T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Tayyip Erdoğan'ı kutlamak gerekiyor!..

Tayyip Erdoğan'ı kutlamak gerekiyor.. İnegöl'de gazetecilere söyledikleri, çeşitli yayın organlarında yer aldı..

Bir bölümünü aynen nakledelim..

-Biz değiştik diyoruz. Ama bizi hâlâ eski konumumuzla değerlendiriyorlar. Din eksenli parti değiliz, desek de, bizi oraya oturtmak istiyorlar. Biz din eksenli değil, insan eksenli bir partiyiz. Bizim çizgimiz Muhafazakar Demokrat çizgi..

-Taliban rejiminin Afgan halkına çok zulmettiğini düşünüyorum.. İnsanların ölmesine bir rejim çanak tutuyorsa, zemin hazırlıyorsa, bizim onu kalkıp da alkışlamamız mümkün değildir. Biz istiyoruz ki, insanlar kendi yönetimlerini tespit etsinler. Ben bu konuda rahatım. Türkiye'de maalesef her fikrin yobazları vardır. Sağ ve sol yobazlardan Türkiye çok çekti.. Hâlâ çekiyor.. Bunlardan kurtulmamız lâzım..

Evet.. Bizim de günlerdir söylediğimiz, anlatmaya çalıştığımız düşünceler bunlar..

Artık görmemek için kör olmak gerekiyor..

Bunu, 1990'da Saddam görememişti..

Şimdi 2001 yılında da, "Siyasi İslam" adına, olup-bitenleri göremeyenler, hem kendi başlarına, hem de ülkelerinin halklarının başına çok iş açacak..

Şaka değil bu..

Haritalar, rejimler değişiyor, değişecek..

"İslami hassasiyet"e sahip olmak, sadece saygı gösterilecek bir konumdur..

Ayrıca, Afganistan'daki mazlum halkın bombalanması, kitleler halinde göçe zorlanması, iç ve dış savaşlar arasında perişan olmasına tepki göstermek, sadece "İslami hassasiyet"in değil, "insanî hassasiyet"in de gereğidir..

Ama aynı hassasiyet, New York'ta, Washington'da ve yolcu uçaklarında öldürülen insanlar için de gösterilmelidir..

Eğer siz, "zaten Amerika bunu hak etmişti" veya "olsa olsa Amerika kendini vurdu" derseniz ve bu düşüncelere dayalı olarak, Afganistan'a yönelik harekât karşısında tutum belirlerseniz, sadece "Militan Demokrat"lara pas vermiş olursunuz..

Onlar da derler ki..

-İşte bunlar böyledir.. Bunlar düşüncelerle değil, saplantılarla yurt ve dünya sorunlarına bakarlar..

Bu bakımdan, bu satırların yazarı, bazı kesimlerin ve bazı meslektaşların, kendilerini "Siyasal İslam'ın sözcüleri" ya da "İslamcı yazar" olarak sunmalarını veya bu sıfatları kabullenmelerini, doğru bulmuyor..

Çünkü "İslami hassasiyete sahip" insanlar, muhafazakar, sosyal demokrat, liberal veya mukaddesatçı kesimler içinde de bulunabilir..

Din, bir inançtır..

Siyaset ise, düşüncedir, özgürlüktür, tartışmadır, farklılıklardır..

-Madem sen Afganistan konusunda Taliban'ı ve Bin Ladin'i değil, Amerika'yı ve Bush'u haklı buluyorsun.. O zaman sen bizden değilsin..

"Sen bizden değilsin" sözünü "İslamcı yazar" veya "İslamcı politikacı" olarak söyleyince, bunun anlamı nedir?..

Sanki kendinden menkul şeyhülislamlar, "Bunlar bizimle aynı dinden değil" diye fetva vermektedirler..

Bu yüzden, dini, siyasetin referansı olmaktan çıkartmak şarttır..

Yani, Doğu Perinçek ile bu kendinden menkul siyasi İslamcılar, Amerika'ya karşı aynı çizgide oldukları için, İşçi Partisi de, "Siyasi İslam" içine mi girmiştir?

Tayyip Erdoğan, bu konulara açık ve seçik değindiği için, kendisini kutlamamız gerekiyor.

ŞAKA

Gayrı Resmî Gazete!..

Bravo "3'lü koalisyon"a.. Resmi Gazete'yi de, sonunda özelleştirdiler..

Resmi Gazete, sanki devletin değil kartelin gazetesi gibi..

Cumhurbaşkanı'nın gönderdiği metinler, "patronlar" izin vermeden yayınlanamıyor.

Bari şu Resmi Gazete, renkli basılıp, magazin haberlerine de ağırlık verse ya..

LİBERALLİK

Temel tercihlerden kaçılmaz!..

Türkiye'de siyasal yelpazenin kanatları, bir tercih yapmak zorundalar..

Birinci tercih, "rejim"e dönük..

Çoğulcu, demokratik, özgürlükçü ve merkezi insan olan bir rejim tercihi var önümüzde..

Bir de, ideolojik veya teokratik bir totaliter rejimi seçebiliriz..

Hem referansı "din" olarak alıp, hem de çoğulcu-özgürlükçü-demokratik rejimi seçmek mümkün değil..

"İnanç özgürlüğü ile "teokratik rejim", aynı şeyler değil..

Veya "modernleşmek" için, inanç özgürlüğünü bastırmak, resmi ideoloji (Kemalizm) dışındaki bütün görüşleri illegal saymak da, demokrasi ile bağdaşmaz..

Bir diğer tercih de, dış politikada ve dünyaya bakış açısında..

Ya "gelişmiş dünya"nın değerlerini paylaşacaksınız.. Bunlar, uluslararası ortak değerleri, serbest rekabeti, karşılıklı-bağımlılığa, düşüncelerin ve sermayenin, hukuka bağlı olarak özgürce iletişimini içeriyor..

Ya da, "3'üncü Dünyacı", "Anti-Amerikan", "Anti-Batı" ön-yargılarla, kendinizi hep "ezilmiş", "geri bıraktırılmış", "sömürülmüş", 2'nci sınıf uluslar arasında göreceksiniz..

Hatta sonunda, terörizme bile, haklı gerekçeler aramaya başlayacaksınız..


21 Ekim 2001
Pazar
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED