T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bir başka siyasi projenin tahlili

Hüseyin Gülerce'nin 31 temmuz 2001 tarihli Zaman gazetesindeki "Denge" köşesinde bir siyasi analizi yayınlandı. Önce o yazıdan geniş bir alıntı yapmak istiyorum:

"Ben daha önceki analizlerimde de hep anlatmaya çalıştım; adına 'yenilikçi' de dense, geniş bir açılım için samimi gayret de gösterilse, 'milli görüş' çizgisine iktidar yolunun açılmasına yönelik olarak ne zihniyet bazında ne konjonktür bazında bir değişim görünmüyor. Hatta bir yazımda bu kanaatimi; sistemin 'problem' kabul ettiği isimlerle, Türkiye'nin problemlerinin çözülmeyeceğini belirterek açıkça yazdım.

"Acizane kanaatim şudur: Türkiye'nin daha büyük kucaklaşmalara ihtiyacı var. Bu da merkez sağda ideolojik saplantıları bir kenara bırakan, isimleri gerilim ya da kutuplaşmaları çağrıştırmayan, dürüst, ehil kadroların yeni yüzlerle takviye edilerek bir oluşum gerçekleştirmekle olur. Bu oluşumda 'yenilikçi' olarak bilinenlerin önemli bir kısmı da mutlaka yer almalıdır. Burada önemli husus, 'yenilikçi'lerin liderlik istememeleridir.

'Yenilikçi'lerin liderlik yerine kuvvetli bir kol olarak biraz geride durmalarını gerektiren iki önemli sebep var:

Birincisi, Türkiye'nin normalleşmesi için bu şart. Çünki, gaye hakikaten üzüm yemekse nefisleri zaptetmenin ne zararı var? Denilir ki, 'bizim amacımız Türkiye'ye hizmet etmek, lider olmasak da olur...'

İkincisi, 'Türkiye'de siyasete soyunan dindar kadrolar acaba değişti mi? Ne kadar değişti?' gibi sorgulayıcı, özde de belden aşağı vurma anlamı taşıyan sıkıştırmaları yeni gerilimlerin sebebi kılmamak için ikinci planda kalarak ve herkesin şapka çıkartacağı şeffaflıkla yersiz, anlamsız ve geçersiz kılma fırsatını kullanmak..."

Alıntıdaki boldların tümü Hüseyin Gülerce'ye ait.

Burada bir yeni siyasi proje ortaya konuyor ve anlıyoruz ki Gülerce bunu benimsiyor.

Fakat anlamamız gereken bir husus daha var ki, o da, bu projenin, Sayın Gülerce'nin bir "nabız okuma"sından kaynaklandığı. Yani Sayın Gülerce, Ankara'da, siyaset üzerinde etkili, hatta belirleyici bir kesimin nabzını okuduğunda (hatta yazının üslubu, bu nabız okumanın daha birebir edinilmiş bilgiye dayandığı intibaını veriyor) onların "öngördüğü" ve "gerçekleşebilir" bulduğu, belki "Türkiye'nin hayrına olacağına inandığı" siyasi projenin bu olduğunu düşünüyor.

Proje yeterince açık. Gene de projenin ana hatlarını alt alta sıralayalım.

1.Milli Görüş çizgisinin önü, adına "yenilikçi" de dense siyaseten kapalı.

2.Türkiye'nin daha büyük kucaklaşmalara ihtiyacı var. Bunun içinde Yenilikçiler'in "bir kolu" da yer almalı.

3. Yenilikçiler liderlik istememeli, ama kuvvetli bir kol olarak yer almalılar.

4. Yenilikçiler liderlikten vazgeçmeyi, ikinci palanda kalmayı "hizmet" çerçevesinde değerlendirmeli, Türkiye'nin normalleşme ihtiyacı için nefislerine yedirmeliler.

Hemen dikkat çekeceği gibi, bu projenin en önemli niteliği, "liderlik" alanındaki değerlendirmeyle ilgili.

Projenin mimarları, anlaşılıyor ki,

1. Yenilikçi harekette oy var, ama "konjonktür" ve "zihniyet" olarak iktidar yolu kapalı.

2. Merkez sağ ise iktidar olabilir ama oy tabanını yitirmiş, gibi bir değerlendirmeden yola çıkıyor ve

3. Yenilikçiler oy getirsin, merkez sağ da işin patronluğunu, yani liderliğini üstlensin, böylece siyasi sorun çözülsün, noktasına varıyor. Yani amiyane ifade ile "ısmarlama bir lider"e toplumsal taban üretilmesi amaçlanıyor.

Bu projeyi ciddiye alıp şu soruyu sorabiliriz: Peki lider kim olsun? Lideri kim belirlesin? "Birileri"nin belirlediği lider, halk tarafından kabul görmezse ne olacak? Yenilikçiler'in elinde halkın oyunu oradan alıp oraya taşıyacak bir garantili siyasal tılsım mı var?

Biliyorum, bu proje nezdinde bu soruların cevabı olabilir: Mesela "Demirel AP'ye Tansu Çiller DYP'ye nasıl lider oldu?" gibi soru-cevaplar hemen hatırlatılabilir.

Ama Demirel de Tansu Çiller de, evet anormal biçimde ama, hazır bir tabana monte veya takdim edilen isimlerdi. Bu projede ise, özel koridorlarda "tasarlanmış bir lider"e popülaritesi çok yüksek bir kadronun oy taşıması öngörülüyor.

Dediğim gibi bu, Gülerce'nin kimi nabızlardan sütununa taşınan kendisinin de katıldığı bir proje.

Ben de bu projeyi garip, gerçekleşme imkanı bulunmayan, halkın oylarını birilerinin cebinde gören, siyasetin dizaynını halk iradesinin dışına taşıyan bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum.

Bu tür girişimler eğer gerçekten etkin ise, Türkiye'nin getirilip bırakıldığı yer ortadadır. Yani bir batak, bir dibe vurma noktası... Ecevit, Yılmaz ve Bahçeli hangi siyasi projenin ürünü idi diye sormak haksızlık olur mu?

Bana "Ama böyle olacak, çünkü böyle isteniyor" denebilir. Ben de "böyle olacaksa, o zaman Türkiye de bir bataktan başkasına taşınacak demektir" derim.

Son sözüm: Ey Ankara'daki birileri, Türkiye'yi halkın iradesine bırakın. Gücünüz varsa halk iradesini devre dışı bırakıp malı götüren, Türkiye'yi hortumlayan iç-dış güç odaklarının kural dışı müdahalelerini engelleyin. Tayyip Erdoğan'ı "konjonktür" hazretlerine kurban vermeye hazırlanırken, birileri Türkiye'nin defterini dürmeye çalışıyor.


7 Ağustos 2001
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED