Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Herkes, amma da garip davranıyor!..
TÜSİAD'a "sıkıysa atsınlar" diyen müteahhit Kamuran Çörtük'ün, canlı yayınla örgütten ihracını izleyince, yukarıdaki fıkrayı hatırladık. Çörtük'ü ihrac edenler hep bir ağızdan, "bu olayın TÜRKBANK özelleştirmesi ve Korkmaz Yiğit'le ilgisi yoktur" diyorlardı.. İhracın sebebinin, Kamuran Çörtük'ün TÜSİAD'ı hafife alması olduğunu, herkes özenle vurguluyordu.. Bu arada bazıları da, kürsüye gelip, Süleyman Demirel'in ne kadar çalışkan, ne kadar üretken olduğunu anlatıp, görev süresinin uzatılması gerektiğini söylüyorlardı..
Tıpkı Demirel'i çok beğenen halkın ve İslamköylü hemşehrilerinin, onun siyasi yasaklılığını getiren Anayasa'ya, yüzde 92 oranında "evet" demesi gibi bir durum.. Zaten şimdi o da, bu Anayasa'nın yılmaz bir bekçisi değil mi? Hani 40 tane avcı, avlanmak için, uzak bir dağda kamp kurmuşlar.. Ancak fazla masraf olmasın diye, beraberlerinde bir ahçı getirmemişler.. Bu yemek işine de, şöyle bir çözüm bulmuşlar.. Önce aralarından kura çekip, bir avcıyı, ahçılığa getirmişler.. Sonra da şu kuralı koymuşlar.. -Her akşam yemekten ilk şikayet eden avcı, ahçılığı üstlenir.. Böylece, 40 gün dönerek her gün bir avcı ahçılık yapar.. Kurada ilk kaybeden avcı, arkadaşları avlanırken, akşama kadar patates soymuş, pirinç ayıklamış. Kendince bir yemek yapmış. Akşam 39 avcı yorgun argın kampa dönmüşler.. Önlerine koyulan yemeği, hapur hupur yemişler. Kimse şikayet etmemiş.. Kurada ilk kaybeden avcı, ikinci gün de ahçı olarak kampta kalmış.. O gün berbat bir yemek yapıp, akşam 39 avcının önüne koymuş.. Ama yine kimse şikayet etmeden, her şeyi silip süpürmüşler.. Talihsiz avcı, üçüncü gün de, ahçı olarak kampta kalınca, çok kızmış.. Gitmiş, çevrede ne kadar pislik, toz toprak varsa, kampın yemek kazanına doldurmuş. Bu pisliklerin üzerine su koyup, kaynatmış. Akşam avdan dönen 39 avcının tabaklarına bu kaynatılmış pislikleri dağıtmış..
ŞAKA
Demirel ve "post"u..
MEDYA
Allah korumuş bizleri!..
Allah saklamış.. Baksanıza üniversitelerin YÖK'ü, televizyon ve radyoları RTÜK'ü, kimseye ne göz açtırıyor, ne de ağız.. Ya yazılı basının da böyle bir "BÖK"ü veya "BÜK"ü olsaydı.. Yani "Basın Üst Kurulu" diye bir devlet bağımlısı örgüt oluşturulsaydı.. Gerçi "kartel" bu işlevi, kendince yerine getiriyor.. İktidara falan toz kondurmuyorlar.. Demirel'i "2000'li yılların umudu", Ecevit'i de "milenyumun en genç lideri" diye sunuyorlar.. Ama yine de, YÖK'ün, RTÜK'ün ve Kartel'in dışındaki bir "alternatif basın" var işte.. Resmi ağızlardan çıkan her sözün hikmet ve her açıklamanın doğru olmadığını, bu alternatif basın sayesinde öğreniyor kamuoyu.. Alternatif basının tirajı da, toplumda milyon rakamına yakın.. Ya istenilmeyen şeyleri yazan basına da, süreli ve süresiz kapatma cezası verebilen bir "Basın Üst Kurulu" olsaydı.. O zaman hepimiz her gün, kartelciler gibi şakşakçılık yapıp, ne yağlı başlıklar atardık.. -Böyle liderler ve böyle başarılı iktidar görülmedi.. -Halk, her gün yenisi çıkartılan vergilerden ötürü çok mutlu.. Halkın çoğunluğu, borsa canlansın diye, vergi yanında canını da vermeye hazır.. Birleşmiş Milletler'in kurulduğu San Fransisco toplantısından sonraki en tarihi toplantı, koalisyon liderlerinin zirvesiydi.. Herhalde böyle başlıkları, biz de atardık.. Ve sonra, bizler de hiç utanmazdik..
mehmetbarlas@attglobal.net
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|