YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

28 Şubat türbülansı neden bir imkan?

Önceki yazımda, 28 Şubat süreci'nin, "Türkiye'de hayali bir Batılı toplum yaratma çabası" olarak tanımladığım "Türk modernleşmesi projesi"nden bağımsız olarak ele alınamayacağını; 28 Şubat'ın, bu tabansız, "köksüz", "hayali proje"nin bir uzantısı ve sonucu olduğunu söylemiş ve bugün yaşadığımız türbülansların (alt-üst oluşların) geniş bir tarihsel, siyasal, toplumsal ve kültürel perspektife oturtularak yeniden okunduğu zaman bu türbülansların bizi, her bakımdan yeni oluşumlar ve arayışlar içine girmeye zorladığını göreceğimizi vurgulamıştım.

28 Şubat sonrasında yoğun olarak yaşadığımız türbülanslar, bizi her bakımdan tam bir çıkmaz sokağın eşiğine getirdi: Bu türbülanslar, ülkenin siyasal, ekonomik, kültürel, toplumsal ve psikolojik olarak tıkandığını ve yönetilemez hale geldiğini gözler önüne serdi. Bu durum, kaçınılmaz olarak ülkede yoğun bir karabasan havasının zuhur etmesine yol açtı.

Ülkenin yönetilemez hale gelmesinin yarattığı türbülanslar ve bu türbülansların oluşturduğu karabasan havası, aynı anda iki önemli şeyi gösteriyor: Birincisi, ülkedeki siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel iktidar aygıtlarına rengini, şeklini ve içeriğini kazandıran sistem, tam bir tıkanmayla, donmayla karşı karşıya gelmiş durumdadır. Son üç dört yılda yaşadığımız türbülanslar, elitler açısından bir başarı öyküsü değil; tastamam bir başarısızlık öyküsüdür. O halde bu türbülansların nedenleri, kökenleri ve bu türbülansların nasıl aşılabileceği konusunda kafa yorulması kaçınılmaz hale gelmiştir.

Son üç-dört yıldan bu yana sürgit kaba ve primitif boyutlar kazanma eğilimi taşıdığı gözlenen; her bakımdan tıkanan ve donan (opaque'leşen) "Türk modernleşmesi projesi"ni hayata geçirme görevi üstlenen sistem, vaatlerini yerine getirememiş ve ESASLI BİR OTORİTE, MEŞRUİYET ve HEGEMONYA KRİZİ yaşamaya başlamıştır. Bu ülkenin elitleri ve aydınlarının bu çıplak gerçeği görmeleri ve Türk modernleşmesi projesinin dinamikleri, dayanakları ve kodlarını silbaştan yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor.

Türk modernleşmesi konusunda önemli çalışmalar yapan yerli-yabancı tüm sosyal bilimcilerin yaptıkları şu saptamaları artık dikkate almak zorundayız: Türkiye'nin çağdaşlaşması için geliştirilen (ve geliştirilecek olan) projeler, toplumla elitlerin önceliklerini, çıkarlarını, duyarlıklarını ve kimliklerini karşı karşıya getirmemelidir. Türkiye'de dün olduğu gibi bugün de en temel "kimlik pekiştiricisi" rolü oynayan başat dinamik, müslümanlıktır. O halde, bu ülkede müslümanlığı olumsuzlayarak, dışlayarak, "bastırarak" geliştirilecek yenileşme veya çağdaşlaşma çabaları, elitlerle toplumu kaşı karşıya getirmekten, dolayısıyla tuhaf kavgalar, antagonizmalar (düşmanlıklar) üretmekten başka bir işe yaramamaktadır. Bu da, kaçınılmaz olarak Türkiye'de iç istikrarın tesis edilmesini zorlaştırmakta ve sürgit türbülanslar üretmekte, Türkiye'nin içerde ve dışarda hareket alanını alabildiğine daraltmakta; kaçınılmaz olarak da dışardaki çıkarlarını koruyabilmesini de imkansız hale getirmektedir.

Müslümanlığın olumsuzlanması, bu ülkenin insanlarının dinamizmlerini öldürmekte; enerjilerini tüketmekte; hareket alanlarını daraltmakta; hatta "nefes alabilmelerini" bile zorlaştırmaktadır. Türkiye'de hayali, tabansız, köksüz ve fena halde radikal görünümlere sahip olan "hayali modernleşme projesi"yle birlikte müslümanlığın yerine başka projeler "ikame" edilmeye kalkışılması, (bu projelerin veya ideolojilerin hiçbiri müslümanlık kadar insanın iç ve dış dünyasını aynı anda anlamlı kılabilecek derinliğe, etkiye, etkinliğe ve sofistikasyona sahip olmadığı için) müslümanlıktan boşaltılmaya çalışılan "vakum"u dolduramamış; dolayısıyla ülkede her alanda zoraki türbülanslar üretmiş, ülkeyi tam bir çıkmaz sokağın eşiğine getirmiştir.

Türbülansların oluşturduğu karabasan havasının gösterdiği ikinci esaslı nokta da şu: Müslümanlığı, hayatın her alanını ihata eden, dinamik anlam haritalarına sahip bir dünya tasavuru olarak algılayan aydınların, elitlerin ve toplum kesimlerinin müslümanlık-eksenli söylemlerini yeniden gözden geçirerek, müslümanlığın anlam haritalarının, kodlarının yeni koşullarda yeniden nasıl icat edilebileceği ve bu anlam haritaları ve kodlar çerçevesinde icat ve inşa edilecek siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel projelerin yeni, etkin, çağdaş bir Türkiye'nin kurulması sürecinde nasıl hayata geçirilebileceği sorunu üzerinde, dışlayıcı değil kuşatıcı, ufuk ve çığır açıcı şekillerde kafa yormaları zorunlu hale gelmiştir.

Yaklaşık 200 yıldan bu yana yaşadığımız türbülansların oluşturduğu (son üç dört yıldan bu yana da ülkeyi yönetilemez hale getiren) karabasan havası, aslında bizi, yapıp ettiklerimiz üzerinde silbaştan yeniden düşünmeye ve kafa yormaya davet ediyor. O halde ne yapıp edip bu imkanın boyutlarını kavramız ve dinamiklerini keşfetmemiz gerekiyor.


8.OCAK.2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Yusuf KAPLAN

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...