T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ne yazık ki dağıtacak umut da kalmadı

Tarih öğretmeni Bünyamin Bilgin beni "uyaran" bir e mail göndermiş. Şöyle diyor: "Selamlar, bir yıldır Yeni Şafak okuyorum. Tarih öğretmeniyim. Yazılarınızı da düzenli okuyorum. Genelde yazılarınızdaki eleştiri dozu çok ağır diye düşünüyorum.

Gerçekleri yazsanız bir türlü, yazmasanız olmuyor. İnsanlar çok mutsuz. Yazılarınızda olmayan umudu dağıtsanız olmuyor ama çok da iç karartıcı yazılar insanı büsbütün kötü yapıyor."

Okuyucum haklı. Zaman zaman ben de "Hiç mi iyi şeyler yapmadılar" diye düşünmüyor değilim. Ama bakınca da doğru dürüst bir şey bulamıyorum.

Yine de okuyucum sayın hocam Bünyamin Bilgin haklı. İnsanın ruhunu karartan olayları biraz da "abartarak" gözlerin içine sokmaya gerek yok.

Gerçi ben de öyle düşünüyorum ama ülkemizde yapılan araştırmalar oldukça kötü sinyaller veriyor. İnsan Kaynakları Yönetim Derneği'nin işsiz kalan 300 üst düzey yöneticiyle konuşarak yaptığı araştırma Türkiye'nin "nitelikli insan gücünü" bile "umutsuzluğa" ittiğini gösteriyor.

Mart- Temmuz 2001 dönemini kapsayan araştırmaya göre, bu, bir zamanların "seçkin" iş sahipleri ilk kez işsiz kalıyorlar. Bu durumu da en son çocuklarına açıklıyorlar. Hatta bazıları, çocuklarına söyleyemediği için, sabahları giyinip işe gidiyor gibi bile yapıyor.

Türkiye'yi, bu hallere düşürenler, yaptıklarının farkında olmadan hâlâ "hükümet etmeye" devam ederken, biraz daha "umut dağıtan" yazı yazmak gerçekten içimden gelmiyor.

Çünkü Türkiye her geçen gün daha kötüye gidiyor. Bu durum yapılan araştırmada da açıkça gözüküyor. Yeni bir iş bulma umudu olanlar, Mart ayında yüzde 40 iken Temmuz ayında bu oran yüzde 5'e düşüyor.

Şimdi bir ülke düşünün "enflasyonu mutlaka yeneceğiz" sloganı ile halkını yıllardır "kemer sıkmaya" mecbur bırakıyor. Bir dönem "kuru sabit kılıp, enflasyon hedefine kilitleniyor." Aradan henüz 14 ay geçmeden birbiri ardı sıra "ekonomik ve politik krizler" sökün etmeye başlıyor. Hükümet IMF'nin de bastırmasıyla "dalgalı kur" denilen bir dalgaya takılıyor. Kur dalgalanacağına daima yükseklere çıkarak, ülkenin geleceğini "ağır tehlikeler içersine" atıyor.

Türkiye'de Türk Lirası ne yazık ki, hem ekonomi bürokratları, hem Merkez Bankası tarafından "dandik para" ilan edilip, bütün işler "dövize" göre belirleniyor. Hükümet yurtdışına çıkış için aldığı harcı bile "50 Amerikan Doları" olarak belirleyerek, "dövizin egemenliğini" pekiştiriyor.

İç borç bulmak için bile "dövize" umut bağlanıyor. Dünyanın seçkin ekonomistleri yazarları, IMF'nin hem Arjantin Krizi'nde hem de Türkiye Krizi'nde "yanlış" uygulamalar yaptığını yazıp çiziyor. IMF'nin kendisi de aylar sonra, iş işten geçmişken "Çıpalı kur sisteminde yanlış yaptık" diyebiliyor.

The New York Times gazetesi "Amerika'daki krizde, hükümet üretimi ve istihdamı artırmak için hemen harekete geçiyor. Vergi oranları indirilerek, faiz oranı düşürülerek, yatırım ve tüketim harcamaları teşvik ediliyor. Kamu harcamaları artırılıyor. Böylece kurumsal ve kişisel talep yaratılıyor. Talep harekete geçince, bu talebi karşılayacak yatırım ve üretim hızlanıyor. Yatırım ve üretim hızlanınca istihdam artıyor. İstihdam artınca talep büyüyor. Ekonomi büyüyerek krizden çıkıyor." diye yazıyor. Kendisine uyguladığı formülü, ne Japonya gibi "gelişmiş" bir ekonomiye ne de bizim gibi, Arjantin gibi "gelişmekte" olan bir ekonomiye uygulatmıyor. Yardım için "tam tersini" savunuyor.

Bütün bunları görüp de daha "hoşgörülü" yazmak mümkün mü?


7 Ağustos 2001
Salı
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED