![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Olmuyor Sayın Baykal! Olmuyor... Olamaz...
Bütün o Şeyh Edebali muhabbetleri, muarızlarına gül atmalar, "hizipçilik" konusunda yardım (!) önerisinde bulunmalar, malum "süreç"te hata yaptıklarını itiraf etmeler, "demokrasi"nin o kadar da kötü bir şey olmadığı yüksek sesle eşe dosta ve bu arada ilgili mahfillere duyurmalar güzel de... Olmayan bir şeyler var. (Bakın, Murat Bardakçı Şeyh Edebali konusunda ilginç bir iddia attı ortaya. Bu işin neden olmadığına/olmayacağına "karine" teşkil eder mi bilmem. "Deniz Baykal'ın yerinde olsam" diyor Bardakçı, "Osman Gazi'nin kayınpederi Şeyh Edebali'nin öğütleri olduğu söylenen o panoyu hemen indiririm. Zira, Şeyh'e maledilen sözler eskiden kalma falan değildir, 20. yüzyılın başında imal edilmiş, daha doğrusu uydurulmuştur ve bir İttihatçı imalatıdır.") Evet, olmayan bir şeyler var. Olmayan... Yürümeyen... Bunu, CHP'de imaj değişikliğine giden Baykal da biliyor. Bu, elbette "Millî Şef"in otarşik CHP'si değil... Klasik CHP'yi o sırada mahdum Erdal İnönü, Murat Karayalçın ve ipini koparmış sosyal demokrat takımının kümelendiği SHP temsil ediyor. Yani, Sosyaldemokrat Halkçı Parti... Baykal'ın CHP'si o günlerde güya bir "çıkış" yapmış, "6 ok" başta olmak üzere, bütün bir İttihatçı geleneği ve tek parti CHP'sinden neşet eden "kötü alışkanlıkları" sorgulamaya açmıştı. İşin başını çekenlerden biri de, mevcut Dışişleri Bakanı İsmail Cem İpekçi'ydi. Baykal liberalizmin kavramlarıyla siyaset yapıyor, açıkça "özelleştirme"yi savunuyor, "sosyal demokrat" düşüncenin esas itibariyle "burjuva değerleri"nden türetilebileceğini, klasik CHP devletçiliğiyle ödeşmeden sosyal demokrasinin tesis edilemeyeceğini söylüyordu. Sonra ne olduysa oldu... SHP-CHP birleşmesi yaşandı ve Baykal da aslına rücu etti. Örneğin, 28 Şubat sürecinde, "Ordu, sivil kamuoyunun oluşmasına katkı sağlayan önemli bir baskı grubudur" diyerek, açıkça BÇG'nin "fişleme düzeni"ne sahip çıktı. Hangi birini saymalı? Şimdi "Yanlış yapmışız" diyor. Hataydı... Değiştik... Sorun, "kişisel olarak" Baykal'ın ıslah-ı nefs edip, Abdullah Gül'ün söylediği gibi kırk küsur yıl sonra Kemal Tahir-İdris Küçükömer çizgisine gelmesinde değil... O çizginin de salim bir "muhasebe"ye ihtiyacı var aslında. İdris Küçükömer, üstelik "Sivil Toplum Yazıları" adını verdiği kitabında, satıraralarında bir tür "otoriter" çözüm önermiyor muydu? Tatlı sert, ama "meşru" bir yönetim biçimi... Sorun, sosyal demokrat tesmiye olunan kesimin "demokrasi"yi anlama ve yorumlama anlayışında. Baykal'ın "imaj" değiştirme çabası, siyaset alanında "beklenen" hareketlenmeyi sağlayabilir, ama CHP son tahlilde demokrasiyi "devlet düşmanlığı" sayan "bürokrat totaliterliği"nin kendisini ifade edebildiği "yegane" siyaset kanalıdır ve ıslahı mucizelere bağlıdır.
meyavuz@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|