T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Suçlu ayağa kalk!

Önce şu açıklamaları okuyalım:

Birinci açıklama: "ABD'deki saldırıları sadece ABD halkına değil tüm insanlığa karşı yapılmış saldırılar olarak kabul ediyor ve insanlık değerleri adına lânetliyoruz. ABD hükümetine, ABD halkına ve hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Bu saldırıları kim yapmış olursa olsun, tüm insanlık ailesi, bu tip menfur eylemleri sadece kınamakla yetinmemeli, bu saldırılara karşı ortak bir mücadele zemininde buluşmalıdır."

İkinci açıklama: "Terör ile İslâm birbirine zıt kavramlardır. İslâm barış demektir. Bir müslümanın mâsum insanları katletmesi mümkün değildir. Terörü müslüman kimlikli birinin yapıyor olması durumu değiştirmez. Gerçek müslüman böyle bir olayın içinde olamaz. Böyle bir eylemi yapıyorsa İslâm'ı bilmiyor demektir. Nüfus kâğıdında müslüman yazıyor olabilir, ama sapık yapıya sahip olur. Bu olayı İslâm'a bağlamak İslâm'a haksızlıktır."

Bu iki açıklamanın ilki Recep Tayyip Erdoğan'ın, ikincisi Recai Kutan'ın ağzından, Ak Parti ve Saadet Partisi adına, New York ve Washington'daki eylemlerin gerçekleştiği gün sıcağı sıcağına yapıldı. Her iki açıklamada, başka hiçbir anlama çekilemeyecek bir açıklıkla terör lânetleniyor, hangi kimliğe sahip olursa olsun, terörist, 'sapık' olarak tanımlanıyor.

Hepimizin gözü önünde cereyan ettiği için biliyoruz: Her iki partinin genel başkanları ve sözcüleri, sonraları, terörle kendi aralarına daha da kalın bir çizgi çekmekten geri durmadılar. Diyanet işleri başkanı, çeşitli İslâmî grupların önderleri, yurtdışında başta Ezher Şeyhi olmak üzere dünyaca ünlü müslüman bilimadamları, ABD ve İngiltere gibi ülkelerdeki tanınmış İslâmî örgüt liderleri de terörü lanetleyip Kur'an-ı Kerim'den âyetler de aktararak, terörün insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu görüşünü ifade ettiler. Saldırılarda hayatlarını kaybetmiş her din ve kültürden insanlar için düzenlenen resmî ve gayr-ı resmî törenlere müslüman dinadamları da aktif olarak katıldı.

Bütün bu gerçekler ortada dururken, "Referansı İslâm olanlar terörle aralarına mesafe koysun" deyip durmanın mantığı nerede? 'Müslüman' kimliği taşıyan dinadamları, siyasiler, yazarlar, kamuoyu önderlerinin, "Aferin" alabilmek için daha ne yapmaları gerekiyor?

Aslında, terörle ilişkileri konusunda herkesten, her örgütten ve her ülkeden önce hesaba çekilmesi ve dünya kamuoyu önünde özeleştiri yapması gereken başkaları. Şimdiki ABD başkanı George W. Bush'un babası sözgelimi, ya da onun bir zamanlar direktörü olduğu CIA, hatta önce başkan yardımcısı sonra da başkan olarak kaderine hükmettiği Amerika...

Ticaretle meşgul bir ailenin sıradan bir ferdiyken 'cihad' için Afganistan'a götürülen Üsame bin Laden, çok uzun yıllar, ABD'in gözbebeğiydi. Şimdi üyelerinin "Ölü veya diri" bulunması istenen 'El-Kaide' örgütü, CIA ve Pakistan istihbaratının sağladığı destekle, Suudi Arabistan istihbaratı tarafından 'uluslararası cihad birliği' olarak kurulmuştu. Kuruluştan sonra, ABD başkanı George Bush, CIA direktörü William Casey, ISI direktörü Hamid Gül ve Suudi istihbarat direktörü Prens Türki bin Faysal dörtlüsü, eğitim, silâh ve lojistik destekle 'Afgan Arapları' denilen grubu dünya gündemine taşıdılar. Şimdilerde, yerin dibine batırmak için kollarını sıvayan 'psikolojik savaş uzmanları', onbeş yıla yakın süre, Üsame ve adamlarını birer 'kahraman' olarak İslâm Dünyası'na ve kendi kamuoylarına sunmakla meşguldüler.

Eğer bir 'hak' söz konusuysa, Üsame bin Laden ve örgütünün kuruluş ve eylemlerinde, eylemlere 'ideolojik temel' sağlamada, İslâm'dan ve İslâm Dünyası'ndan çok, baba George Bush ve ABD daha büyük hak sahibidir. Kendilerinden 'günah çıkarma' talep edilen dinî hassasiyeti yüksek birey, örgüt ve kitleler, 11 Eylül'deki New York ve Washington saldırılarının 'günahkâr' plancı ve icrâcıları değil, o uğursuz eylemlerden en fazla etkilenmiş, inanç sistemleri saldırıya uğramış 'günahsız' mazlumlarıdır. Afganistan üzerine yağan bombalar, hep beraber görüyoruz, Üsame ve adamlarının tepesine inmiyor, bir zamanlar uygarlık merkezleri olan Afgan kentlerini yerle bir ediyor... Uydularla kara taşın üzerindeki kara sineği bile görebilen elektronik gözler ve fısıltıları işitebilen tele-kulaklar, Üsame bin Laden söz konusu olduğunda körleşip sağırlaşıyor...

Aslında 'konu' ve 'kahramanları' ile İslâm ve müslümanlar arasında hiçbir ilişki yok; varmış gibi gösterenler gerçek suçluların günahlarının üzerini örtmeye çalışıyorlar.


12 Ekim 2001
Cuma
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED