T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Çağdaş rahip tipi olarak Bush

11 Eylül saldırısının 3. ayında yapılan anma toplantısında Başkan Bush'un yaptığı konuşma her bakımdan incelemeye değer. Kullandığı dil, öne sürdüğü argümanlar, konuşmanın ana fikrini besleyen kavramsal çerçeve kriz durumlarında ortaya çıkan panik halini yansıtıyordu.

Aslında Bush konuşması boyunca bir itirafta bulundu. Konuşmayı yabancı kanallardan naklen izlerken bu kadar açık bir itirafla karşılaşacağımı beklemiyordum doğrusu. Evet, Amerikan toplumu için sosyolojide itirafcı toplum tanımı yapılır; ancak Bush'un itirafı, bir ironiye işaret edercesine savunmasında ortaya çıkıyordu. Kendini savunurken kullandığı dil ve geliştirdiği kavramsal çerçeve Batı toplumlarına yönelik eleştirilerin tümünü doğrulayan, zaaflarını deşifre eden bir muhtevadaydı.

Bush konuşurken, bağlı olduğu dinin müntesiplerine dogmaları vaaz eden bir rahip edası vardı. Bir siyasetçiden çok rahip. İyiler ve kötüler vardı, iyiden yana olmayanları helak edecek cezadan, azaptan bahseden, şeytani güçlerin, ahlaksızlığın dünyadaki egemenliğine karşı mücadeleye çağıran Ortaçağ rahiplerinin post-modern versiyonu vardı adeta. Karşısında "gelişmeden, değişimden, kültürden, müzikten, eğlenceden, kadından nefret eden" bir düşman vardı. Haçlı ordularının başında; çıkılacak olan kutsal seferin ne denli zorluklar içerdiğini, inançsızların kökünün kazınması için katlanılacak meşakkat ve fedakarlık karşılığında ebedi mutluluğu müjdeleyen bir Ortaçağ papazın diliyle konuşuyordu. "Dünyanın büyük kısmı ahlaki ve ideolojik olarak aynı safta" buluşmuş, "siyasi olarak global ölçekte yeni bir yapılanma" şekillenmeye başlamıştı. Ve çocuklarımızı korku dolu yarınlardan kurtarmak için savaşacak, bu uğurda (ölenler), "özgürlük korkuya galebe çalıncaya kadar hatırlanacak"lardı. Doğrusu Bush'un elinde yazılı bir metne bakmadan yaptığı konuşmanın tarzı, içeriği ve dili açısından hatırlattığı rahiplik misyonunu doğrudan somutlaştırcak çağrışımlara sahipti. Mistik bir heyecan ve huşu içinde müntesiplerine vaaz veren bir rahip performansı sergiledi önceki gece.

Asıl söylemek istediğim Bush'un konuşma tarzı değil şüphesiz. ABD başkanının konuşmasında, açığa çıkan ya da itirafa dönüşen can alıcı nokta; medeniyet krizinin ne denli açık ve gizlenemez boyutlarda olduğudur. Konuşmanın tümü gözönüne alındığında; teröre karşı başlatılan savaşın biçimi, muhtevası, düşman tanımı yaparken gerçekte Amerika'nın/Batı'nın içine girdiği medeniyet krizinin itirafı ile karşılaşıyorsunuz. Bu medeniyet krizinin hangi temel insani değerlerde, hangi unsurlarda tezahür ettiğinin iyi bir özeti gibiydi Bush'un konuşması.

Konuşmayı hiç İngilizce anlamayan bir dinleseydi şu birkaç kelime ve kavram etrafında dönüp dolaştığını anlamakta zorlanmazdı: güç, savaş, teknoloji..."Onlar sadece gücü sever, gücü ele geçirince de acımasızca kullanırlar." Kendisini dinleyen müntesiplerini, tarifin yaptığı hayali /metafizik korkularla nefeslerini kesecek duruma getirdikten sonra kurtuluş müjdesini vermekte gecikmiyor. Amerikan teknolojisi ve askeri gücü bütün şeytani güçleri yenmeye yetecek kapasitededir. Kutsal savaşta "yeni silah ve stratejiler geliştirmek" için Amerikan yönetimine destek olmaya devam edilmeliydi. Bu sadece Amerikan halkının değil şeytana (evil) karşı olan "tüm ulusların ahlaki ve askeri sorumlulukları"ydı.

Askeri ve ahlaki sorumluluk. Bu iki kavramın birbirine bu kadar uzak olduğu dönemde bu kadar rahatça kullanılıyor olması ne büyük çelişki.

Bir medeniyetin içinde bulunduğu kriz durumu en çok bunalım anlarında, olağanüstü durumlarda ortaya çıkar. Kriz dönemlerinde ortaya konan tepki, geliştirilen çözüm biçimleri o medeniyet çerçevesinin geçerliliğini ya da yaşadığı krizin boyutlarını gösterir. Batı'nın modern dönemde insanlığa kazandırmakla övündüğü demokrasi, çoğulculuk, gibi kavramlar tüm bu retoriğe rağmen kriz dönemlerde geçerli değilse ne zaman işe yarıyor? Varlığını sürdürmek için maddi güç ve hegemonya ilişkilerinden beslenen Amerika'nın/Batı'nın medeniyetin krizinin tezahürleri ve bu bunalımdan kurtulmak için çatışmayı besleyen refleksin tezahürleri ile karşı karşıyayız.

Tüm evren tasavvurunu, dünya görüşünü çatışma üzerine kuran modern Batı'nın, bunalım anında gösterdiği tepkiye bakarak krizin boyutlarını insanlık adına ibretle izliyoruz.


13 Aralık 2001
Perşembe
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED