YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

312, Demirel ve pazarlık

 
Anayasa'daki mevcut kurallara göre, Cumhurbaşkanı seçmek değil, seçmemek hüner istiyor. İşte Başbakan Ecevit bu mahareti gösterdi ve Demirelli Çankaya fiks mönüsünü, milletvekillerine sundu.Bu hafta, Ecevit'in takdim ettiği mönünün malzemesi hazırlanacak. "5+5" formülü geçerse, Demirel'in önündeki engeller kalkacak.

 

Uzun bir bayram tatilinden sonra gözler Ankara'ya çevrildi. İlk iş olarak, Anayasa değişikliği ele alınıyor.

Bülent Ecevit, Demirel'in adaylığında diretmek suretiyle Cumhurbaşkanlığı seçimini krize dönüştürdü. Oysa, 12 Eylül öncesinden de ders alındığı için, Anayasa, kuralları bunalıma yol açmayacak şekilde belirlemişti: Son tura, en fazla oy alan iki aday kalıyor; birinden biri salt çoğunluğun desteğini (276 milletvekilinin oyunu) alamadığı takdirde, genel seçimlere gidiliyor.

Fiks mönü

Anayasa'daki mevcut kurallara göre, Cumhurbaşkanı seçmek değil, seçmemek hüner istiyor. İşte Başbakan Ecevit bu mahareti gösterdi ve Demirelli Çankaya fiks mönüsünü, milletvekillerine sundu.

Bu hafta, Ecevit'in takdim ettiği mönünün malzemesi hazırlanacak. "5+5" formülü geçerse, Demirel'in önündeki engeller kalkacak.

Kimileri Fazilet'i tuzağa düşürme çabasında.

Fazilet Partisi, Anayasa değişikliğine destek vermeli, sonra da, Cumhurbaşkanı seçiminden önce, 312 pazarlığına oturmalıymış.

Recai Kutan ve diğer parti yöneticileri, Anayasa değişikliği için 330 veya 367 oy gerekirken, Cumhurbaşkanlığı'nın sadece 276 oyla seçileceğini bilmiyor mu?

Bir defa Anayasa değişirse, Demirel'in seçilmesi için, Fazilet oylarına ihtiyaç kalmayacak ki! O zaman neyin pazarlığı yapılacak?

Kaldı ki, 312'nci madde bu haliyle zaten devam edemez. Erbakan veya Tayyip Erdoğan için değil, demokrasinin gereği olarak değişecek.

Mehdi Zana kararı

15 Mart 2000 tarihli Milliyet gazetesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Mehdi Zana hakkında verdiği bir karardan yola çıkarak, 312'nci madde hususunda Batı'nın desteğinin bulunmadığını ileri sürdü. Vural Savaş kaynaklı bu haberde, Hoca'nın yolunun kapalı olduğu iddia ediliyordu.

Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, vakaları tek tek ele alıyor. Diyarbakır eski Belediye Başkanı Mehdi Zana, PKK'yı övdüğü için hakkında böyle bir karar verilmiştir.

Mahkeme, Mehdi Zana'nın PKK eylemlerini basın mensuplarına değerlendirirken yaptığı konuşmanın, Güneydoğu'da ciddi çatışmalar sürerken gerçekleştiğine, bunun terörist faaliyetleri arttırabileceğine dikkat çekiyor ve yetkililerin toprak bütünlüğü, milli güvenliği koruma amacıyla aldıkları kararların meşru amacı sağlamaya yönelik olduğunu kabul ediyor.

Buna mukabil, daha önce de sütunumuzda değindiğimiz İbrahim İncal davasında, 312'nci maddenin uygulamasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10'uncu maddesinde yer alan ifade özgürlüğüne ters düştüğü belirtiliyordu.

İncal kararı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin İncal davasındaki değerlendirmesinde dayandığı ana unsurlar şöyle özetlenebilir:

1) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10'uncu maddesi, ifade özgürlüğünün, sadece zararsız, kolayca kabul edilebilecek düşüncelere değil, inciten, şaşırtan, şoke eden, rahatsız eden haber ve düşüncelere de uygulanmasını öngörüyor. Bu yaklaşım, demokratik toplumun, olmazsa olmaz gereklerindendir. Çoğulculuk ve hoşgörünün icabıdır.

2) Broşürde, Kürt halkı, bazı siyasi taleplerini seslendirmek için biraraya çağrılmıştır. Bu, vatandaşlar arasında şiddet kullanmaya, kin ve düşmanlığa tahrik olarak kabul edilemez.

3) Mahkûmiyetin demokratik bir toplumda gerekli sayılıp sayılmayacağı, âcil sosyal bir ihtiyacı karşılayıp karşılamadığı, gözetilen meşru amaçla orantılı olup olmadığı incelenmiş, Bay İncal'ın Türkiye'deki, bilhassa İzmir'deki terörden sorumlu olduğunu gösteren bir delil bulunmamıştır. Dolayısıyla bu teşebbüsün terörist eylemleri desteklemek amacına yöneldiği iddiası benimsenmemiştir. Sonuç olarak Bay İncal'ın mahkûmiyeti, güdülen meşru amaçla orantısızdır. Onun için de demokratik bir toplumda gerekli değildir.

Yukarıda da görüldüğü gibi, Mehdi Zana hakkındaki karar, Erbakan veya Tayyip Erdoğan'ın durumuna uymuyor. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İbrahim İncal konusunda tamamen farklı bir karar aldı.

Türkiye'de başörtüsü savunmak bile 312'ye göre suç haline gelmiştir.

Bu arada, Yargıtay 8'inci Dairesi'nin, elele eyleminin 312'nci maddeye göre cezalandırılmasının yanlış olduğunu belirtmesi, özgürlüklerin genişlemesi istikametinde bir hava estiğini gösteriyor.

Vural Savaş'ın aldatıcı belgeleri, basının yargısız infazı ve siyasi rüzgârların etkisinden arınabildiği ölçüde, adalet terazisinin giderek daha iyi tartacağını düşünüyoruz.

Economist'in haberi

Economist gibi bir ciddi dergiye, Erbakan'ın mahkûmiyeti yüzünden gene konu olduk. Kimse, Vural Savaş gibi düşünmüyor. Kimse Erbakan'ı Mehdi Zana'nın kalıbı içine de oturtmuyor.

Refah lideri hakkında verilen bu karar, demokratik toplum gereklerine uygun, varılmak istenen meşru amaçla orantılı bulunmuyor. Acil bir sosyal ihtiyaca cevap verir mahiyette veya yakın ve açık bir tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte mütalâa edilmiyor.

Economist dergisi, nüfusunun büyük çoğunluğunu Kürtler'in oluşturduğu Bingöl'de, altı yıl önce yaptığı bir konuşma sebebiyle, Erbakan'a hapis cezası verildiğini hatırlatarak, "Erbakan bu cezayı, Atatürk'ün 70 yıl önce kurduğu siyasi sistemi eleştirdiği ve Kürt çocuklarının da kendilerine Kürt demeğe hakkı olduğunu söylediği için aldı" diyor.

Demokrasi sınavında sürekli ikmale kalan bir Türkiye. En etkili yabancı dergilerde, insan hakları ihlâlleri yüzünden teşhir edilen bir ülke.

Siyasi af

Aslında temel sorun militarizm. Bonapartizm.
Seçilecek Cumhurbaşkanı'nın bu yüzden, cesur ve güvenilir olması gerekir.
Yakın tarihten bir kesit:

1965 seçimleri eski Demokratların affı üzerine oturmuştu. Af için Anayasa değişikliği gerekliydi. Çünkü Anayasa, af edilseler bile Demokrat Partililerin siyaset yapamayacakları hükmünü ihtiva ediyordu.

CHP ve askerlele bu konuda bir nevi mutabakat sağlanmıştı. Değişiklik Yasama organlarından biri olan Meclis'te kabul edildi. O arada, askerler, Demokratların affı dolayısıyla orta ve alt kademede büyük bir rahatsızlık oluştuğunu Demirel'e haber verdiler.

Milli Savunma Bakanı Ahmet Topaloğlu, Bakanlar Kurulu toplantısında askerdeki rahatsızlığı dile getirdi. İçişleri Bakanı Sükan da "Asker hareket halindedir. Rahatsızlık vardır. Bu kanun geri alınmalıdır" dedi.

Demirel tartışmalara son noktayı koydu: "Siyasi hakları geri vermek görevimiz de, orduyu rencide etmemek görevimiz değil mi?"(1).

Yasama'nın ikinci kademesini teşkil eden Senato'daki müzakereler sırasında, komisyon başkanı, kanunu geri çekti. Demokratların siyasi yasaklarının sürmesini sağlayan bu karar, askeri rahatlatmıştı.

Tarihi yanılgı

"Hassas dengeleri" demokrasinin önünde tutan Demirel gibi bir adaya Fazilet niçin ve nasıl oy versin?

Aslında -hakkını yemeyelim- Demirel, uygun bulduğu ortamlarda, özellikle kendi işine yarayacağı zaman, demokrasi kavgası verdi. Gürler'in cumhurbaşkanı seçilmemesi için en fazla direten oydu. 12 Eylül sonrası yasaklı bir liderken, uzun soluklu ve fevkâlade etkileyici bir mücadele sergiledi.
Ama bugün, 28 Şubat'ın temsilcisi sıfatıyla karşımızda.
Demirel Fazilet açısından meçhul bir insan değil ki, milletvekilleri böyle bir tarihi yanılgıya düşsün.
Dip not (1): Şifre: K.Ö.Ş.K", Ercan Deva.


21 Mart 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazlı ILICAK

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...