T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Zaman durmasa da 'Yesterday'

Kaçımızın şu dünyada, "Keşke zaman dursa hiç geçmese" diyebilecek kadar anlamlı ve değerli bir zamanı oldu acaba? Ya da, "zaman dursun" diyebileceğimiz bir zaman olabilir mi?

Zamanın durmasına değecek kadar bir güzellik ve mutluluk var mıdır bu dünyada?

O nasıl bir "oluş"tur, nasıl bir "güzellik"tir ki zamanın kalp atışlarını durdurabilsin?

Mesela bir "aşk"ın en dayanılmaz "kıyamet"inde durmalı mı zaman?

Mesela, Mevlana'nın Şems'le buluştuğu sonsuz şiirin akşamında zaman durmuş muydu acaba?

Arşimed'in "evraka!" diye bağırdığı an, zamanın durduğu bir an mıdır?

Acaba Joyce'un 'Ulysses' romanının son satırını bitirip kalemini yanına bıraktığı an zaman durmuş mudur?

Yoksa, bir annenin acısını, bir kadının gülüşünü resmeden fotografın son karesinde mi durmalı zaman?

Mesela, bütün bir ülkeyi ayaklandıran sonra da yağlı kütükler üzerinde yakılan müthiş Jeanne d'Arc mı, yüzünde hep büyülü bir ışıkla dolaşan Greta Garbo mu, yağmurla aynı karede ıslanan Julia Roberts mıdır zamanı durduran?

Belki hepsi, belki de hiçbiri...

Belki de, zamanın durmasını isteyecek kadar değerli bir zamanımız olmadı bu dünyada.

İşte zamanı durduramadan bir yıl daha geçip gidiyor ömrümüzden. Çaresi yok, hayatımızın karanfillerini dörtnala geçen zamanın yağmurlarıyla vuracaklar...

Artık bu gece toparlanmam gerekiyor. Acılarla ve ihanetlerle geçen koca bir yılın son günlerinde anılarımı, cümlelerimi toparlayıp geçmişimle vedalaşmam gerekiyor. Sessiz ve yalnız toparlanmalıyım. Savaşlarla ve acılarla yüreği paramparça olan 2001'den kuru ve gözyaşsız bir veda ile ayrılmalıyım. Sanki yolda rastlaşmış iki uzak dost gibi...

Ama biliyorum ki geçmişle vedalaşmaya henüz hazır değilim. Çünkü yaşamaya hazır olmadan yaşadıklarımı taşıyacak kadar güçlü değil yüreğim...

Beatles, yıllar önce o unutulmaz bestesi "Yesterday"da, "Dün, bütün dertler ne kadar da uzak görünüyordu" diye seslenmişti. Yıllar geçti ama dertler o kadar uzak değil, hemen yanıbaşımızda...

Belki zaman hiç durmayacak, belki bir yıl sonra yine aynı çaresizlikle ömrümüzün bir yılının daha takvimlerin solmuş tarihleri arasına gömülmesine yanacağız.

Ama her şeye rağmen gelecek yine gelecek... Önemli olan dünün ardından hayıflanmadan, sıradan bir nostalji histerisine kapılmadan, bugüne yönelik bir öfkenin kapılarını aralamadan yarının umutlarına tutunabilmek... Ve de bugün, düne inanmanın yarına ihanet olduğuna asla itibar etmeden yeni bir dünya kurmak...

Acaba hayata yeniden başlayıp, ömrümüzün yeni bir senaryosunu yazabilecek miyiz?

Acaba insanı kıyan savaşları, ihanetleri yeni baştan aklın, mantığın, yüreğin tezgahından geçirip, kainatın tüm sırlarını düğüm düğüm çözerek hayatı silbaştan keşfetme şansımız olacak mı?

Oysa hayalleri, rüyaları yeniden kurmak, dünyayı yeniden kurmak ne güzel olurdu...


30 Aralık 2001
Pazar
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED