumun nereye gitmekte olduğunu görmemize ciddi bir engel oluşturuyor.

Yıllardır Kurban Bayramı'nı genellikle büyük şehirlerde geçiriyor şehir hayatının rutin ve telaşlı akışı içerisinde bayramın işgal ettiği yeri ve farklılığı yaşama imkanı buluyordum. Bu sefer hem sıla-ı rahim yapmak hem de bayramı doğduğum kasabada geçirmek mümkün oldu.

Kasabada bayram başkadır

Nüfusu birkaç bini geçmeyen kasaba ve şehirlerin en belirgin özelliği burada yaşayanların birbirini tanımaları ve ilişkilerin yüz yüze olmasıdır. Bunca olumsuz gelişmelere rağmen hâlâ bu yerlerde "geleneksel ilişkiler" ve iletişim şekilleri sürmekte, insanlar arasındaki ilişkilerde "insani" boyut kendini korumaya çalışmaktadır.

Kurban kesenlerin oturup kimlerin kurban kesmediklerinin hesabını yapmaları, mahallede kimsenin etsiz ve yardımsız kalmaması için gösterilen dikkat ve özeni görmek bile ayrı bir mutluluk kaynağı oluyor. Büyük şehirlerde şekli bir seramoniye dönüşen "bayramlaşma"nın kasaba ve köylerde nasıl bir "yaşanan gerçek" olduğu daha bir belirgin oluyor. Kaymakamlıktaki "resmi bayramlaşma"ya sadece birkaç kişinin, o da idari kaygılarla katılmış olduğunu gözlemem öğretici idi. Bayramlaşma sivil ve toplumsal hayatın bir cüzüdür ve bunun idari bir eyleme dönüştürülmesi iltifat görmemektedir.

Oysaki evler bayram boyunca dolup dolup taşıyor, yakın uzak tüm akraba ve tanıdık olanlar her evin kapısını çalarak hoş anlar yaşıyorlardı. Hele hastaların, yaşlıların ve büyüklerin ziyareti için gösterilen öncelik ve hassasiyetler ayrı bir hassasiyet göstergesi oluyordu.

Siyaset toplumun gündeminden çıkıyor

Bayram boyunca gözlemlediğim bir başka önemli husus artık toplumun siyasete ve siyasi gelişmelere az çok ilgi duyduğu ve ilgilenmediğidir. Türkiye'nin bir numaralı gündem maddesi olan Cumhurbaşkanı seçimlerine, Sayın Demirel'in yeniden seçilmesi çalışmalarına hiç kimse ilgi göstermiyor. Toplum giderek işlevsizleşen siyasete karşı yabancılaşmakta, partiler, seçimler ve siyaset kurumunun sorun çözememekten rahatsızlık duyulmaktadır. Yakın zamana kadar herkes siyaset konuşur partilerle, seçimlerle, hükümetle ilgili ateşli tartışmalar yapılırdı. Şimdi bunların yerini ilgisizlik ve kayıtsızlık almış gözüküyor. Vatandaş giderek siyaseti gündeminden çıkarma eğilimindedir.

İşlevsizleşen siyasetin, problem çözemeyen bir kurumun devamlı toplum gündemini işgal etmesi düşünülemezdi elbette. Siyaseti işlevsel hale getirmek imkanı kalmadığına göre en iyisi ilgilenmemek, vakti boşa harcamamak! Rasyonel bir çözüm değil mi?

Dindarlıkla zenginlik arasında bir ilişki var mı?

Dindarlıkla toplumsal yapıda bulunulan yer arasında bir ilişki var mı? Bu soru din sosyologlarını uğraştırmaya devam ededursun, yine bayramdaki küçük bir gözlemim belki bir katkı olabilir. Bayramın üçüncü günü İstanbul'a dönerken yolda gördüğüm kişilerin kullandıkları arabalar, dinlenme yerlerindeki davranışları, giyim ve kuşamları bu konuda önemli bir ip ucu olabilir. Çerkeş-Gerede arasında buzlayan yolda ve arkasından Bolu dağında arabalar yolda kalınca oluşan kilometrelerce kuyrukta yer alan arabaların genellikle orta kesim arabalar olduğu, daha çok yerli üretim olan Renault ve Tofaş ürünleri olduğu, lüks sınıfa giren arabaların nispeten az olduğu, mini arabaların genelde gençler tarafından tercih edildikleri, daha çok esnafın kullandığı ticari tipteki pikap ve van tipi minibüslerle de uzun yola çıkanların bulunduğu ilk bakışta göze çarpan gözlemlerimdi.

Dindarlıkla ilgisi gayet açık olan Kurban Bayramı'na ister bir ibadet, isterse bir sosyal gelenek olarak itibar edilsin neticede genelde toplumun orta kesiminde bulunanlar daha çok itibar etmektedirler. Benim Bolu'daki kuyrukta yaptığım bu gözlemi İzmir yolunda yapmış olsaydık bambaşka bir tablo ortaya çıkacaktı. Orada yola düşenlerin daha çok üst sınıf mensupları olduğu görülecekti. Ama bir ayrıntıyı gözden kaçırmamak gerekir. Bolu'da kuyruk oluşturanlar Kurban Bayramı'nı bayram olarak icra edenlerdi, İzmir yolundakilerse büyük ihtimalle "tatil" olarak görenler ve bayram değil tatil yapanlardı.

Türkiye'de son otuz yıldır giderek hızlanan sosyal hareketlilik bayramlarda da hızlı bir hareketliliğe yol açıyor. Bu hareketlilik dayanışmayı, iletişimi ve geleneksel hayat formlarını yaşanır hale getiriyor. Modern araçlar ve imkanlar olumsuz etkiliyor olabilir ama bayramın bizim hayatımıza kattığı "insani boyut" hiç değişmiyor.


21 Mart 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Davut Dursun

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...