T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Aliyev, Emel Sayın'ın sahne müdürüymüş

Açıkhava'daki konserler önceki akşam bitti. Son gece sahne alan Muazzez Abacı ile Emel Sayın, dinleyenlere muhteşem bir müzik ziyafeti çekerken, "yılların" birikimi anekdotlarla farklarını farkettirdiler. Özellikle Emel Sayın'ın Bakü konserleri ile ilgili hatırası dinleyenleri şaşırttı.

Emel Sayın anlatıyor: "Dışişleri Bakanlığı beni Bakü'de 4 konser için görevlendirdi. Konserlere başladık ama o kadar büyük ilgi oldu ki 4 konser 21 konsere çıktı. İkibuçuk saat arayla günde iki konser veriyoruz. İnanılmaz bir sevgi, alaka... Azeri bir sahne müdürümüz var. Bir dediğimizi iki etmiyor, beni havyarlarla besliyor. İkide bir de 'Emel Hanım sen bizim için çok möhümsün' diyor. İlk konserde ben 'Çile bülbülüm'ü okudum, salondan da gür bir 'Allah' sesi çıkınca müdür 'Sen bu şarkıyı okumasan, başımız sıkıntıya girer' diye beni uyardı.

Komünist idare 'Allah' denmesine müsaade etmiyormuş. Biz da şarkıyı bir daha okumadık. Bakü konserleri büyük keyifle bitti. Sonra Moskova'da bir konser verdik. Ruslar ne olduğunu anlamadan ben 'Çile bülbülüm'ü okudum koskoca salonu da 'Allah' diye bağırttım. Öylece Türkiye'ye döndük.

Aradan yıllar geçti. Üç yıl kadar önce Demirel'in Çankaya'da verdiği bir resepsiyona katıldım. Salon tıka-basa dolu. O kalabalıkta birisi telaşla, 'Emel Hanım, Emel Hanım...' diye bağırıyor. Baktım, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev... Bir yandan da yanıma yaklaşmaya çalışıyor. Ben de kalabalığı yararak ona yaklaşmaya çalıştım. Sonunda buluştuk. Bana, 'Emel Hanım beni tanımadın mı?' dedi. Ben de 'Nasıl tanımam efendim, siz Azerbaycan Cumhurbaşkanı'sınız...' deyince, 'Yok, yok' dedi, 'Sen beni tanımadın. Ben 1971'de Bakü'de verdiğin konserlerin sahne müdürüyüm'.

O zamanın sahne müdürü Aliyev, Azerbaycan Cumhurbaşkanı olmuştu...."

Emel Sayın'ın aktardığı bu anekdota daha sonra sahne alan Muazzez Abacı da bir şakayla karşılık verdi. Abacı, "Ben de Amerika'da kızım Saba ile sokakta gezerken arkamdan birisi 'Muazzez Hanım, Muazzez Hanım' diye bağırıyor. Döndüm baktım, ABD Başkanı Clinton... Başkan bana, 'Beni tanımadınız mı ben sizin hayranınızım. Seversiniz diye dün akşam sizin eve kalkan balığı göndermiştim, aldınız mı?' dedi."

Abacı'nın bu şakası Açıkhava Tiyatrosu'nu dolduran seyircileri güldürürken gecenin bombası yine Emel Sayın'dan geldi.

1987'deki MİT Raporu'nda Necdet Üruğ ile ilişkisi olduğu yazılan ve yıllarca bu konuda suskun kaldıktan sonra geçtiğimiz günlerde, "Bana iftira atıldı ama itiraz etseydim beni bitirirlerdi" diyen Sayın 12 Eylülcüler'den intikamını ince bir Kenan Evren esprisi ile aldı. Sayın, "Kenan Paşa duyduğuma göre Gülben Ergen'le aşk yaşıyormuş. Bence yanlış yapıyor. Marmaris Kız Lisesi'nin önüne takılırsa daha iyi eder" diyerek belki de yıllardır içinde ukde kalan bir tepkiyi ince bir şekilde dile getirmiş oldu.

Özetle, önceki akşam iki "diva"yı dinlemeye gidenler hem müziğe doydular, hem de tarihi ve siyasi mesajlar dinlediler.

Asker kime selam durur?

Siz hiç Koç'ların, Sabancı'ların, Eczacıbaşı'ların çocuklarından bir tanesinin Kuleli Askeri Lisesi sınavlarına girdiğini gördünüz mü?

Mesut Yılmazlar, Tansu Çillerler, İnönüler ya da Demireller ailesinden bir delikanlının Harp Okulu'na gittiğini duydunuz mu?

Sadece onlar değil...

Aydın Doğanlar, Dinç Bilginler, Karacanlar, Simaviler sülalesinden birinin, yedek subaylığının son günlerinde 'tezkere bırakmaya' niyetlendiğine şahit oldunuz mu?

Ne görmüş, ne duymuş, ne de şahit olmuşsunuzdur. Yok çünkü.

Generallerin çocukları da meyletmezler baba mesleğine. Askerî okullardaki "asker çocukları"nın oranı yüzde onun bile altında.

Yani askerlerin çoğu, taşralı. Orta halli ya da fakir ailelerin çocukları. "Elit tabaka"nın mahsulü değil.

"Askerler taşralınının karşısında selam durmaz" diyenler için ufak bir hatırlatmada bulunalım istedik.

Asker kime selam durur? Elit olana olmayana, halktan olana olmayana değil de, "adam" olana selam durur.

Her iyi şiir, bir dua

Şiirle rüya arasında kurulan bağlantının gittikçe ucuzladığını düşünüyorum. (...)

Şiirin rüyadan çok duaya benzediği kanısındayım. Her iyi şiir, benim gözümde bir duadır ve ama genellikle şairin kendisi aleyhinde ettiği bir beddua...

(...) Şiirden anlamayan birinin sanat, siyaset ve felsefe yapması bu yüzden kabul edilir gelmiyor bana. O artık zamanımızda olduğu gibi sanat, siyaset ve felsefenin hatırası üzerinde zar atan bir başka uğraştır.(...)

Sizi bilemem ama ben gündüz gözü gördüklerimden ayrıca pek rüya görmem; gördüklerime de inanmam, inandıklarımı da hemen yorumlayıp aşar veya terkederim. Çünkü rüya bana tiryakilik gibi, keyif veren bir şey gibi geliyor; şiirden keyif almam. İyi bir şiiri okuduğumda öcüm alınıyor hissini duyarım.

Hakan Arslanbenzer'in "şiirüzerine" sitesinde Nefide Riemer'e verdiği cevabın bir kısmını okudunuz.

Temennilerin faydası

Anaplı bir dostumuz, kongre günü Mesut Bey'e başarı dileklerimizi belirten iki satırlık yazımıza gücenmiş. Sorarsanız, kendisi kongre sonucundan memnun. İyi de güzel kardeşim, biz o dilekleri bildirmeseydik, nasıl kazanacaktı Mesut Bey?


7 Ağustos 2001
Salı
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED