Türkiye'nin birikimi... | ||
|
ANKARA- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, FP yöneticilerinin yaptığı ve yaptırdığı başörtüsü eylemlerinin, kapatılan RP yöneticilerinin yaptığı eylemlerden çok daha fazla olduğunu savunarak, "FP Genel Başkanı dahil tüm yöneticileri, halkımızın bir bölümünü devletimize karşı kışkırtmayı alışkanlık haline getirmişlerdir" iddiasında bulundu. Savaş, FP'den İstanbul Milletvekili seçilen Merve Safa Kavakçı'nın "türban eyleminin" de FP yöneticileri tarafından planlandığını ve teşvik edildiğini ileri sürdü. RP'yi kapattığınız gibi kapatınBaşsavcı Savaş, RP aleyhine açılan kapatma davasında Anayasa Mahkemesi'nin "davaya bakmakta olan mahkeme" sıfatıyla Siyasi Partiler Yasası'nın değiştirilmeden önceki 103. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına vararak, davayı bu aşamada bekletip, sözkonusu maddeyi inceleyerek iptaline karar verdiğini anımsattı. FP'nin kapatılması istemiyle açtığı davadan sonra, parti kapatmayı zorlaştıran SPY'nin 103. maddesinin 2. fıkrasının yeniden düzenlendiğini belirten Savaş, bu düzenlemenin de Anayasa'ya aykırı olduğunu savunarak, sözkonusu düzenlemenin iptal edildikten sonra kaptma davasına devam edilmesini istedi. Başörtüsü ayrım aracıAnayasa Mahkemesi'nin RP'nin kapatılmasına ilişkin kararından da alıntı yapan Savaş, sözkonusu kararda, kamusal kuruluşlarda ve öğretim kurumlarında başörtüsü ve onunla birlikte kullanılan belli biçimdeki giysinin, bir ayrıcalıktan öte bir ayrım aracı niteliğinde olduğuna ve dinsel kaynaklı düzenlemeler ve girişimlerin Anayasa karşısında geçerli olamayacağına ve bu tür eylemlerin Anayasa'daki laiklik ilkesine aykırılık oluşturacağına işaret edildiğini belirtti. Savaş Cenevre Kanton Hükümeti'nin, 1996'da Müslüman bir kadın öğretmenin İslam dini geleneğine uyarak türban takarak okula girmesini yasakladığını da hatırlattı. "Başörtüsü insan hakkı değil"Savaş, hiçbir uluslararası sözleşmede, "dinsel kimliğini açığa vuran giysilerle öğrenim görme veya kamu kuruluşlarında görev yapmanın inanç özgürlüğünün bir parçası olduğu veya insan haklarından sayıldığına" dair herhangi bir hüküm bulunmadığını savunarak, şu iddialarda bulundu: "Buna rağmen FP Genel Başkanı dahil tüm yöneticileri, milletvekileri ve belediye başkanları vatandaşlarımızın bir kısmının dinsel inançlarını en kolay bu yoldan sömürüp laik devlet düzenimiz ile çatışmaya sokabileceklerinin bilincinde olarak 'kamu kurumlarında ve üniversitelerde başörtüsü ile çalışma ve öğrenim görmenin vazgeçilmez bir insan hakkı olduğunu, yasaklar getiren ve bunu uygulayan kamu görevlilerinin laikliğe aykırı davranışta bulunarak suç işlediklerini' iddia ederek halkımızın bir bölümünün devletimize karşı kışkırtmayı alışkanlık haline getirmişlerdir." Kavakçı iddialarını yinelediSavaş, "annesinin türbanını çıkarmadığı için bir kamu kuruluşundan uzaklaştırılmak zorunda bırakıldığını, kendisinin de türbanlı olduğunu ve hiçbir zaman ve hiçbir yerde türbanını çıkarmayacağını" söyleyen Merve Kavakçı'nın 18 Nisan seçimlerinde FP yöneticileri tarafından seçilebilecek bir yerden milletvekili adayı gösterildiğini ifade etti. Vural Savaş, "Başta Recai Kutan olmak üzere FP'nin tüm yöneticileri, Merve Kavakçı'nın özel olarak seçildiği ve Meclis'te yapacağı eylemi tüm FP milletvekilleri ve parti yöneticilerinin önceden bildiği anlaşılmaktadır" görüşünü savundu. Savaş, şunları kaydetti: "Kavakçı'nın TBMM'de yaptığı ve başörtüsü eylemini insafsız ve ancak bir ajan provokatöre yakışacak bir biçimde ABD'de zencilerin insan hakları için yaptığı mücadeleye benzettiği basın toplantısına FP Grup Başkan Vekili Abdüllatif Şener ile FP'nin pekçok milletvekilinin katılması, eyleminin FP yöneticileri tarafından planlandığını ve teşvik edildiğini açık bir şekilde göstermektedir." Türkiye hukuk devleti değilNe çeşit propaganda ve tahriklerin açık, somut ve yakın tehlike oluşturacağını her ülkenin hakiminin dahi iyi takdir edeceğini kaydeden Savaş, şöyle devam etti: "AİHM'yi oluşturan hakimlerin bizim bazı uygulamalarımızı doğru değerlendirememeleri doğaldır. Nitekim biz de onların bazı uygulamalarını anlayamıyoruz. Ülkemizde en vahim insan hakkı ihlallerine, devlet görevlileri değil, dünyanın en kanlı terör örgütü PKK'ya destek veren ve çoğu Avrupa Birliği'ne üye olan devletler sebep oluyor." Yargıtay Başsavcısı, ilginç bir mantıkla sözde insan hakları savunucuları sayesinde alınması gereken yasal ve idari tedbirleri alamamadığı için Türkiye'nin hukuk devleti olmaktan çıktığını ileri sürdü. Türkiye suçlular cennetiTürk mahkemelerinde, tüm demokratik ülkelerin mahkemelerinde sanıkların cezalandırılabilmesi için rahatlıkla kullanılabilen delillerin bir kısmının kullanılamadığını belirten Savaş, "Ülkem, bir suçlular cenneti haline getirilmiş, masumu korumanın sanığı korumak kadar önemli bir insan hakkı olduğunu düşünen yok" görüşünü dile getirdi. Yasalara en saygılı olması gereken bazı baroların dahi yasaları açıkça ihlal etmekten çekinmediğini iddia eden Başsavcı Savaş, terör örgütüne yardım ve yataklık etmek suçundan mahkum olan bazı avukatların yasalara aykırı şekilde görev yapmalarına, bu baroların, "Biz DGM'nin kararlarını tanımıyoruz" diyerek izin verdiklerini ileri sürdü. Siyasi partilerin mahkeme kararlarına uymayacaklarını açıkca ilan edebildiklerini ifade eden Savaş, "Böyle bir devlete hukuk devleti denebilir mi? Böyle bir ülkede hukukun üstünlüğünden söz edilebilir mi? Gerçek insan haklarının hayata geçirilmesi için atılan her adımın insan hakkı ihlali olarak ilan edildiği başka ülke dünyada yok" dedi. Mahkemeye delil dersi"Hukuka aykırı şekilde elde edilen delillerin, mahkemelerde kullanılıp kullanılmayacağına" ilişkin olarak bazı hukukçuların ileri sürdükleri görüşlerin hiçbirinin, çağdaş ülkelerin uygulamalarıyla bağdaşmadığını ifade eden Başsavcı Savaş, bu görüşte olanların özel şahıslarca, hırsızlık suretiyle bile olsun, hukuka aykırı şekilde elde edilmiş delillerin hükme esas alınamayacağına ilişkin AİHM dahil, çağdaş demokratik ülkelerin mahkemelerince verilmiş bir tek örnek karar dahi gösteremeyeceklerini bildirdi. Savcının böyle bir eyleminin suç olacağını, hiçbir mahkemenin de herhangi bir delilin dosyadan çıkarılmasına karar veremeyeceğini savunarak üstü kapalı mahkemeyi tehdit eden Başsavcı, mahkemenin delili incelemek zorunda olduğunu öne sürdü. Halk cahil, aydınlar hain
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Savaş, sözlü açıklamasının sonuç bölümünde, Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa'nın bekçisi olmak üzere kurulmuş bir kurum olduğunu bildirdi. Savaş, sözlerini şöyle tamamladı: "Türkiye Cumhuriyeti, karşılaştığı ekonomik zorluklara, halkımızın önemli bir kesiminin kültürel seviyesinin düşüklüğüne, dış destekli bölücü ve irticai akımların giderek güçlenmesine, her devirde rastlanan aydın ihanetlerine, iç ve dış kışkırtmalara rağmen ayakta kalabilmişse; mahkemelerimizin Türk ordusunun ve halkımızın önemli bir kesimi cumhuriyetimizin temel felsefesinden, Anayasamız'ın temel ilkelerinden ve özellikle Atatürk milliyetçiliğine bağlı laiklik anlayışından hiçbir zaman ödün vermemeleri sayesindedir. Türk demokrasinin yaşayabilmesi, Anayasa dışı eğilimleri olan partilerin Anayasa ve yasalarımıza aykırı eylemlerinin önlebilmesine bağlıdır. Fazilet Partisi, açıkladığım eylemleriyle Anayasa Mahkememiz'in kararlarına ve Anayasamız'ın yasaklayıcı hükümlerine adeta meydan okuyor. Ancak unuttukları birşey var, cumhuriyetimizi savunmakla görevli kurumlarımızı yozlaştırmak, onların zannettiği kadar kolay değil. Tüm bu nedenlerle ve Anayasamız'ın 2, 24/son, 68, 69, 84, Siyasi Partiler Kanunu'nun 78, 86 ve 87. maddeleri gereğince FP'nin temelli kapatılmasına karar verilmesi görüşünde olduğumuzu bilgilerinize arzederim."
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|