T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Yeni, yeni, yepyeni...

Yeni kelimesi (kavramı) yine büyülü ışığını parlattı.

Eskiler (adı üzerinde eskiler) bundan pek hoşlanmaz, her yeniliği "bozulma" emaresi sayarlardı. O sebeple işler kötü gittiğinde bilhassa Osmanlı'da "kanun-ı kadime dönme" sözleri başlardı.

Herkes gözünü "Yenilikçiler"e dikti, herkes "bunların neresi yeni" diye soruyor. Onlar da en azından şunu söylüyorlar: Soğuk savaş öncesi kurulan dengeler, yapılan siyaset eskimiştir, bundan böyle yeni sözler söylemek, yeni tavırlar almak, yeni dengelere ulaşmak lazımdır.

Yeniyle eskinin çekişmesi kadimden beri süregelir. Dünya nasıl dönüyor, güneşin doğuşu nasıl bir yeni günü müjdeliyorsa, değişmenin kaçınılmazlığına bel bağlayanlar da bunu emsal tutarlar. Eh, doğrudur. Ama ötekilerin söylediği de yabana atılmamalı. Dünya nasıl işliyorsa öyle işlemeye devam etmeli, en küçük bir değişim her şeyi alt-üst edebilir, maazallah kıyamet kopar (Ozon deliği vb.)

Bir de ülkemizde olduğu gibi eski yapılar, statükonun, artık hiçbir işlerliği kalmamış, hiçbir ihtiyacı karşılayamayan, kimseyi tatmin edemeyen; yine de yerinde kalmakta, koltuğa sarılmakta direnen unsurlar var.

Siyasî alanda yenilik rüzgârı nasıl esmeye durdu ise, bunun az-biraz benzeri futbol dünyasında da hissediliyor. Zaten her yeni sezon bir beyaz sayfa demek değil midir?

Acaba öyle midir?

Beşiktaş'a bakalım meselâ.

Toshack zamanına eğilelim. Ohen'i, Del Solar'ı, Sellami'yi 8,5 milyon dolarlık Ayhan'ı hatırlayalım. Ardından Murat, Halilagiç, Bayram, Ahmet, Shorunmu, Hengen, Shaffer, Münch, Atilla ve Ersen Martin'i sıralayalım.

Bütün bunlar değil de Nihat (alt yapıdan gelen) ile Bayram kaldı sadece. Ve sonra Fazlı, İbrahim, Erman, Khlestov, Karhan, Nouma.

Ne oluyordu? Beşiktaş yenilenmeye çalışıyordu. Kaç yıldır bu çaba sürüp gidiyor. Yenilik, iyidir, güzeldir, lakin zor ve pahalıdır. Eskiyi yıkıp, üzerine bir yeni yapı inşa etmek hayli yıpratıcıdır.

Beşiktaş yönetimi, bütün iyi niyetine, gençliğine, enerjisine, harcadığı paraya rağmen bu yapıyı henüz teşkil edemedi.

Umutlar bu sezona taşındı.

Belki de en yeni unsur Daum. İşin letafetine bakın "yeni" dediğimiz sima eski bir tanıdık.

Bu çerçevede Trabzonspor ilginç bir adım attı. Sürekli tekrarlanan "öz kaynaklara dönelim" sözünün aksine tâ Brezilyalar'dan adam getirdi. Ama asıl değişiklik belki de M.A.Yılmaz'ın kulüp üzerindeki gölgesinin kalkması oldu. Açtığı alacak davalarını kaybetti.

Galatasaray bırakın değişmeyi, yenilenmeyi "o başarıdan başarıya koşan" yapısını, kadrosunu korumaya savaştı. Ama bu mümkün mü?

Fenerbahçe'ye gelince: Doğuşu Aziz Yıldırım ve ekibi ile kulübe kazandırılan "istikrar" belki de en büyük yeniliktir. Bu istikrar bir şampiyonluk ile meyve verdi. Eğer bundan böyle korunursa, Avrupa'da "acil" başarılara bel bağlanmayıp uzun vadeli düşünülürse, yapılan yenilikler Avrupa'da da belki bu yıl değil ama önümüzdeki yıllar başarıya getirebilir.

"Yeni"yi istiyoruz, eskiden bıkıyoruz, ama "yeni" nedir, bize yarayışlı mıdır, bunlar da bayağı "ağır" sorular. Cevapsız kalmamalı...


7 Ağustos 2001
Salı
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED