T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Siyasal İslam'ın akrabalık meselesi

Türkiye'deki dindar Müslümanlar İslamcı olarak adlandırıldıkları için biz de ister istemez "galat-ı meşhur lugat-i fushadan evladır" özdeyişinden yola çıkarak İslamcı kelimesini kullanıyoruz.

11 Eylül'den bu yana dindar camiaya ülkenin zencileri ve kızılderilileri muamelesi reva görülür hale geldi. Bu muamele, ABD'nin Afganistan'a saldırısını meşrulaştırmak için takip edilen bir propaganda yöntemi olmasının da ötesinde İslamcı kesim aleyhine içerden konuşmaya muhatap olmadıkları, düşünce sığlığı içinde bulundukları dahası tartışma adabına sahip olmadıkları şeklinde aşağılayıcı, söylemleri de beraberinde getirdi..

Bunun da ötesinde İslamcılar'ın değişmeleri gerektiği, değişmezlerse büyük belalara maruz kalmakla tehdit edildi. Türkiye'deki İslamcılar'ın Bin Ladin ve Taliban ve Vahhabilik ile aynı yerde durdukları iddia edildi ve birtakım vehimler üzerine "Seyyid Kutub'la, Ebulala Mevdudi ile, hatta İbn Teymiyye'yle ideolojik akrabalıktan vazgeçme" fermanları yayınlandı.

Vehimler üzerine fermanlar yayınlandı diyorum çünkü Türkiye'deki İslamcı denen kesimler özellikle de Siyasal İslam'dan kastedilen MNP, MSP, RP, FP ve SP hareketi -30 yıldır içinde bulunan bir ferd olarak açıkça söylüyorum ki- Vahhabi, yumuşatılmış adıyla Selefi referanslı bir İslami anlayışa hiç sahip olmadı.. Bu hareket Türkiye'ye özgü bir hareket oldu.

Türkiye'deki öteki Müslüman cemaatler de ne Seyyid Kutub'u ne Mevdudi'yi ne de İbn Teymiyye'yi gözü kapalı kabul etmek bir yana ciddi tavırlar sergilediler hâlâ da bu tavırları devam etmektedir.

Türkiye'deki Sünni Müslümanlar'ın hemen hemen tamamı Osmanlı'dan tevarüs ettikleri inançlarını ve din anlayışlarını hâlâ sürdürmekte ve dışardan gelen fikirler doğru bile olsa onlara mesafeli durmaktadır. Bu bağlamda Türkiye Müslümanları'nın milliyetçi bir yapısının bulunduğunu da itiraf etmek gerekir.

İslami kesimin üstadı Necip Fazıl, Mevdudi hakkında "Merdudi" başlıklı yazılar yazacak kadar sert tepki göstermiş, Seyyid Kutup hakkında Ehli Sünnet'e aykırı görüşleri vardır diyerek cemaatler hep mesafeli durmuşlardır. Hele İbn Teymiyye Ehli Sünnet ile 5-6 meselede farklı düşündüğü için ictihad kapısının açık olduğunu söylediği için mezheplere ve tarikatlara muhalefet ederek doğrudan doğruya Kur'an ve sünnetin esas alınmasını öngördüğü için Sünni camia tarafından mezhepsiz ilan edilmiş ve çok ciddi tavırlar konmuştur. Türkiye'deki bütün Müslüman cemaatler bu arada Siyasal islam diye anılan hareketler de İbn Teymiyye ile ideolojik akrabalıktan uzak durmuşlardır.

Türkiye'de Siyasal İslam diye adlandırılan hareket ve mensupları çağımızın ilim ve fikir adamlarının düşünceleri ne olursa olsun –Seyyid Kutup ve Mevdudi dahil- eserlerinden faydalanmışlardır ama iddia edildiği gibi ideolojik bir akrabalık bağıyla teslim olmamışlar, tersine ülke şartlarına uygun tavırlar geliştirmişler ve özgün bir hareket tesis etmişlerdir.

Eğer Türkiye'deki Siyasal İslam var olduğu iddia edilen akrabalığa mahkum olsaydı 4 kez partileri kapandığında beşincisini açmaz başka yollara tevessül ederlerdi. Türkiye'deki Milli Görüş hareketi bırakın şiddet yanlısı olarak tanımlanan Müslüman Kardeşler hareketinden etkilenmeyi aksine Müslüman Kardeşler hareketi Milli Görüş'den etkilenmiştir. Türkiyedeki Siyasal İslam diye tanımlanan Milli Görüş hareketi iktidar olmak veya iktidara ortak olmak için şiddet yerine yasal mücadeleyi benimseyen bir hareket olmuştur.. Eğer iddia edildiği gibi Taliban metodunu benimsemiş olsaydı içki fabrikalarını tahrip eder, kumarhaneleri basar, İslam'ın yasakladığı her şeyi şiddet kullanarak bertaraf ederdi. Milli Görüş bu açıdan bakıldığında dindarları devletle barıştırmaya çalıştığı, radikal eylemlerin önünü kestiği ve yasalar içinde kalarak siyasi mücadele yolunu seçtiği için devlet tarafından ödüllendirilmesi gereken bir konumdadır. Milli Görüş bu özelliğiyle dünya Müslümanları'na da örnek teşkil etmiş, dolayısıyla hareketin lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan dünya Müslümanları tarafından örnek bir siyasi lider olarak kabul görmüş ve şiddet yanlısı kimi hareketler de Türkiye'deki bu hareketten etkilenerek yumuşamışlar ve siyasi mücadele yolunu seçmişler, böylece bu siyasal hareket bütün İslam dünyasını etkileyecek bir misyon ifa etmiştir.

Bu noktada itiraf etmeliyiz ki, bu hareketin önünün sürekli kesiliyor olması hem Türkiye dindarlarını hem de İslam dünyasındaki dindarları radikalizme sevk ve tahrik eder nitelikte uygulamalar olmuştur. Ama Milli Görüş bununla birlikte şiddeti kesinlikle reddettiği için partisi kapatıldıkça yenisini kurmuş ve yasal çerçeve dışına hiçbir zaman taşmamış taşmayı planlamamıştır. Onca baskılara ve yıldırma çabalarına rağmen mensuplarını kesinlikle şiddete yönlendirmemiştir. Millete ve devlete hizmeti esas almış ve şu anda da yüzlerce yerel yönetimde her türlü krize ve kısıtlamalara rağmen takdire şayan hizmetler vermektedir.

Netice itibariyle Siyasal İslam denen kesimin şiddet yanlısı ekollerle hiçbir akrabalığı olmamıştır, olmayan akrabalığın kesilmesinin istenmesi en iyimser yaklaşımla talep sahibinin bilgi noksanlığına hamledilir.

Türkiye'deki Siyasal İslam diye adlandırılan kesimin 21. yüzyılda dünyayı kuşatacak dünya projesinin bulunmayışı da yalnızca İslamcılar'ın eksiği değil Türkiye'deki bütün siyasi oluşumların ortak eksiğidir. Hiçbir siyasi oluşumun bırakın dünyayı kucaklamayı, Türkiyeyi kucaklayan, türkiyenin sorunlarına pratik çözümler üreten projelerden bile mahrum oldukları bilinen bir gerçektir. Burada sadece İslamcılar değil bütün siyasetçiler aynı konumdadırlar.


21 Ekim 2001
Pazar
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED